Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehlika Figen Yazar

Mehlika Figen Yazar

Sonsuz Bilinç

Bilinçaltımızın mekanizması

Hep duyuyoruz ya da görüyoruz bir yerlerde bilinçaltı kelimesini. Az çok hepimizin bilinçaltının ne olduğuyla ilgili bir tanımı vardır. Özellikle de psikolojik alanda karşımıza çok çıkar bu terim. Şimdi bir de daha farklı bir pencereden bakmanızı sağlamak için burada sizlere bilinçaltının bilinmeyen esrarengiz dünyasında küçük bir yolculuk yaptırmak istiyorum.

Öncelikle anne karnındayız. Burada bilinçli zihin gelişmemiş. İdrak ve muhakeme yok. Sadece bir bilinçsizlik var. Aslında bir o kadar da hiçlik. Evet doğru duydunuz. "Hiçlik" Yani hepimiz, hiçliğin gizemiyle başlıyoruz hayat yolculuğuna. Ancak bu o kadar da basit değil. Çünkü asıl burada büyük devasa bir zihin daha var. Beyin frekansı çok az ve az olan beyin frekansı hiçliğin içindeki mucizeleri de beraberinde getiriyor. Bilinçaltımız. Evet anne karnında bir bant kaydı olarak başlıyor bu sistem. Amacı bizi hayata hazırlamak. Annemizin duyguları, babamızın duyguları ve hatta akrabalar çevre her şey kaydedilmeye başlanıyor. Kişiliğimizi karakterimizi de bu kayıtlar oluşturuyor. Tabii bazıları bizi daha yukarı taşıyan kayıtlar, bazıları da aşağı çeken kayıtlar. Çünkü bilinçaltının tüm bunları muhakeme etme özelliği yok. Doğru yanlış, iyi kötü ayrımını yapamayacak kadar ilkel bir benlik burası.

Şimdi diyeceksiniz ki "genlerimizde kayıtlı değişmeyen veriler de var. Genetik olarak da bir çok alanda tanımlamalar oluşturuyoruz". Evet bilim bunu doğruluyor ancak şimdi sıkı tutunun ünlü kök hücre uzmanı bilim insanı Prof. Dr. Bruce Lipton, yıllar süren araştırmalarının sonucunda karakteristik özelliklerin genlerden değil kök hücresinin etrafında oluşan şartlardan meydana geldiğini ispat etmiş. (Bkz; İnancın Biyolojisi-Dr. Bruce Lipton)

Evet bu şu demek oluyor, çevresel şartlar benim özelliklerimi belirliyorsa eğer benim için çaresizce kabul edilmiş bir kaderimin de olduğu doğru değil. Daha bitmedi.

Şimdi gelelim yine anne karnındaki bebek halimize. Kayıt devam ediyor ancak doğduktan sonra da. Ne zamana kadar? 0-3 yaşa kadar. "Çekirdek inanç" dediğimiz bir temel kayıt başlıyor bu yaş aralığında. Ve artık 3 yaşından sonra da olay örgüleri, duygular, hisler, hissizlikler, ailemiz, basın, medya, komşular okul aklınıza gelen tüm yaşamsal örüntüler küçük yaşta bilinçaltımızda programlamaları da beraberinde getiriyor. Datalarımız oluştukça hayatımız da şekillenmeye devam ediyor.

Kuantum çekim yasasını duymuşsunuzdur. "Benzer benzeri çeker" diye. İşte burada önemli nokta bende oluşan bu data programların da hayatımın kaderini oluşturmasına neden olması. Bu öyle bir şey ki karşımıza çıkan her bir durumu şans ya da şanssızlık olarak yorumlasak da aslında gerçek olan her birinin bizde meydana gelen bilinçaltı çekirdek inancı programı olmasıdır. 

Şimdiye kadar bu gerçeklik maalesef bizlere gösterilmemiştir. Ne okullarda ne de ailemizde. Biz hep kaderin hayatımız için hazırladığı senaryoya sadık kalmayı seçmişizdir. Çünkü "çevremizde her ne oluyorsa biz o hayatı yaşarız" inancı kendini canlı tutmuştur. Halbuki duruma bir de tersten bakabilsek, "biz neysek çevremizdeki her şeyi o şekilde yaratıyoruz" diye. O zaman kendimizdeki gücü de fark edebilir ve kurban kimliğinden de çıkabiliriz belki. Bu datalar tamamiyle hayatımızda ve bizi yönetiyor. İş, para, ilişkiler, sağlık, sosyal hayat, ülke... vb. Gerçekten bir sorun kendinize "Ben ne kadar özgürüm?" diye.

Peki bizdeki bu programlamayı nasıl değiştirebiliriz? Evet bu soru belki de hepimizin kaderini değiştirebilecek nitelikte. Çünkü cevap bedenimize kilitlediğimiz bilinçaltı programlamanın içinde saklı. Bunlar bizde "HİS" olarak kendini gösteriyor. Evet yanlış okumadınız hislerimiz. Eğer hislerimizi değiştirmeyi başarabilirsek kaderimizi de değiştirebiliriz. Bu değişim için çok fazla kişisel gelişim teknikleri duymuş olabilirsiniz. Ancak her birisinin yaptığı tek şey bedenimizdeki hissi özgürleştirmeyi seçmek. Tabii bunların dönüşümü zamane sâri değişebiliyor. Çünkü zaman lineer bir sistem ve bedenimiz bizim için, bizim hızımızda ve bizim için en uygun olar bir değişimi yaratıyor. Müthiş değimli?

Şimdi size bir örnek vereyim. "Bu hayat çok zor. Bu ülkenin gidişatı iyi değil. İnsanlar hep kötü. Hiçbir şey yolunda gitmiyor", bu cümlelerin enerjisine baktığınızda ne görüyorsunuz? Sanki dışarıda bir güç var ve sürekli bizi negatif etkiliyor ve yönetiyor. Biz de mecburen kabulleniyoruz. Psikolojide buna "öğrenilmiş çaresizlik" de deniliyor. Yani "artık yapacak bir şey yok. Böyle gelmiş böyle gider bu hayat. Ne yapayım en azından şu kadarını yapıyorum, şu kadarı şöyle." Nasıl bir kanaatkârlıksa bu bakış açıları her birimizin aslında ne kadar güçlü bir potansiyele sahip olduğumuzu unutturmuş. İçimizdeki yaratanın muhteşem gücünü görememişiz. Çünkü bilinçaltı programlaması devrede. Bize bu hissin dışındaki realiteyi göstermiyor. Yani bir çeşit hipnoz. Gözümüzün önündeki perde.

Peki nasıl çıkacağız bu hipnozdan? Elbette yeniden küçük bir bebek gibi öğrenerek. En önemlisi hissin bir programlama olduğunu ne hissedersek, bunun bilinçaltımızdaki kayıtlarının uzantısını olduğunu idrak etmek. Çünkü çevremizde olup biten her şeye hislerimizle algılıyor ve anlam yüklüyoruz. Bizim için bir bakış açısı oluşturmaya başlıyor. Bu bakış açısıyla da yaydığımız frekans, bir realite projekte ederek hayatımızı şekillendiriyor. Biz her ne kadar bu duruma "kader" desek de gerçek olan kendi kaderimizi kendimizin yarattığıdır. İyi hissetmeniz dileğiyle...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları