Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Durmuş Çelen

Durmuş Çelen

EKOPOLİTİK

Elma

Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Türkiye; Digital Ekonomi, Quantum Ekonomi Çağını yakalayabilecek mi yoksa eski skolastik yöntemlerle savunmaya geçip geleceğe gözlerini mi kapatacak.

Muhakkak ki Türk Milleti ve Türk Devleti geleceğe gözlerini kapatmayacaktır.

"Çare, Çağı Yakalamaktır."

Maliyet enflasyonu artarken, dolar serserileşmişken, ekonomik kriz esnafa diz çöktürmüşken, üstüne bir de küresel ısınma, su sorunu, dünya ekonomisini etkilerken Global Krizin Türkiye'ye teğet geçmesi mümkün mü?

Değil tabii krizi derinden yaşıyoruz.

Krizden ders alıp acilen Yeni Nesil "Yeni Ekonomik Döneme" hazırlanmalıdır. Çağı yönetecek beyinler yazılımcılar acilen yetiştirilmelidir.

Anayasal İktisat Digital Hukuk Sistemine göre yeniden yapılanmalıdır.

İşte burda Siber Güvenlik önem kazanıyor.

Siber güvenlik önem kazandığı için yazılımcılar yetiştirilmeli, siber teknolojiye ağırlık verilmelidir. Big dataların kurumlarla "entegrasyon güvenliği" sağlanmalıdır.

COVID-19’un Türkiye ekonomisine maliyeti; Dünyayı sarsan koronavirüs küresel ekonomide büyük sarsıntılara yol açarken, son yıllarda siyasi gerginlikler ve ekonomik istikrarsızlıklarla boğuşan adeta ekonomik kurtuluş savaşı veren Türkiye’yi de zora sokuyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Covid-19 salgını nedeniyle dünya ekonomisi Türkiye değerlendirmesinde 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana en büyük "resesyonun" yaşanacağı uyarısında bulunurken, Türkiye ekonomisi için de iyimser olmayan bir tablo çizdi. Uluslararası Para Fonu(IMF) Türkiye'nin Resesyon'a girdiğini iddia etti; Resesyon ekonomide durgunluk demektir.

Üç ay önce bu gelişmelerle Türkiye kaçınılmaz Resesyona girer demiştik, yanılmak istediğimiz açık, ancak gerçekler yanılmaz.

Resesyon; Ülke ekonomisindeki büyüme hızının, nüfus artış hızından daha düşük olması sebebiyle kişi başına düşen millî gelirin yerinde saymasıdır. Bir resesyonu işaret etmek için birbirini takip eden altı aylık dönemde negatif bir ekonomik büyüme göstermesi, bazı ekonomistlere göre bir ülke tarafından ölçülebilen, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) izlenmesi yeterlidir.

Resesyon ülke ekonomilerinin karşılaşabileceği genel bir durumdur.

Ancak, dünya genelinde yaşanacak kısa vadeli krizler bir durgunluk-resesyon başlangıcını tetikleyebilir.Ve bu etki geçmişe baktığımızda sıkça görülmüş bir durumdur.

Küresel resesyon 2008-2009 yılları arasında neredeyse tüm ülkeler genelinde yaşandı.

Evet dünya bununla yüzyüze ana kaynaktan borulara su akmıyor. Koronairüs tedbirleri tüm esnafı vurmuş kaynaktan esnafa ürün ulaşmıyor esnaftan da halka tabii sadece günlük genel ihtiyaçlar hariç.

Evet sadece Türkiye'nin meselesi değil resesyon, ancak bu kurtuluş da değil her ülke kendi gerçeğini yaşar.

Çare nedir mesele budur.

Resesyon…

* Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi,

* Kişi başına düşen millî gelirin durağan ve gerileyen haline dönüşmesi,

* İşsizliğin artması,

* Ekonomik faaliyetlerin duraklaması ve gerilemesi,

* Üretim faaliyetlerinin düşmesi, gibi sonuçlar ülkelerin resesyona girmelerindeki en temel sebepleri oluşturur.

Ülke Ekonomilerinin Resesyona giriş sebepleri çöküşü ifade eder.

COVID-19 salgınının Türkiye ekonomisini nasıl etkilediğini tespit edip politika önerileri geliştirilmelidir.

* Öncelik krizin ekonomik maliyetleri hesaplanıp, sonra finansman kaynakları tartışılmalı.

* Ekonomi üzerindeki hasarın göstergesi salgının yayılma hızının tespitinden sonra bu etkinin arz ve talep üzerindeki etkileri ölçülmelidir.

*Arz üzerindeki etki: Çalışanların hastalanması sonucunda azalma arzda olur.

* Talep üzerindeki etki: Tüketici davranışlarındaki değişikliklerin tespiti salgından sonra incelenmelidir.

Temel bulgular

* 40 günlük tam karantina uygulaması ile ekonomi üzerindeki hasar azalacaktır

* Sürenin kısalmasıyla ekonomik maliyetler düşüyor.

* Ekonomik maliyet mevcut uygulama tam karantinaya yaklaştıkça azalıyor.

* İnsan hayatı önemli seçim ekonomi ve insan hayatı arasında olmamalı.

Alternatif karantina senaryolarının GSYH cinsinden maliyeti şöyle:

Hiçbir şey yapılmadan virüsün doğal süreci ile yayılıp ömrünü tamamlaması ya da şu anki uygulamaya benzer bir kısmi karantina uygulaması durumunda GSYH cinsi maliyet yüzde 10 civarında.

Ancak virüs doğal akışına bırakılırsa can kaybının çok artığı görülüyor.

Çin’deki uygulamaya benzer bir tam karantina uygulaması durumunda GSYH cinsi maliyet yüzde 5.8

 OECD yüzde 4.8 ile 8.1 arası bir yıllık daralma bekliyor. Bu maliyetin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi çeyreklik yüzde 15 üzerinde bir daralma.

İleriye yönelik riskler

* Ekonominin prematüre bir şekilde açılması ikinci dalga riskini artırıyor.

* İkinci dalganın vereceği ekonomik hasar yüksek

* Vaka sayıları arttığında tüketici güveni geri gelmiyor ve talep zayıf kalıyor.

* Bu nedenle iş yerleri açılsa da arzu edilen ekonomik toparlanma gelmiyor.

* Global çapta bir ikinci dalga global koordinasyolu izolasyon önlemleri gerektirebilir.

Panel: “COVID-19 Salgını ve Türkiye Ekonomisine Etkileri”

Selva Demiralp Koç Üniversitesi

ALMA

Milletimiz "sabır ekonomisini" iyi bilir. Kimin için, ne için sabredeceğini de.

Göstergeler gayet açık yeni çağ eşikte ne yapacağız.

Siz çağı ıskalarsanız veya iyileşmeleri halka iyi anlatamazsınız, tasarruf tedbirleri sadece halka ait olup da, makam sahipleri, belediyeler, bakanlıklar ve örtülü örtüsüz harcamalar halktan uzak ve fütursuzca yapılırsa bekanın önü belirsizse sabrı yönetemez bilesiniz.

500 milyar para yurt dışına kaçmış beka demiş sabretmiş.

CIA devlete sızmış pardon demişsiniz, sabretmiş.

İyi günün hatrına, kötü günde sıkışmış, kemerleri son deliğine kadar sıkmış sabretmiş, bir sibob, bir sistem bir çıkış artık şart olmuş. Halk sabrediyor çare ekonomide. Pansuman tedbirleri değil, çare yeni ekonomik sisteme girmekle başlar bu sistem yeni ekonomik veya "digital ekonomik entegrasyon sistemi"dir.

Yeni digital ekonomik entegrasyon modelini yok sayamazsınız.

Milletimiz Devletini herşeyin üstünde tutar, siyaset çok şeydir ama her şey değildir, önemli olan devletin bekasıdır.

Devlet Belirsizlik İlkeleri ile yönetilemez, devlet zar atmaz bu doğru.

Ancak siyasetin dışında, devlette hatrı geçenler olur ki ona vesayet diyenler de vardır. Devleti ne kadar temsil ediyorlarsa o kadar, vizyonlarının yettiği kadar.

Devlet makul akıl ile denge stratejisini kuramassa, o zaman hangi devlet söylentileri başlar ki hiç istenmeyen durumdur bu.

İş, aş, istihdam, ekonomik kalkınma şu anda en büyük sorun bunlardır;

"Açken savaşamazsın". Gerisi teferruat. Acil ekonomik kalkınma şarttır. Gerisi sabrın dışındadır.

Türkiye bu eşiği atlayacak ekonomik refahta dünyanın ilk on seviyeli devletleri arasına girecektir eminiz, ya başaracağız, ya başaracağız ortası yok çünkü.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları