Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Epifiz Bezi (Üçüncü Göz)'nin gizemi -2-

Şimdi ikinci moleküle geçelim. SERATONİN. Toplumda mutluluk hormonu olarak da bilinen seratoninin asıl işlevi insanı şizofreni, anksiyete, panik atak… gibi psikolojik rahatsızlıklardan korumak için gerekli fonksiyonları sağlamaktır.

Geldik diğer hormona. Aslında en önemlisi de bu hormon. DMT.

Bilimin bu maddeye verdiği isim "Ruh Molekülü"dür. Bu hormon en çok doğum ve ölüm anında salgılanmakta. Bu hormonlar bir takım bitkilerle de salgılanabiliyor. Maya Şamanlarının transa geçmek ve öte alemlere bağlantı kurmak için kaynatıp içtiği "Ayahuasca" bitkisi, yoğun DMT içeren bir bitkidir.

Karga kamışı ve antik medeniyetlerde tapınaklarda rahipler tarafından tüketilen üzerlik çayı da bu hormonu salgılayabilmektedir. 

Mevlana''nın bir sözü bu konu hakkında aydınlatıcı fikir verebilir. "Üzerlik tohumu karanlığı örttü ve gerçek göründü" sözleri üzerlik tohumunun önemini daha da anlamlandırmakta. Ve tabiî ki Orta Asya Türk''lerinin de kültüründe olan kenevir. Kenevir''in TSH ve CDB maddesi, kanseri iyileştirirken bir yandan da DMT ürettiği artık bilinen bir gerçek.

Şimdi buraya kadar epifiz bezine neden üçüncü göz dendiğini anlattığım bu özellikleri sayesinde anlayabilmişsinizdir.

Şimdi gelelim öğretilerdeki önemine. Budha''nın beynin bu bölümüne tıbbi olarak vurgular yapması, yine başka bir gizemi de ortaya çıkarır. Alnının ortasında siyah bir benek şeklinde olan noktanın epifiz bezinin tam da bulunduğu yerin hizasında olması yine bu organın üçüncü göz olması anlamını taşımaktadır. Uzak Doğu''da ve özellikle Hindistan''da bu geleneğin yaygın olduğunu da görebiliriz. Bu toplumlarda meditasyon ve çakraların açılması ya da astral seyahat EPİFİZ BEZİ ARACILIĞIYLA YAPILIR.

Şimdi daha eski zamanlara gidelim, Sümer ve Asur Medeniyetlerine. Bu medeniyetlerin duvar tasvirlerinde de bugün ANNUNAKİ olarak da adlandırılan ve başka gezegenlerden dünyaya geldiğine inanılan tanrıların ellerinde de epifiz bezinin oluşu ve hatta Asur Kralı Sargon''un elinde de epifiz bezi tutulmuş kabartmalı resimlerin olduğunu görebiliriz. (Bakınız İnternette). Peki bu kadar eski medeniyetler epifiz bezinin bu kadar önemli olduğunu kavrayacak bilgilere nasıl ulaşmıştır? Elbette bu soruların cevapları gizemini hâlâ korumakta. Tarih maalesef bu bilgilere henüz cevap bulmuş değil.

Şimdi gelelim Hristiyan dünyasına. Bu organ, çam kozalağına benzediği için Vatikan''da büyük kozalak heykelinin olması tesadüf değil elbette. Ayrıca binlerce yıldır Papa''ların kullandığı asalarda da epifiz bezinden ilham alınarak yapılmış şekillerin mevcut olduğunu da söyleyebiliriz. Benzer bir asanın eski Yunan tanrılarının tasvirlerinde de kullanılması merak uyandıran bir durum.

Descartes''ın insan ruhunun burada olduğunu düşündüğü sözleri biraz daha eksik parçaları tamamlar nitelikte.

Masonlar bu kozalaksı yapılara "Bilimin ya da Aklın Işığı" adını vermiştir. Özellikle Avrupa''nın Mason Localarında kozalaksı yapıda olan dev işlemeli heykellerin mevcut bilgilerini birçok kaynaktan öğrenebilirsiniz.

O nedenle firavunların mezarlarının duvarlarında da epifiz bezinin tasvirlerine ya da Horus''un Gözü''ne rastlayabiliriz. Mısır medeniyetinin inanışına göre firavunlar hiç ışık görmemeliymiş. O nedenle piramitlerin en karanlık yerlerine gömülmelerinin sebebi de aynı gerekçeden. Çünkü ışık girmediği zaman üçüncü göz devreye girecek ve işte bu sayede firavun da aleme yolculuk yapmaya başlayabilecek. İşte evrenin işleyişiyle ilgili önemli bu organımız, diğer bir deyişle kutsal kozalak olarak da tanımlanan epifiz bezi hakkında henüz keşfedilmiş bilgilerin bir kısmı bu şekilde.

 Binlerce yıldır gizemini koruyan beynimizin bu küçük organı henüz daha yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Sümer Medeniyetinin, Antik Mısır''ın, Güney Amerika''nın ilkel kabilelerinin, Antik Yunanlılarının hatta Budha''nın epifiz bezi ile ilgili bugün daha ancak öğrenmeye başladığımız bu gerçekleri, nasıl bildikleri sorusu, uzun yıllar gizemini koruyacak gibi…

Descartes''ın dediği gibi beden ve ruhun birleştiği nokta olarak tanımladığı bu bölüm, belki Sümerler''in anlatmaya çalıştığı gibi göklerden gelen Anunaki''ler tarafından insanlığa öğretilmiş de olabilir. Ancak bildiğimiz bir gerçek varsa o da vücudumuzun diğer organlarına göre oldukça fazla sırları olan ve bu sırların insanoğlunun varoluş sorusundaki cevaplara giden büyük bir basamak olmasıdır.

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları