Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Movit

Hüseyin Movit

DİKKAT ETSENİZ İYİ OLUR

Dil kurallarına meydan okunmakta

Konumuza geçen haftadan devam ediyoruz. “Pekala o halde niye halat ünlü ile başlayan ek alınca halatı diyoruz? Niye surat-suratı, pusat-pusatı, fırsat-fırsatı oluyor?
Bence bu “cellat” dil kurallarına apaçık meydan okumakta.
Sabah yazı işleri de bölündü bu konuda. Doğan Satmış, Sermet Özdoğan, Murat Köprü, Emre Ergül “cellatı” demekten yana. Şule Talu “celladı” kullanımını doğru buluyor…
Bu tartışmalara ve yapılan açıklamalara bakıldığında insanın Türk dili adına üzülmemesi imkânsız. Yeni Türk harfleri 1928’de kabul edildi ve yazılmaya başlandı. Gazeteciler, yazarlar ortaöğretimde okutulup öğretilen bir kuralı tartışıyor. Kelimenin imlası üzerinde ihtilafa düşüp ikiye bölünüyorlar. Her iki imlayı doğru bulanlar da var.
Sorun okullarımızdan başlıyor. Okullarımız, bırakın bir yabancı dili, Türkçeyi, Türkçenin kurallarını, imlasını da mı öğretemiyor? Kılavuzlar arasındaki bu farklılık, öğretmenlerin, yazarların bu ısrarlı tutumları, inatlaşmaları ne zamana kadar sürecek?
Cellat Arapça kökenli bir kelimedir. Asıl imlası cellad (جلاد)’dır. Sonu d olan bu tür kelimeler Türkçede son seste sert ünsüzler bulunur kuralına göre cellat biçimine girer. Son sesteki bu sert ünsüz ünlü ile başlayan bir ek aldığında yumuşar, d sesine döner. Eğer ünsüzle başlayan bir ek alırsa, son ses değişmez, cellatlar olur. Buna göre de kılavuzlar, söz konusu kelimeyi dizinlerine cellat, -dı biçiminde alır.

Durum böyleyken Adam Yayınları içinde çıkan Ana Yazım Kılavuzu neden cellatı biçimini tercih etmiş? Kılavuza baktığımızda söz konusu kelime dizine cellat,-tı biçiminde alınmış. -tı kısaltması kelimenin ünlü ile başlayan ek aldığında son sesinin değişmeyeceğini göstermek amacıyla konulmuştur. Yani cellatın, cellata, cellatı biçimleri doğru sayılıyor. Yapılan bu yanlışlık söz konusu kılavuzları örnek alan öteki yayınlarda da yanlışlığa, kargaşaya sebebiyet veriyor. Örnek olarak Necmiye Alpay da Türkçenin Sorunları Kılavuzu’nda cellatı, cellata biçiminde, söz konusu kelimeyi almakta, muhtemelen Adam yayınları arasında çıkan Ana Yazım Kılavuzu’na bağlı kalmaktadır.
Yavuz Baydar, bu ikiliyi ortaya koyuyor, imlaya verdiği bu önem dolayısıyla kendisini kutluyorum. Ardından soruyor:
Cellat kelimesinin son sesi değişiyor da halat kelimesinin son sesi neden değişmiyor? Halat Yunancadır, bunun son sesi dilimizde sert ünsüz hâlini almış ve Türkçede yüzyıllardan beri bu yapısıyla yayılmıştır. Kalıplaşmış olan bu yapıda son ses ünlü ile başlayan bir ek alsa da değişmez.
Yalın durumda son sesi t olan ancak ünlü ile başlayan ek aldığında d sesine dönen doğu kökenli kelimelerden birkaçı şunlardır:
Adet (sayı anlamında), ahfat, cedit, ceht, cirit, evlat, fent, fert, feryat, kâğıt vb. Sonu aslında sert ünsüz olan cemaat, cumhuriyet, beraat, saat gibi kelimelerde ise ünlü ile başlayan ek alsalar da son ses değişmez. Devam edecek. (Prof. Dr. Hamza Zülfikar, www.turkedebiyati.org)

///////////

Bir sözlüğün incelenmesi

+++
Sakarya Üniversitesi’nden Dr. Serhat Demirel’in yazdığı ve RTÜK’ün bastığı Türkçe Telaffuz Sözlüğü'ndeki binlerce yanlışı yaza yaza bitiremiyoruz. Sözlükte mahana diye bir kelime var. Önce lahana zannediyorsunuz. Sözlüğe göre halk ağzıymış. Bir kelimenin halk ağzında olması için ya bilmecede, ya manide ya bir halk türküsünde, kısaca halk kültürünün bir kaynağında yer alması gerekir. Oysa böyle bir söz hiçbir kaynakta yer almıyor. Yalnızca Artvin yöresinde söylendiği anlaşılıyor.

Gazetecilerin bugüne kadar tarihteki hiçbir haberinde yer almayan bu sözün RTÜK sözlüğünde yer almasının anlamını çözemedik.

"Esmayı Hüsna" diye bazı sözlüklerden aynen aldığı kavramın doğrusu, "Esma ül hüsna"dır. Bazı sözlüklerin eksik ya da yanlış olduğunu öne süren Dr. Demirel, anlaşılıyor ki bazı İslami kavramları tam olarak bilmiyor.

Bir Hristiyan'a, minaredeki müezzinin ne söylediğini sorsanız, dinleyerek deşifre eder. Dr. Demirel’e göre müezzin minareden "hayal" diyor. Ezanın bir bölümü için aynen şöyle yazıyor: "Hayal -el salah" Hayye sözünü hayal sanıyor. Ezanın diğer satırını da şöyle ifade etmiş: "Hayyel -el felah"...

Muhammed’i muhemmed diye yazan birinden ne beklersiniz? Ama RTÜK böyle bir kişiye sözlük yazdırmış…

Bravo…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları