Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Eskide kalanlar üzerine

Eski İstanbul üzerine artık sadece anılarda kalanları ucundan, kıyısından yakalamış ender şanslı neslin bir elemanı olarak bugünkü İstanbul ve beton yığını karşısında içimi kaplayan "karamsarlığı" hangi kelimeler ile ifade edebilirim ki!

İstanbul denilince mesela bugün yeni İstanbulluların adını bile bilmediği ya da parodilerde duyup, güldüğü "buralar eskiden dutluktu, bostandı" sözlerinin içinde yer alan "bostanlar" akla gelirdi. Beşiktaş, Kadırga, Langa, Çengelköy, Yedikule surlarının hemen önü İstanbul'un taze sebze ihtiyacını karşılayan yerlerdi. Bugün Kadırga Meslek Lisesi'nin olduğu yer Kadırga'da son kalan bostanlardan birisiydi ve mahalle çetesi olarak bostana dalmak hayatta tadılacak ender tatlardan, heyecanlardan birisiydi.

Mahallede taksi denilince sadece iki tane vardı. İki Chevrolet (birisi kırmızı renk ve kanatlı denilenlerden, Kumkapı Karakolu yanındaki kahvenin önünde dururdu) onun dışında kimsenin aracı yoktu. Mahallenin tek otobüsü Kadırga-Kabataş arasında çalışırdı ve Beşiktaş'ın İstanbul İnönü Stadı'ndaki maç günleri tüm mahalle Beşiktaşlılarını taşırdı. Kadırga Parkı köşesindeki ana duraktan kalkan otobüs, Nişanca, Yenikapı, Aksaray üzerinden şimdilerde Dolmabahçe Sarayı önünde artık cafeye dönmüş alandaki durakta seferine son verirdi.

Bugünün tablet ve bilgisayar karşısında vakit öldürmenin keyifsizliğinde ve kara deliğinde kaybolmanın aksine komşu kızına âşık olmanın ve ona âşkını itiraf edememenin melankolikliğinde suskunluğa bürünüp, âşkın karşısında en saf hallerle çocukluk, gençlik heyecanıyla eriyip gitmenin, âşkın kalemden kağıda dökülmüş halini bir türlü ona veremeyip, terleyen avuçlarda ıslanmasını yaşamamışlar onlar için bir anlam ifade etmeyen bu sözleri bomboş gözlerle okuyacaktır mutlaka.

Kim ilk âşkını unutabilir ki!

Mahalle çocukları için en büyük hâyâllerden biriside mahalle takımında oynamak ve kahvehanenin hemen bahçesinde asılı takım tabelasında maç, gün bilgilerinin kendisi için ayrı bir ifadeye bürünmesini tatmaktı.

"Ben olmasam bu takım batar abi" halleri kısaca…

Park içinde boşlukta minyatür kale maçlarında sergilenen yeteneğiniz, mahalle takım antrenörü tarafından hasbel kader görünüp, beğenildikten sonra mahalle takımında yeriniz sağlam demekti. Mahalle takımında yer almanın ardından sizi bekleyen süreç "Cinci Sahası"'nda oynanacak turnuvalarda sizi mutlaka seyredecek ve elinizden tutup büyük takım kapısından içeri sokacak bir abiyi beklemekti…

O kapıdan içeri girip adım attığınız andan itibaren bugünün menajer ayak oyunlarının dönmediği karşınızdaki yönetici abinin komuta emrine girmiş bir askere dönüşürdünüz.

Onlar ne derse o olur, siz sadece evet derdiniz.

Siz evet diyerek görevinizi yerine getirirken, yönetici abilerinde ağızından çıkan sözün senet sayıldığı dönemlerde söylenen söz yerine getirilir ve o kulübün büyüklüğü "tescil" edilirdi.

Tüm liglerde yer alan kulüpler arasında var olan saygının temeli birbirleri arasında verilen sözün sonuna kadar ardında durulmasında yatan gerçekti.

Futbol denilen oyuna "para" denilen Lidya icadı girince işinde tadı tuzu kaçmaya başladı. Bu Lidya icadı sadece futbolun değil aynı zamanda tüm hayatın tadını kaçırdı. İstanbul'un sokaklarının, mahallelerinin, insanlarının değişmesine adeta öncülük etti ve maalesef insanlarda bunu canı gönülden istedi.

Mahalle takımları, büyük takımların futbolcu fabrikası amatör takımlar ve anlam ifade etmeyen özkaynak düzeni  yokluk içinde kaybolurken yerini futbol adına değil ama kulüp kasasına girecek üç kuruş adına anlam ifade eden "Spor Okulları" ön plana çıktı.

Sigara paketinin arkasına takım esamesini yazan ama o çağın futbolunu takip eden, uygulatmaya çalışan teknik adamlar futbolun derinliğinde kaybolurken onların yerini futol çağını takip etmeyen, filozof geçinen, kebabçı kovalayan teknik adamlar aldı. Eleştirilmek ve bu eleştiriler üzerinden yenilenmek, çağı yakalamak, ülke sporuna hizmet etmek, futbolu bir sistem üzerine dizayn etmek ve bu işlerin karşılığında hak edilen ücreti alıp, rahat bir nefes eşliğinde görevi yerine getirmenin huzurunu yaşamak yok olurken, asgari ücret gerçekliğinde yaşamaya çalışan futbolsever, cebindeki elin farkına varmadan, kendine uzatılan içi yalan dolu sözlerle hâlâ futbolu sevmeye, keyif almaya çalışıyor ise bu belki de futbolun kurtulabilme "ümididir"

 

Günün sözü;

"Ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var. Karanlığa doğru yürüme, güneşler var."

Hz. Mevlana Muhammed Celâleddin-i Rûmî

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları