Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

AŞK ÖLÜR MÜ?

Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan'ın bir bölümünde;

"Onu bir an evvel kollarımın arasında tutmak… Yahut sadece yüzüne bakmak, uzun uzun ellerini okşamak ve artık beraber, her zaman için beraber olduğumuzu bilerek karşı karşıya oturmak… Bu artık bir hakikattir, halbuki ben şimdiye kadar bunu tahayyül etmekten bile çekiniyordum" der.

Futbolun keyfiyet ve âşk bölümü adına adına hep bir şeylerin olmasını beklemiş ama artık son umutları kırılmış Kaf Dağı'nın ardındaki, bilinmezin içinde koşar adım kaybolan ve neredeler? Sorusunun boş kalmış cevabı namlı masal sevdalıları olarak globalleşen futbol dünyasının, endüstriyel dönüşümünde tahayyül etmekten çekindiğimiz gerçeklerle yüzleşmenin acı ve ıstırabıyla futbol aşkından bahsetmek, hayâllere gem vuramamaktır.

Yalnızlaşıyoruz futbolun hınca hınç dolu tribünlerinde ve "biz bize yeteriz" gibi kutsallaştırmaya çalıştığımız, aşkımızı hobiye dönüştürdüğümüzün farkına varmadan adım adım bir bilinmeze, sessiz bir ölüme doğru gidiyoruz.

Futbol ile ilgili allı, pullu kelimeler yavaş yavaş tedâvüle kaldırılıp, yerini taktiksel, anlamsız, soğuk kelimelere bırakırken, yapılan yorumlar bile bizi bir adım yaklaştırmıyor saha içine.

Son zamanlarda iki elimizin arasındaki kafamızın içinde futbol adına deli bir soru dönüp dolaşıyor;

"Aşk Ölür mü?"

Bize bu aşkı yaşatanlar;

"Baba Hakkı, Baba Recep, Baba Gündüz Kılıç, Taçsız Kral Metin Oktay, Sinyor Can Bartu, Güzel Adam Vedat Okyar ve diğerleri…"

Sadece sınırları belli, futbol ülkesinin sürgün gönüllerinde bir gün geldiğinde sonsuza kadar kadar unutulmaya mâhkum edilmiş, anılacak tatlı birer anı olarak mı kalacaklar?

Gerçekten bu Aşk Ölür mü?

Liverpool merkezli Futbol Taraftarları Birliği (FSA), 1996 yılının Nisan ayında yayınladığı bildiride "Dünyanın bütün futbol filozofları birleşin! Tribündeki yerinizden başka kaybedeceğiniz şeyiniz yok!"  başlıklı bildiride, futbolun geleceğiyle ilgili kaygılarınız var mı? Şimdilik hasılatlar fena olmayabilir ama bu, bir eğilimden çok moda izlenimi yaratıyor ve bilet fiyatlarının yüksekliğine bakılırsa, kulüpler, kredi kartı işleri, moda kreatörlüğü, 'Soft' içkiler gibi 'geleneksel' futbol sektörlerinin yanında, yakında ipotek-rehin işlemlerine de girişecekler… Maç parasını biriktiren, ödünç alan - ya da çalan - ; deplasmana giderken 'koltuk çıkacak' birilerini arayan, maç programını maç bitiminde yerden toplayan onaltı yaşındaki çocuk, pazara ve pazarlamacılara fazla bir şey vaat etmiyor olabilir. Ama eskiden, geleceğin futbolcuları ve maç müdavimleri hep böyle insanlar arasından çıkardı. Üstelik onlar…" Bildiri, gözden düşen taraftar tipiyle kulübün "executive satış yöneticisi"ni karşılaştırarak sürüyor, ardından sorular geliyor. Butik işi forma giyme modası bitince, "yuppieler" futboldan bıkınca, şirketler sektörü terk edince, yani o her "moda"yı izleyen ıssızlığa düşülünce… Kulüpler kime dönecek, kime sarılacak? Elde kalanlarla yaşamaya çalışırlarken yanlarında kimi, kimleri bulacaklar? (Bu satırlar Can Kozanoğlu'nun Bu Maçı Alacaz! Kitabından alınmıştır.)

Futbol, içinde insan olan, âşk olan bir gerçek ve bu gerçekte insanın yüreğine dokunmaktan vazgeçip sadece cebine dokunur ve sömürmeye kalkarsanız inanınki, bir gün gelir âşk ölür…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları