Bilim kavramına bakış
Çağımızda her durumu mantıksal çıkarıma oturtmaya çalışırız. Okullarda bizlere bilimsel verilerin sadece doğru olduğunu kabul ettirmişlerdir. Bir tıp doktoru kızı olarak babamla bazen oturup bilim hakkında konuşurduk. Benimle konuşma çerçevesi sadece üniversitede ögrendikleri ve okuyup araştırdıkları ile sınırlıydı. Burada kendi muhakemesi mutlaka olurdu ancak yine bildikleri ile sınırlı bir yorum yapardı. Yani bir çeşit ezberlediği bilgileri benimle paylaşırdı. Şimdi sözü nereye getireceğim?
Bilimin amacı zaten evrende bilinmeyen gerçekliği gözler önüne sermektir. Neden mi? İnsanlığa faydalı olmasi için. Peki bizim için bu kadar faydalıysa olumsuz olan ne?
Elbette yine bakış açılarımız. Çünkü amaç sorgulayan araştıran bir zihinde olmamız gerekirken bizler bilimin sınırlarını duvar haline getiriyoruz ve ötesindeki olasılıkları görmeyi seçmiyoruz. Çünkü bize araştırmak, sorgulamak yeni fikir ve olasılıkların olabilirliğini kabul etmek öğretilmedi. Şöyle bir baktığımızda araştırmayan, sorgulamayan insanlar inançlarının içinde körelmiş ve gelişimini durdurmuş insanlardır. Sadece "Ben bilime inanıyorum" der ve kesip atarlar. Bu inancın eğitim seviyesiyle ilgisi yoktur. Sorgulamayan bir hipnoz zihnine sahip olmasıyla ilgisi vardır. Bundan yüz sene önce elimizdeki cep telefonlarını o dönemdeki insanlara söyleseydik eğer inanmayıp böyle bir teknolojinin asla olmayacağını iddia ederler miydi? Hatta o dönemlerde Tesla'nın bilimsel keşifleri bile kabul edilmeyip daha şimdi yeni yeni bir çok şeyin farkına varıldığını görebiliriz. Çünkü Tesla, çağının ötesinde bir gerçeklik sergilemiş ve dönemin bilimine o dönemlerde bu muhteşem keşiflerini oturtamamıştır. Şimdi bu ne demek?
Bu şu demek:
Sorgulayan, analiz eden, gerçek olarak kabul ettiklerimizin ötesinde düşünsek, hissetsek ve sorularımıza alan açsak acaba hangi olasılıkları görürüz?
Zaten bilim de bunu yapmıyor mu? Tek fark sol beynimizin mantığını biraz esnetmek. Birazcık sağ beynimizin yaratıcılığını, bilinmeyenliğe götürme yeteneğini kullanmayı ve analizlerimizi bu yönde yapmayı öğrenmek.
Maalesef genellikle kendimizi bu yönlerde yetersiz hissederiz. Sadece hazır bilgiyi alırız ve beynimizde bu bilgileri sadece depolarız. Halbuki her edindiğimiz bilgiye bir de kendi bilincimizi katsak ve enerjilerine uyumlansak, bu kendimizin nasıl evrildiğini de görmemizi sağlayabilir. Bakışlarımız, beden dilimiz, konuşma şeklimiz dahi değişecek ölçüde bizlere değer katabilir. Yeterki kendimizi sınırlamayalım ve bu realitede var olan gerçeklikleri ister bilimsel olsun ister olmasın kendi araştırma ruhumuzun olasılıklarına açalım. Yeni keşifler de bu enerjilerden ortaya çıkmıyor mu zaten?