Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Boğazlar'ın anahtarı

Bugünlerde Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve buna paraıel olarak da Kanal İstanbul tartışmaları sürüp gidiyor. Gelin şimdi sizlerle birlikte tartışmanın ana kaynağı olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne birlikte gidelim.

Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda kuruluş senedi olan Lozan Antlaşması'nda uzun tartışmalara konu olan Türk Boğazları'nın hakimiyeti konusu sonraya bırakılmıştı.

Hitler Almanyası'nın sonu gelmez taleplerinden dolayı da Avrupa ülkeleri bir hayli bunalmıştı. İşte tam da burada büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün keskin zekası devreye girdi. İstanbul ve Çanakkale boğazlarının; fiilen süren, ancak yabancı ülkeler tarafından resmen kabul edilmeyen Türk hakimiyeti konusunu ortaya attı.

Uzun zamandır Türk Boğazları'ndan hak iddia eden Rusya başta olmak üzere İngiltere, Fransa gibi büyük devletler; Boğazlar'ın Hitler'in eline geçmesi korkusuyla Türkiye'ye yeşil ışık yaktılar. Böylece 22 Haziran 1936'da İsviçre'nin Montrö kentinde bir araya gelindi. İki ay süren toplantılardan sonra 20 Temmuz 1936'da Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya (İngiltere), Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin İstiklal Savaşı öncesinde kısıtlanmış olan hakları iade edildi. Boğazlar bölgesinin egemenliği de resmen Türkiye'nin eline geçmiş oldu. Türkiye daha önce Moskova'yla yaptığı saldırmazlık antlaşması uyarınca Sovyetler Birliği'nin de desteğini almış oluyordu. Sözleşme 9 Kasım 1936'da yürürlüğe girdi. O dönemde Birleşmiş Milletler'in yerini alan Milletler Cemiyeti Sözleşme Serisi'ne de 11 Kasım 1936'da kaydedildi. Günümüzde yürürlükteki tartışması yapılan anlaşma işte bu anlaşmadır.

Boğazlar'la ilgili ilginç bir olay da anlatılır. Bu olayın başrolünde Fenerbahçe Spor Kulübü'nün stadına adını veren bir devlet büyüğümüz vardır: Bu Şükrü Saraçoğlu'dur.

Mehmet Şükrü Saraçoğlu; 1886 yılında Ödemişte doğmuş, 27 Aralık 1953 günü ise İstanbul'da hayata gözlerini yummuştur. Saraçoğlu; 1938-42 arasında Türkiye Dışişleri Bakanı, 1942-46 arasında Türkiye Başbakanı, 1948 ile 1950 arasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı görevini üstlenmiştir.

Saraçoğlu, bu görevler dışında 1924 ile 1938 arasında da değişik hükûmetlerde Millî Eğitim, Maliye ve Adalet bakanlıkları yapmıştır. İsmet İnönü ile beraber II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'yi savaşın dışında tutan politikalara yön veren bir devlet adamımızdır. Ayrıca, 1934 ile 1950 arasında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı'nı yürütmüştür.

Babası, Trabzon'un Akçaabat ilçesinden göç ederek Ödemiş'e yerleşen Mehmet Tevfik, annesi ise ev hanımı Şerife Hanım'dır. Ailesinin ilk çocuğudur. İlk ve orta okulu Ödemiş'te okuduktan sonra İzmir İdadisi'ne girdi. İzmir İdadisi'ni birincilikle bitirerek, İstanbul'da Mektebi Mülkiye'de eğitimini sürdürdü. 1909 yılında mezun olduktan sonra İzmir Valiliği Maiyet Memurluğu'na atandı. İzmir Sultanisi'nde matematik öğretmenliği yapan Saraçoğlu, 1911 yılında İttihat ve Terakki Ticaret Mektebi Müdürlüğü görevine getirildi. Kazandığı bursla Belçika'ya gitti.

15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilince Mahmut Esat'la birlikte Türkiye'ye gideceğini öğrendiği bir İtalyan gemisine kaçak binip yurda döndü. Millî Mücadele'ye katılmak için yola çıktıkları Anadolu'ya vardıklarında, İttihatçı olduklarından şüphelenen Demirci Mehmet Efe tarafından hapsedildiler. Onları bu durumdan Celal Bayar kurtardı. Kuşadası, Nazilli ve Aydın yörelerinde kurulan Kuvâ-yi Milliye hareketlerinin örgütlenmesinde çalıştı. Ocak 1920'de toplanan son Osmanlı Meclisi Mebusanı'na İzmir Milletvekili olarak seçildiyse de, İstanbul'un İtilaf Devletleri'nce işgal edilmesi nedeniyle meclise katılamayacaktı.

Saraçoğlu, üç ay kadar bir süre yaptığı Ödemiş belediye başkanlığından sonra, 1923'te ikinci dönem İzmir mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) katıldı. Buradan da parlak siyasi hayatı devam etti.

Şükrü Saraçoğlu'nun yolu Dışişleri Bakanlığı döneminde 15 Eylül 1939'da resmen davet aldığı Sovyetler Birliği'ne düştü. Karşısında kızıl diktatör Josef Stalin ve yardımcısı Vyaçeslav Molotov vardı. Karşılama töreninde bir ara Josef Stalin; Saraçoğlu'na; "Bana Boğazlar'ın anahtarını mı getirdiniz?" diye sordu. Şükrü Saraçoğlu hiç istifini bozmadan, "Maalesef ekselans, Boğazlar'ın anahtarını Mustafa Kemal giderken götürdü" diyecekti.  

Bu sözlerle toplantılar soğuk bir şekilde başladı. Sovyet tarafının istekleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacak görüşmeler üç gün olarak planlanmasına rağmen 23 gün sürdü. Saraçoğlu, yapılan ilk görüşmeden sonra Ankara'ya çektiği telgrafta "görüşme değil boğuşma" olarak adlandıracaktı.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları