Yaşar Kemal Usta; "Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler" derken, günümüz futbolunun içindeki öldürmeyi (mecazi anlamda belirtiyorum) sanki vurgulamak istemiş.

Bugüne kadar yazılarımızı takip edenler futbolun doğrusu için neler yazdıklarımızı iyi bilirler, bugüne gelindiğinde en azından futbolun yönetim kademesinin en başında bulunanların bizim düşüncelerimizi artık en azından dile getirmeye başlamaları bile bir umuttur, bizler adına.

Doğruyu bulmak için, çok kötü deneyimler yaşamanıza gerek yok, içinde bulunduğunuz çıkmazdan çıkabilmek adına sadece düşünmeniz, düşünenlerin fikrine kulak ve değer verip hayata geçirmeniz yeterli olacaktır. Futbolun idari anlamda gelişimine katkı verecek fikirlerin tartışılmasının ardından Dünya Kupası maçlarındaki milli takımın gösterdiği performansta bizlerin söylediği doğruların bir kere daha ispatlanmasına sebeb oldu. Milli takımın Hollanda, Norveç galibiyetleri ve Letonya maçındaki beraberlik (Bu beraberliğin tek sorumlusu yanlış oyuncu seçimlerine imza atan Şenol Güneş'tir. İlk iki maçtaki doğrusunun peşinden gitse ve oyuncu değişikliklerini buna göre yapsa idi, üç maç üç galibiyet ve net 9 puan ile "Eylül'de Gel" şarkını söylecektik.) Kulüplerimiz lejyoner futbolcularımızın gelişimindeki doğruları iyi incelemelidir. Bulundukları kulüplerin futbol işleyiş sistemini araştırmalı, bu sistemlerin futbolcu üzerindeki katkısı yönünde raporlar hazırlanmalı ve gelecek planları buna göre yapılmalıdır.

Futbolumuza katkı verecek her olumlu işin arkasındayız… 

Futbolumuzun yayımcı kuruluşu tarafından, Güntekin Onay imzalı yeni bir program başladı beUNITED. Programın konuğu TFF başkanı sayın Nihat Özdemir oldu. Bu program ile ilgili düşüncelerimi Fotospor Gazetesi'ndeki köşemde kaleme aldım. Programın ikinci konuğu ise Kulüpler Birliği ve Beşiktaş Başkanı sayın Ahmet Nur Çebi oldu.

Sayın Ahmet Nur Çebi, programa damga vuracak sözü ile bu bölümü ele almak istiyorum.

"ADALET DUYGUSUNUN OLMADIĞI YERDE, HUZUR OLMAZ"

Sayın Nihat Özdemir ile aralarındaki fikir ayrılıklarının ip uçlarının öne çıktığı bir programa imza attı sayın Ahmet Nur Çebi.

Mesela TFF bünyesinde bulunan; Disiplin Kurulu, MHK gibi oluşumlarda var olan adaletsizliğin ortadan kalkması için bu oluşumların TFF yönetimleri tarafından değil Genel Kurullarda seçilmesi yönünde TFF'ye taleplerini ilettiklerini söyledi. TFF yönetimlerinin (ki mevcut yönetimler tartışılırken, seçtikleri oluşumların tartışılması çok normal) artık bu oluşumların içinde bulunacak isimleri atamasından doğan sıkıntının üzerine seçimle insanların gelmesi en doğrusudur.

Kulüpler Yasası için herkesle temas içinde olduklarını bildirdiler, bu zaten olması gerekli bir şey ama bu temasları yaparken ki şimdiye kadar kendi aralarındaki toplantılarda ne yapıyorlardı? diye absürt soru sormak lazım eğer cevap verirlerse.

Futbolumuzun orta yerindeki manzara şu başta sayın Ahmet Nur Çebi ve diğer kulüplerimizin değerli başkanları tarafından dile getirilen sorunların hemen hemen hepsi aynı, peki bugüne kadar neden bir şey yapılmadı? Mesela MHK ve hakemler üzerine sıkıntılar var. Her sıkıntılı maç ardından "düdüğünü assın, bir daha bizim maça verilmesin" denilen hakemlerin isim listesi "Han Duvarları" şiirine döner.

Hakemleri maç öncesinde baskı altına alan isimler belli değil mi? Yanınızdaki oturan sizinle eşdeğer makamda bulunan insana dönüp "Neden bu işlerin içindesiniz" diyemiyorsunuz!

Basketbol maçlarını bile etkilemeye kalkanlar, futboldaki ayyuka çıkmış isimler değil mi?

Sizleri birbirinize karşı doğru söylemekten kaçıran doğru ne?

Neden hep Kulüpler Birliği toplantıları "Körler, sağırlar birbirini ağırlar" havasında geçiyor.

Neden maddi anlamda sıkıştığınızda hep eliniz, canım ciğerim dediğiniz taraftarınızın cebinden çıkmıyor?

Neden kulüp yönetimleri hep başkan ne der ise o olur, oluşan tüm maddi yıkımların tek sebebi başkan ve etrafındaki iki, üç kişinin yüzündendir doğrusunu göremiyor ya da gördüğünüz halde hep üç maymunu oynuyorsunuz.

Kulüpler yasası çıkar mı? Çıktıktan sonra sizler gibi isimler yine kulüplerin etrafında dolaşıp, seçilebilmek için cebinizden milyon liralar harcayıp (keşke bu harcadığınız paraları, aday olduğunuz kulübün borçlarına karşılık hibe etse idiniz) yemekli toplantılar yaparmısınız?

Dışarıdan baktığımda gördüğüm manzara çok net, bu net manzara içinde gelecek adına son bir beklenti içindeyiz. Yani bu son beklenti döneminin ardından söylediklerinizi yaparmısınız? (yaparsanız baş tacısınız) yoksa yapmayıp sizlerde tıpkı kulüpleri yönettikleri dönemlerde maddi zarara uğratıp, bugün elini kolunu sallayarak dolaşanların arasına karışır mısınız? Yaşayıp göreceğiz.

Bekliyoruz, sabırla…