Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Eşrefoğlu Rûmî

Bir o kadar yaşanılası ama bir o kadar da insanı bunaltan kent İstanbul''dan sıkılmışlığın doruğundaki bir haftasonu nereye gidelim? Diye düşünürseniz ve her şeyden öncesi gidebilme imkânınız var ise Bursa''nın İznik ilçesine gitmenizi tavsiye ederim.

Hazır yolunuz oraya da düşerse tabii ki birçok yeri gezeceksiniz ama gezdiğiniz yerler arasında gönlünüzü ferahlatacak bir yer neresi olabilir? Diye düşünürseniz o zaman mutlaka Eşrefoğlu Rûmî türbesine uğramalısınız.

Eşrefoğlu Rûmî''nin önemli eserlerinden birisi "Müzekki''n Nüfus", "Nefislerin Terbiyesi" adlı eseridir.

Eserin "DÜNYA SEVGİSİ HÜSRANLA BİTER" kısmında;

Vücut sultanlarının ve dünya ulularının dünya ile halini ve misallerini anlattım, işittin, artık kalanını da ona göre kıyas eyle.

Gel, şimdi bu kez salihlerin ve fakirlerin dünya ile halini ve misalini işit ki, nicedir. Salihlerin ve fakirlerin misali de şudur: Bir kişi uyurken bir rüya görür. Kendisini, türlü mihnetler içinde hapsetmişler, azığını bile vermezler. Âciz kalmıştır, ne yapacağını bilemez. Birden uyanır ki, kendisi yumuşak döşekte, evinde ve barkındadır. O gördüğü belâ ve mihnetin rüya olduğunu anlayınca sevinir ve: (El-hamdülillah ki, rüya imiş.) der. Bu fakir ve salihler de şunun gibidir ki, ölünce kabirlerine koyarlar. Canı, yine gelir ve bedenine girer. Uykudan uyanır gibi uyanır ki, ne görsün? Bir lâtif makamda, hoş döşekler döşenmiş, güller açmış, bülbüller öter, bir bahçede kendisi padişahlara lâyık bir şekilde oturmaktadır. Yanında güzel yüzlü cariyeler, karşısında el pençe divan dururlar. Bu fakir şöyle şâd olup sevinir ve der ki:

- O benim zahmetim ve mihnetim dünyada imiş. Elhamdülillah, o dünya mihnetinden kurtuldum.

Resûl-ü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:

"Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." Buyurmuşlardır.

Ey aziz:

Bu dünyada nefsine hoşluk verenler ve tasasız yürüyenler, ölünce öyle bir mihnet ve tasaya düşerler ki, kurtulmaları kolay olmaz, belki de hiç kurtulamaz. Ama, dünyada zahmet çekenler, fakirlik ve miskinlik ile bağrı pişenler, doyuncaya kadar yemek, gereği kadar giyinmek bulamayanlar, öyle bir hoşluğa ve rahatlığa, öyle bir sultanlığa ulaşırlar ki, hiçbir zaman tükenmez.

Ey aziz:

Bu dünya, bir karışık rüyaya benzer, fâni lezzetine aldanıp, mağrur olma.

İki cihan fahri Hz. Muhammed Mustafa sallallahu tealâ aleyhi ve sellem efendimiz:

"Bu dünya ile benim münasebetim, şu atlı yolcuya benzer, çok sıcak bir günde, yol üstünde bir ağaç gölgesinde biraz gölgelendikten sonra atına binip yoluna devam eder." buyurmuşlardır.

Aklı başında olan kimseler, bu fâni dünyanın biraz gölgelenecek bir yer olduğunu bilir ve herhalde onun fâni lezzetine meyletmezler. Açlığım, tokluğum, evim, barkım, oğlum, kızım, davarım, bağım bahçem demez, dünya yüzünde bir kara taşın bile kendisine ait olamayacağını bilir, bugünlük ve yarınlık ömür için âhireti terk ederek nefis isteklerine bağlanmazlar. Her zaman şunu düşünürler. Önünde sonunda bu mülkten göçeriz, kabre varırız, nice yıllar toprak olur yatarız, haşr oluncaya kadar orada kalırız, o halde orada ne lâzımsa onun hazırlığında olmamız gerek, derler.

''Nitekim, Hz. İsa aleyhisselâm buyurur:

"Bu dünya bir köprüdür. Bu köprüden geçin, fakat asla onu imar eylemeyin".

Evet, bu dünya bir köprüdür. Ondan ahirete geçilir. Bu köprüye ayak basanlar, öteki ucunun kabir olduğunu bilmelidirler. Sen, köprüye adımını attığın ân, öteki ucunda bir başkası kabre ulaşır. Oysa, sen o menzili uzak zannedersin.

Şunu iyice bilmek gerektir ki, köprüye ayak basar basmaz, varacağı yer görünür. Bu dünya köprüsünün üzerine birçokları kibirle saraylar ve köşkler yaptırdılar. Ecel yeli esip hepsini tarumar etti. Şimdi, hiçbirisinin izi ve tozu bile kalmadı. Birçokları da geldi (BENÎM) dâvasında bulundu, sonunda yalan çıktı, kendisinin olduğunu ispat edemedi.

Süleyman mülkü Süleyman''a erişti. O mülk bu yalancı fâni dünyadır. Mülk, bu mülktür. Süleyman nerede?

Ey gafil biçare:

Filân hasta olmuş, falan zayıf düşmüş, feşmekân ölmüş diyorsun da o günlerin senin de başına geleceğini neden düşünmüyorsun? Er geç Azrail elinde hor ve zelil olacağını neden aklına getirmiyorsun? Ey dertsiz: Nasıl olurda, bu fâni cihana ve bu vefasız ömre kibirlenirsin? Meşayih eşiğine var, o fâni kapılardan ümidini kes. Reva mıdır ki, Hazreti hakka yüzü kara varasın? Sen, burada bu dünya âleminde bir aziz, hürmetli ve vakarlı kişi olup ta, yarın kıyamet gününde namusun kırılsın ve zebanilerin topuzları altında cehenneme sürülesin bu lâyık mıdır? Var şimdi bu fâni dünya için karışıklığa düşme, kimsenin hatırını kırma, kimseyi aldatma, elinde olandan fakirlere ver ki, bu kirli dünyanın gamı içinden çıksın.

Çünkü, bu kirli dünyanın haram endişesi haramdır. O haram endişelerle Allahın huzuruna varıp, el bağlayıp durduğunda acaba Allâh'' tan utanmaz mısın? Şunu bilmez misin ki, bir kişi elini bağlayıp namaza durunca, gönlü bir başka endişeye kapılsa, iki kıbleye tapmış gibi olur. Biri, namaz kılarken yüzünü döndüğü kıbledir ve diğeri de aklına gelen o endişedir, ondan iki kıbleye tapmış gibi olur. Böyle namaz kılan kişilerin, yarın huzuru hakka çağrıldıklarında yüzleri enselerine dönmüş olacaktır.

Melekler derler ki:

- Yâ Rab! Bu kulun neden senden yüzünü çevirir? Hitab-ı ilâhi gelir:

- Bu kulum, namaz kılarken yüzünü kıbleye döndürdü ama, gönlünü başkasına çevirdi, onun için şimdi yüzü benden döndü.

Bazı meşayih buyururlar ki:

- Namaz kılarken, gönüllerini Allahu tealâ''dan ayıranların, kabirlerine bir melek gelir ve yüzlerini kıbleden döndürür. Ondan sonra münkir-nekir gelir ve o kişiye türlü azap ederler, Allahu â''lem.

Bir gün Hz, Yakup aleyhisselâm namaz kılıyordu. Yusuf aleyhisselâm da kundağının içinde yanı başında yatıyordu. Yakup aleyhisselâm namaz kılarken, göz ucuyla oğlu Yusuf aleyhisselâma baktı. Hak tealâ, derhal Yakup aleyhisselâma buyurdu:

- Ey Yakup! Bana ibadet ederken, oğlun Yusuf''u gönlüne getirip göz ucuyla ona bakarsın, izzetim hakkı için, sana âhirette edeceğimi, dünyada edeceğim ve benden başkasına nazar eden gözlerini, baktığının ayrılığı ile ağlamaktan kör olacak. Benden başkasına meyleden gönlünü de meylettiğinin gamı ile dolduracağım.

Yakup aleyhisselâm, işte bu sebepten oğlu Yusuf aleyhisselâmı kaybetti, ağlamaktan gözleri görmez oldu, Yusuf''a kavuşuncaya kadar gönlünün gamı gitmedi, uyku dahi uyuyamadı.

Aziz:

Hz. Yakup aleyhisselâm, suret gözüyle bütün ömründe bir kere Yusuf''a nazar ettiği için bu muamelelere maruz kaldı, ya daima namaza durduğu zaman gönüllerine fesat endişeleri girenlere ne denilir?

Gözünüzde, gönlünüzde dünya çokça yer tutuyor ve nefsinize hep yeniliyorsanız, olaya bir de bu gönül gözünden bakabilmeniz dileğiyle…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları