Beynimiz simetrik bir yapıya sahiptir. Yani her şeyden iki tane mevcuttur. Ancak sadece epifiz bezinin olduğu bölüm tektir. Boyutu sadece birkaç milimetre olan epifiz bezinin ismi Latincede "çam kozalağı" anlamına gelen Pinaceae (çamgiller)''den gelir. Epifiz bezinin yandan kesiti göz ile hemen hemen aynı olmakla birlikte retinası bile olan bir organ. Bu organ ışığa duyarlıdır ve ayrıca kapalı ve karanlıkta olmasına rağmen ışığı algılayabilme özelliğine de sahiptir. Yani eğer karanlıkta yürürken birisi arkamıza ışık tutarsa, bunu epifiz bezi algılayabilir.

Uyurken birileri odanıza girerse eğer istemsiz bir şekilde uyanırız ya, işte burada hâlâ sırrı çözülememiş bir şekilde epifiz bezi bunu algılayabilir.

Her ne kadar bu özelliği garip görünse de onun için çok sıradan bir işlem. Belki de evrendeki en büyük gizemin epifiz bezine ait olduğunu yazımın ilerleyen bölümlerinde daha çok fark edeceksiniz.

Mesela hepimizin bildiği "Horus''un gözü"nün, epifiz bezinin yandan kesiti ile aynı şekilde tasarlandığını fark edebiliriz. Ve bu tesadüften çok daha öte bir durum. Eski Mısırlılar tarafından epifiz bezi, ruhun bilinmeyeni gördüğü tanrısal belirtilerin merkezi olarak tanımlanırmış. Bu nedenle bir çok firavunun başlığında bir yılan tasviri olarak da epifiz bezinin işaretleri görülebilmekte.

Eski Mısırlılarda tıp bilim konusunda çok ileri dereceye sahipti ve o nedenle beynin bu bölümünün varlığından haberdarlardı. O yıllarda epifiz bezinin önemini nasıl kavramış oldukları hâlâ kafalarda soru işaretidir. Çünkü o yıllarda bu bezin aktiviteleri hakkında bilgi edinmeleri imkânsız ötesi bir durum. Neden mi?

Çünkü epifiz bezi 3 adet molekül salgılar.

Birincisi MELATONİN. Melatonin en çok karanlıkta salgılanır ve bizleri hastalıklara karşı koruma özelliğine sahiptir. Özellikle Dünya''da güneşin az olduğu ülkelerde kanser oranı 6 kat daha azdır. Çünkü o bölgelerde epifiz bezimiz melatonin hormonunu daha çok salgılayabiliyor. Ayrıca görme engellilerinin de kansere yakalanma riskinin normal insanlara göre 20 kat daha az olduğu da bilinmektedir.

O nedenle epifiz bezimizi iyi beslemeli ve onu korumalıyız. Ancak hayatımızda bu bezin en büyük düşmanı bir önceki yazımda da belirttiğim gibi diş macununun içindeki "Florür" maddesidir. Epifiz bezinin kireçlenmesine ve görevini yitirmesine neden olmakla birlikte aynı zamanda insanların otoriter güçler karşısında boyun eğip itaatkâr kalmasını da sağlamaktadır. Çünkü burada salgılanan hormonlar benliğin bilinci, kendini savunma, baş kaldırabilme yeteneğini tetikleyen özellikleri içerir. İkinci Dünya Savaşı''nda askerlerin daha da itaatkâr olmaları için yiyecek ve içeceklerine florür maddesi yoğun katılmış ve sonuç olarak itaatkâr bir ordu oluşturulmuştur. Daha sonraları "Madem askerler itaat ediyor, o zaman halklar üzerinde de bunu yapalım?" diyerek diş macunlarına katılmış olan florür, insanı itaatkâr yaparak haksızlıklara, kötülüklere başkaldırı eylemi gerçekleştiren beyin aktivitelerini devre dışı bırakmıştır. (Devamı haftaya.