Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

Gılgamış Destanı

Bir Sümer Hikayesi;

Uruk:             Mezzo Potamia'da, Fırat'ın kolu üzerinde kurulmuş bir Sümer kentidir, 

Gılgamış:      Uruk kenti kralıdır,

Enkidu:          Gılgamış'ın rakibidir,

Anu:               Sümer Tanrısıdır,

Arur:              Sümer ana tanrısıdır,

Samhat:        Rahibe,

Humbaba: Lübnan sedir ormanlarının koruyucusudur.

İnanna:         Gılgamış'a aşık ilah. 

Cennet Boğası: Tanrı'nın Gılgamış'ı cezalandırmak üzere gönderdiği canavardır,

Uruk halkının tek beklentisi Gılgamış'ın yarattığı despot rejimden kurtulmak ve özgür olmaktır."

 

Kral Gılgamış,

sarayının Fırat Nehri'ne bakan bölümünde oturmuş,

nehrin son yağmurlar ile yükselmiş,

ürküten suyunu, suların üzerinde seyreden üzeri yüklü salları izlerken,

Uruk'ta karşıtlarını yok etmenin yollarını düşünüyordu.

Omuzlarına kadar inmiş siyah saçları,

kır düşmeye başlamış sakalı ve bıyığının süslediği yüzü,

deri elbisesinden açık kalan kol ve bacaklarının adaleleri,

uzun boyu, iri gövdesi ile çok yakışıklı ve çok güçlü görünüyordu.

Gılgamış, Tufan'dan sonra ayakta kalan beş şehirden biri, Uruk kentinin kralıydı.

Gılgamış halkına zengin ve refah bir kent yarattığını iddia ederdi.

"Sahibiyim bu kentin, karşı duranı, vahşi bir boğa gibi ezerim, zindanlarda çürütürüm,

Ben Uruk kralıyım." derdi.

Gılgamış'ın acımasız  yönetimi karşısında, 

Uruk halkı mutsuz,

Sümer tanrısı Anu'ya

Fırsat buldukça yakarırdı.

"Ey Tanrı Anu, cennetteki atamız,

Çoban kendi sürüsünü parçalar mı?"

Gılgamış, elinde kılıç ile,

Yönetiyor bizi,

Uruk halkı, muzdarip, ümitsiz."

Tanrı Anu,

Duydu Uruk'luların yakınmalarını,

Seslendi,

yaratılışın anası; Ulu-Aruru'ya,

"Yüce Tanrı Aruru,

Sen ki insanı yarattın,

Şimdi de kulak ver Anu'nun dileğine,

Yarat, kasırgaya denk düşen birini.

Varsın yarattığın ile Gılgamış dövüşsünler,

Yensin biri yeni gelen öbürünü,

huzura kavuşsun Uruk."

Duyunca bu dileği, Ulu Aruru,

Yerine getirdi, Anu'nun dediğini

Yıkayıp ellerini,

bir parça kil aldı ve onu bozkıra bıraktı,

Ve orada ormanda yaratıldı gözüpek,

Savaşçı Enkidu.‟

Ormanda yaşayan,

Enkidu'yu eğitmek için,

Baş rahip,

Görevlendirdi Mabed'in güzeli rahibe Samhat'ı.

Mabede gelen genç erkeklere,

Bir kadını sevmeyi ve sevişmeyi öğreten

Rahibe Samhat,

Başı örtülü,

Üzerinde pırıldayan yeşil, kırmızı,

Vücud hatlarını belli eden, ince kumaştan elbisesi ile, 

Ilk karşılaşmada bağladı kendisine Enkidu'yu ve,

Öğretti O'na,

Konuşmayı, yemeyi, içmeyi,

Özellikle bir kadını sevmeyi ve kadın ile sevişmeyi.

Bir şehirli gibi giyinip konuşmaya başladığında Enkidu,

Rahibe Samhat,

"Seni Gılgamış ile tanıştıracağım." dedi.

Enkidu, "Ben ondan daha güçlüyüm,

hemen gidip onun ile karşılaşmak isterim" dedi.

Uruk'lular mutlu oldu Enkidu'nun gelişine,

Enkidu, Gılgamış'ı durduracak,

Böylece, "Uruk'da  olanlar sorgu sual edilecek,

Denetim ve denge kurulacaktı".

Yeni bir gelini erinden ayırıp,

Sahip olmak üzereyken, Gılgamış,

Karşısında buldu Enkidu'yu.

Bu ilk karşılaşmada,

Enkidu ve Gılgamış tutuştular savaşa,

Titredi toprak, savaşın şiddeti ile,

Merak ve korku ile izledi Uruk halkı,

Günlerce süren bu savaşı,

Her ne kadar savaş sonunda,

geldiyse de Gılgamış galip,

Anladı, sonunda tek ve rakipsiz olmadığını.

Sordu Uruk'lular,"Enkidu'nun gelişi,

Koruyacak mı Uruk'u Gılgamış'ın şiddetinden,

Ve de özgürlük getirecek mi ?" diye,

Cevap veren olmadı sorulan soruya.

Anladı Uruklular, Gökyüzünden indirilenler.

Uruk'ta da işe yaramadı,

Huzur sağlanamadı,

Gılgamış'ın yaptığını sorgulayan ona dur diyen kimse olmadı.

Kısa süre sonra,

Gılgamış ve Enkidu, iki rakip,

İki katlı ip kopmazmış diyerek birlik oldular,

"Sarılıp öpüştüler, kardeş gibi el ele tutuştular.

Yan yana yol aldılar, yakın arkadaş oldular."

Birlikte soydular.

Soyduklarını paylaştılar.

Halk şaşkın, isteneni verdi,

Karşı durup, itiraz edemedi.

 

Lübnan'ın sedir ormanlarına sahip olmak için,

Gılgamış ve Enkidu.

İş birliği yaptılar,

Öldürmek için, sedir ormanının koruyucusu Humbaba'yı.

Gılgamış ve Enkidu,

Öldürünce Humbaba'yı,

Kahraman ilan edildiler.

Ardından,

Tanrıça İnanna, ünü artan Gılgamış ile evlenmek istedi,

Gılgamış red etti,

Evlenme teklifini red eden Gılgamış'ı cezalandırmak üzere,

İnanna, gönderdi cennet boğasını Uruk'a.

Gılgamış ve Enkidu, birlikte, karşıladılar cennet boğasını,

Savaş günler geceler sürdü boğa ile,

Korku içinde halk, savaşın sonunu bekler oldu.

Cennet boğasını öldüren,

Gılgamış ve Enkidu

Daha bir denetlenemez oldu,

Söndü, Urukluların özgürlük umudu.

Uruk'ta kimse soramadı.

Uruk'lular karamsar,

"Uruk'a barış gelmeyecek mi?" diye sordular,

Uzun yıllar.

 

Gılgamış ve Enkidu,

Efsanelerin yarattığı tanrılardan aldıkları güç ile,

Tufan'dan kurtulup,

Ölünceye dek hükümran oldular."

Güçlünün hakim olduğu Uruk'da,

Uruk'lular, özgürlük için umutla bekler oldular.

 

Sümerelog Muazzez İlmiye ÇIĞ'a teşekkürlerimizle,

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları