Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Hanginiz Kara Murat?

Dövizin yükseldiği, hayatın "halka" pahalı geldiği ama avam kamarasında her şeyin güllük gülistanlık olduğu zaman diliminde, ortam yavaş yavaş sarının her tonuna bürünürken bizler balkon sefalarını, akşamın insanı üşüten akşam esintilerinde yarım bırakıp odalarımıza kapanırken futbolumuzda yüksek sesle düşünüp, tartıştığımız konu başlığı  "tazminat"

Tazminat kelime anlamıyla; hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi ve manevi zarara karşı ödenen bedel demektir.

Ülkemiz futboluna baktığımızda, manzaraya bir isim vermek gerekirse "Tazminat Cenneti" dersek çokta yanlış olmaz.

Beşiktaş'ın hafızalara kazınmış 12 milyon avro'luk Del Bosque tazminatı bir kenara dursun, Fenerbahçe'nin Daum ve Aragones'e toplamda 4 milyon avro, Galatasaray'ın ise Prandelli ve ekibine 2 milyon 990 bin avro, Skibbe'ye 1.7 milyon avro, Erik Gerets'e 1.1 milyon avro tazminat ödediğini birçok futbolsever hatırlayacaktır.

Tazminata Beşiktaş çerçevesinden baktığımızda son günlerde sayın Fikret Orman yönetiminin anlaştığı ama sonrasında sayın Ahmet Nur Çebi yönetimi döneminin başladığı zamanlarda, futbol takımının kötü gidişatının ardından yolların ayrıldığı Abdullah Avcı'ya ödenecek tazminat konusu, adeta sokağa atılan paraların tekrar gündeme gelmesine neden oldu.

Abdullah Avcı'ya büyük bir kısım tepki gösteriyor ama baktığınızda kanunen haklı çünkü elinde imzaların atıldığı ve karşılıklı yükümlülüklerin belirtildiği anlaşma var ve siz bu anlaşmayı sona erdirdiğiniz için ödemek zorundasınız (tabi bu işin henüz netlenmemiş bir mahkeme süreci var, sonunda kim ne kadar haklı ve ne alacak belli olacak. Şimdilik net bir şey söylemek için beklemek zorundayız.) Beşiktaş gibi mütevazi bütçelerle hareket etmiş, sınırlarını aşmamış bir kulübün Del Bosque ile başlayan tazminat ödemesinin, Abdullah Avcı ile tekrarlanması "geçmişten ders alınmadığının" ispatıdır. Gerçi Beşiktaş sadece tazminat konusunda değil aynı zamanda transfer dönemlerinde de geçmişten ders almayarak söylerken bile insanı yoran paraları sokağa attığı orta yerde durmaktadır.

Tabi orta yerde duran bu "akılsızlığı" sahiplenmeyen sahiplerin hâlâ alkış tufanları eşliğinde hoyratça söylemleri kulakları tırmalarken, insanın bu işin sahiplerine değil, Nasreddin Hoca'nın filler fıkrasında Timurlenk'e söylediği sözleri, bu sahipleri alkışlayan ve peşlerinde koşanlara söylemesi geliyor içinden ama kulakları yüksek alkıştan sağır olmuşlara, kim neyi? Ne kadar? Anlatabilir bilemedim.

Üç aşağı, beş yukarı adı büyük kulüplerimizde işler böyle tazminat ve ödemelerde değişen tek şey belirlenmiş rakamlar…

Ligin henüz başında iken geçen sezon Adana Demirspor'u şampiyon yapan Samet Aybaba, gidişatı "Çarşamba"dan belli olan sonu gerçekleştirdi ve Adana Demirspor ile yollarını ayırdı.

Bir nevi Samet Aybaba aslında kendini kurtardı hem de Abdullah Avcı gibi ardından "tazminat" konuşması yaptırmadan.

Gerçi Samet Aybaba tazminat konusunda ardından tek söz ettirmeyen ender teknik direktörlerindendir.

Samet Aybaba bu işe damga vururken, futbol dünyamız birden Rahmi Turan ustanın kaleminden ortaya çıkan Abdullah Turan'ın çizimleriyle hayat bulan Kara Murat'ını aramaya başladı ve hemen hemen herkes Samet Aybaba'ya; "Kara Murat, sen misin?" sorusunu sordu.

Abdullah Turhan'ın çizdiği Kara Murat ile ters orantılı bir fizik yapısına sahip olan Samet Aybaba olaylara ve sorulara sadece klasik gülüşüyle cevap verirken, Abdullah Avcı elinde hesap makinesi ile çoktan ne kadar tazminat kazanabileceğinin hesaplarını yapmaya başlamıştır.

Futbolumuzda bir Kara Murat arayışı içinde olanlara net cevap verebilirim, aradığınız Kara Murat her takımın tribünde yerini alan, elinizi cebinden çıkarmadığınız, sülük gibi kanını içmeye devam ettiğiniz, siz "Kahpe Bizanslılara" inatla direnen, her seferinden surlardan tribünlere atlayan ve sadece yeşil çim ( o da bakımsız ve yer yer patates tarlası olmaya aday) üzerindeki keyifsiz futbolu izlemek âşkıyla yanan taraftardır.

Futbolumuzun tazminat boyutunu tarihinin en kuvvetli milli takım kadrosundan birini yakalayan ama öncesinde EURO 2020 ile dip yapan ardından ise Hollanda karşısındaki aldığı souçla tüy diken, bu kötü senaryonun senaristi Şenol Güneş ile ele aldık.

Rakip tv kanalındaki başka program sunucularına hakaret edenler sonrasında o kanalda ne kadar ücret aldığını sır gibi saklayanlar, kendisine yapılan hakaretler karşısında "mahkemede görüşürüz" narasını atıp, köşesine çekilenler Şenol Güneş üzerinden tazminat ve maaş konuşurken bir kimsede çıkıp bu arkadaşlara; "sen ekrandan yaptığın futbol söylemleri ile sır gibi sakladığın paranın hakkını veriyor musun?"  diye sormuyor, soramıyor…

 Bu işin kaybedeni cebinde kendi elinden başka herkesin elini taşıyanlar, kazanan ise başta gönderilmek umurunda olmayan ama kazanacağı tazminatı düşünüp, faiz getirisini hesaplayan ve tüm bunların yaşanmasına çanak tutan futbolu yönetmekten aciz olup, yönetmek yerine sadece ama sadece ihale kovalayan, devlet bankasından çektiği krediyi, ödemeyen sonrasında ise uzanan sihirli el ile çektiği ana paranın bile yarısını ödeyip işleri ört-bas edenlerdir.

Bu işlerden kazançlı çıkanlar dert üstü, murad üstü keyifleri yerinde ve sırça köşklerinde keyifle yaşamaya, futbolun yönetim koltuklarını işgal etmeye devam ederken, peki siz pek kıymetli futbolseverler yani Kara Murat'lar, siz halinizden memnun musunuz? Her şey yolunda mı? Hâlâ sadece duvarından atlamaya talip olduğunuz Kahpe Bizans surlarının önünde yaşamaya devam edecekmisiniz?

Cevabınız evet! İse o zaman size hayırlı işler.

Ben garip bir Nasreddin Hoca torunu olarak sadece şunu diyebilirm; "Kara Murat'lar fillerden çok ama çok memnun ve sizden ricaları elli tane daha gönderin çünkü bizde sövüşlenecek cep çok"

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları