Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Bizleri sınırlandıran inançlar

Hiç kendinizi hep aynı olayların içinde dönüp duruyormuş gibi hissettiniz mi? Ya da hep benzer kişilerin karşınıza çıktığını? Belki bazılarımız, "Hep mi benim başıma gelir bunlar?" diye sormuyor değildir. Peki nedir bu olan şeyler? Bilimsel bir yönü var mı? Toplumda nasıl bir yeri var? Gelin hep birlikte burada açıklamaya çalışalım.

Bir bilgisayar düşünün. Bu bilgisayarın bir belleği var. İçine farklı programlar yükleyerek onun o programlar doğrultusunda işlevsel olmasını sağlarız. İşte bilinçaltımız da tıpkı bir hard disk gibidir. Anne karnından itibaren hatta geçmiş yaşamlardan ve atalarımızdan getirdiğimiz birçok programların üzerimizdeki etkisi ile başlarız bu hayat yolculuğuna. Kayıtlar, anne karnından itibaren başlar. Peki nedir bu kayıtlar? Bizi biz yapan karakterimizden tutun da şans, şansızlık dediğimiz, kader dediğimiz bir takım olguları barındırır. Hayatımızın iskelet yapısı da buradan oluşmaya başlar. Özellikle annemizin ve babamızın bütün duyguları, düşünceleri, hisleri ve hissizliklerini kopyalamaya başlayan bebek, ister istemez "Armut dibine düşer" ya da "Genetik olarak aileme çekmişim" dediğimiz bir durum yaratır. Bu sadece bir başlangıçtır aslında. 0-3 yaş arasında "Çekirdek İnanç" dediğimiz temeli oluşturan bu kayıtlar,  bundan sonraki hayatımızı da şekillendirmeye devam eder. Tabii daha bitmedi. Artık bundan sonra da bütün hayatımızın döngüleri bu "Çekirdek İnanç" dediğimiz inançların etrafında dönerek yaşamımızın hikayelerini de yaratır. Eğer bu inançlar, olumsuz olursa kişi yetişkin olduğunda bu olumsuz kısırdöngülerin içinde bir hayat yaşar. 

Mesela, toplumda çoğu kez karşımıza çıkan bir örneği ele alalım. Erkek bebek isteyen bir annenin  karnındaki bebeğin kız olduğunu öğrendikten sonra yaşadığı hayal kırıklığı. Bebeklerin o andaki algıları bant kaydı gibidir. Hemen "Bir değersizlik hissi" inancı bilinçaltına kodlanıverir. Bebek büyüdükçe kız çocuğu olduğu için kendini değersiz hisseder ve yaşamında kadınlığının varlığını kabul edemediği bir hayatı da beraberinde getirir. Kendisini bir erkeğin gölgesinde daha güçlü hissedeceğine karar verir ya da kadın başına hiçbir işe girişemez. Çünkü kız çocuğu eksik etektir. Kadınlar her zaman ikinci plandadır. Çünkü bu bakış açısı daha bebekken ona kodlanmıştır. Saçı uzun aklı kısa bir hayatın çemberinde dönüp durur.

Başka bir örnek de para ile ilgili verebiliriz. Küçükken ailesi sürekli çocuğun yanında

"Para çok zor kazanılır"

"Dişimizle tırnağımızla kazandığımız para helal paradır, ama kolay kazanılan para haram paradır"

"Para pistir asla ağza alınmaz"

"Para elimizin kiridir"

"Eğer o kişi çok zenginse, kesin kazancının içinde haram para vardır ya da kesin üçkağıt vardır"

"Allah az verip aratmasın, çok verip azdırmasın"

Bu bakış açılarının kodlamaları, sonrasında tabii ki, hayatımıza bolluğu bereketi hak ettiğimiz bir hayatı yaratmamıza engel olur. Çünkü diplerde bizleri sınırlayan inançlar vardır.

Tabii bu örnekleri çoğaltabiliriz. Genellikle karşı cins ilişkilerimizi de ya annemize ya da babamıza benzeyen insanları kendimize çekerek yaşarız. Bu döngüler yüzünden kaç ilişkiler, kaç evlilikler, kaç iş hayatında insan ilişkilerini tüketmişizdir.

Peki bu döngülerden çıkamaz mıyız? Elbette çıkarız. Nasıl mı? Fark ve idrak ederek. Bunlarla ilgili bir çok yöntem mevcuttur. En önemlisi fark etmek ve bu durumun çözülmesini gerçekten yüzde yüz seçmek gerekmektedir. Sonrasında da bu farkındalığı oluşturacak yöntemleri uygulayarak çözülmelerimizi yaratabiliriz. Mesela, NLP, Regresyon, EFT, Access Bars ve Foundation, Hipnoz, Aile Dizimi, Nefes Terapisi, Silva Metodu, Access Beden Prosesleri… gibi teknikler günümüzde bizleri sınırlayan inançların  çözülmelerine büyük katkı sağlar.

Gerçekten hayatımızın dümenini elimize almazsak bu çekirdek inançların hapishanesi doğrultusunda otomatik pilottan bir hayat yaşamaya mahkum oluruz. Tek özgür irademiz seçim hakkımızın olmasıdır. Seçim bizim….

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları