Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Hayaller, aşk ve...

"Kuzuların Sessizliği", "Hannibal", "Günden Kalanlar", "Cinayet Gecesi" ve hafızalarda yer eden daha nice filmler...

Ve bu filmlerin unutulmaz ismi Sir Philip Anthony Hopkins (CBE 'Britanya İmparatorluk Nişanı' sahibi), film ve televizyon oyuncusu, besteci ve ressam.

Bu muhteşem insanın, ünlü keman virtüözü ve orkestra şefi Andre Rieu'nun yönetiminde "And The Waltz Goes On" eserini büyük bir keyifle dinleyince, ister istemez kendi sınırlarınız içine döndüğünüzde, sanat dünyanızın sığ sularında yüzen maalesef kendine sanatçı diyenleri görünce düş kırıklığı yaşıyorsunuz.

Evde kaldığımız şu günlerde, vakit bulamıyorum bahanesiyle ötelediğimiz kitap okuma alışkanlığını tekrar kazananlar, İlber Ortaylı'nın "Bir Ömür Nasıl Yaşanır" kitabını okudu mu bilmiyorum ama okumalarını tavsiye ediyorum. Kitabın bir bölümünde; Mustafa Kemal Atatürk'ün entelektüel kişiliğinden ve operadan zevk almasından bahsediyor, hatta zevk almaktan ziyade "bu müziği dinlemek ve bilmek vazifedir" görüşüyle büyük önderin yaklaşımına dikkat çekiyor. 1934 yılında "Özsoy Operası" bestelettiriyor (Firdevsi'nin Şehname'sinden uyarlanan Türkçe olan librettosunu (sözel metinlerini) Münir Hayri Egeli'nin yazdığı 1 perdelik 12 tablodan oluşan Ahmed Adnan Saygun'un bestelediği Türkiye Cumhuriyeti tarihinin sahnelenen ilk operası). Türkiye'de operaya Osmanlı döneminde de rastlıyoruz (1797'de III. Selim'in sarayda opera gösterisi izlediği, Abdülmecit'in Beyoğlu'nda Avrupalıların oynadığı operaların Türk gençlerine de öğretilmesini isteyince Giuseppe Donizetti'yi görevlendirdiği, Arşak Haçaduryan, Dikran Çuhacıyan'ın Millî Osmanlı Operet Kumpanyası gibi gayrimüslim teşebbüslerle İstanbul'da opera etkinliğinin devam ettiği bilinen gerçeklerdir. Padişahlar arasında ise operayla en çok ilgilenen 2. Abdülhamit Han olmuştur. Yıldız Sarayı'nda İtalyan kumpanyaları ağırlamıştır.)

İlber Ortaylı'nın bu eserini okuyunca, hayatımızı ne kadar kaliteli yaşadığımızın, hayatımızda ne kadar kaliteli insanların olduğunun farkına varıyorsunuz açıkçası.

Hayatımız sadece çalışmaktan ibaret değil, biraz nefes alabilmek, ruhumuzu dinlendirmek, hayattan keyif alabilmek adına çalışmanın dışında kendimize ayırdığımız alanlar var "Spor, müzik, sinema" gibi...

Spor da bunların en başında geliyor. Sporun içinde futbol ise malum birinci sırada. Aktif Bank, EKOLİG Covid-19 Öncesi/Sonrasında Futbol Ekonomisi Raporunu yayınladı. Bu rapora baktığımızda Golyat'ın çöküşünü görüyorsunuz (Golyat kim diye merak eden olursa, M.Ö. 11. Yüzyılda yaşadığına inanılan, boyunun 3 metreyi bulduğu yazılan, Tanah, Eski Ahit ve Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi 251. Ayet'te bahsi geçen Câlût ya da Golyat)

Raporun dikkat çeken satırları

Aktif Bank tarafından yayımlanan raporda dikkate çeken satırlar arasında;

- Futbolun dünya piyasasından yılda 55 milyar Euro gibi parasal büyüklüğe sahip olduğu,

- Premier Lig, La Liga, Bundesliga, Serie A ve Ligue 1'in 18 milyar Euro ile ilk beş arasında yerini aldığını,

- Süper Lig'de ise son 4 futbol sezonunda gelirlerin 2 milyar TL'den, 4,2 milyar TL'ye yükseldiğini,

- Maç günü gelirlerinin 2017-18 futbol sezonunda 396,3 milyon TL, 2018-19 sezonunda 491,1 milyon TL bu sezon için öngörülen rakamın 520-550 milyon TL olması beklendiğini,

- Kalan müsabakaların seyircisiz oynanması durumunda gelir kaybının yalnızca 100 milyon TL maç günü geliriyle sınırlı kalacağı, kalan müsabakaların oynanmaması durumunda ise finansal kaybın yaklaşık 1 milyar TL olacağı bildirilmektedir.

Tabloya bakınca

Aktif Bank raporu eşliğinde futbol tablosuna baktığımızda, "yıkılmadım ayaktayım, dertlerimle baş başayım" şarkısını söylemenin tam zamanıdır. Avrupa'da başta Almanya olmak üzere birçok lig, bize göre daha çabuk ve az zararla toparlanacaktır çünkü orada futbolun sistemi işlemektedir.

Biz bu tabloya göre nasıl toparlanabiliriz açıkçası bilinmiyor çünkü bilinmemesinin tek sebebi ise mevcut futbol yönetim zihniyetinin, sadece kişilerin yüzlerinin değişmesine rağmen aynı mantıkla devam etmesidir. Beşiktaş Kulübü, yönetimsel olarak Süleyman Seba sonrasında bugüne kadar gelen süreç içinde, dikkatlice baktığımızda hep birbirinin devamı olarak gelmiştir. Her yönetim ardından zarar yönünden büyüyen mali tablonun "hesabının sorulmasını" bekleyen, umut eden Genel Kurul Üyeleri önce kendi vicdan hesaplarını vermeleri gerekmektedir. Bir kez daha yazmakta fayda var, bu işler artık paralı başkan anlayışıyla bir yere varamaz. Bu işlerin çözümü sporun içinden gelen, sporun doğrularını bilen kişilerin yönetimlerinde sıkıntılardan kurtulmaktır. Serpil Hamdi Tüzün ile ivme kazanan Beşiktaş öz kaynak düzeni sonralarda yerini alkışlar eşliğinde, astronomik ücretli yabancı transferlerle hüsran dolu günlere dönüşmüştür.

Futboldaki mevcut krizden çıkabilmenin çaresi "Üretmektir". Hani şu dillere pelesenk olmuş Almanya'da iki milyon Türk var o kadar futbolcu çıkıyor sözünü, onlardan alıp kendi bünyemize yerleştireceğimiz ve yönetimler değişse bile devam ettireceğimiz sistemle, kendi cevherlerimizi bulup, işleyip, yetiştirmekle yani üretmekle olacaktır.

Bizler üretimin neresindeyiz ve varmak istediğimiz hedefimiz ne? Belli değil çünkü net bir şey yok. TFF Başkanı Sayın Nihat Özdemir liglerin kalan maçları için oynanmasını planladıkları tarihleri basın açıklamasıyla söyledi.

Almanya futbol ligi Bundesliga devlet izni ile futbola dönmek için takvimi belirledi ama;

- DFL tarafından bu süreçte sağlık hizmetleri için 500.000 Euro tutarında koronavirüs test imkânı sağlandığını,

- 3. Liga ve Kadın Bundesliga için 7,5 milyon Euro ayrıldığını,

- "mümkün olan en iyi tıbbi koşulları garanti altına almak için, Olağan Meclis sırasında bağlayıcı bir konsept sunulduğunu

- Prof. Dr. Tim Meyer önderliğinde "Spor Hekimliği / Özel Maç Operasyonları Görev Gücü" tarafından hazırlanan bağlayıcı kurallar, diğer şeylerin yanı sıra, sıkı hijyen kuralları, sürekli test ve sürekli izleme sağlandığını

- Bu bağlamda, toplam beş laboratuvar derneği ile uzman tıbbi destek için bir iş birliği anlaşması yapıldığını,

- Beş laboratuvarın hepsi de Alman Tıp Akredite Laboratuvarlarının (ALM) bir parçası olduğunu

- Söz konusu laboratuvarlar Sonic Healthcare, LADR, Labor Berlin, Synlab ve Labor Dr. Wisplinghoff'tur bağlı bulunduğunu, ayrıca Sonic Healthcare ile oyuncular arasında klinik çalışma şeklinde kapsamlı antikor testi için bir sözleşme imzalandığını unutmamak gerekir. (Bakınız www.dfl.de)

 

Futbol sektörünün artık bir sanayi sektörü olduğunu kabul ediyoruz ama sanayi devrimini tam olarak tamamlamadan, eksik ve yetersiz kişilerin karaları ile sistemsizlikle bir yere varamayacağını da söylemek gerekir. Tüm bunların ışığında TFF Başkanı Sayın Nihat Özdemir'in öncelikli bilim kurulu ve Sağlık Bakanlığı ile koordineli alacağı her karardan önce futbolu tekrar hayata döndürmek için içinde kaliteli insanların olduğu heyet oluşturması gerekiyor. Hatta tüm federasyon içindeki birimlerde bu insanların olması gerekiyor.

Önceliğimiz sporun içinde kaliteli insanlarla dolu yönetimler oluşturmak olmalı kısacası. Hayatımızın yönetimsel bölgesi ne kadar kaliteli olursa, işleyişte o kadar kaliteli olacaktır.

Bizlerde bu potansiyel var mı?

Tabii ki var yeter ki! Görmek, duymak, değer vermek isteyelim.

Şöyle bir etrafınıza bakın, inceleyin, okuyun, araştırın göreceksiniz ki bu memleket kaliteli insan madeni. Onlar artık sizlerin gözlerinizin açılmasını ve gerçekleri görmesini bekliyor. Bu gerçeği görebildiğimiz an, kurtuluşa varacağımız andır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları