Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
A.Öner PEHLİVANOĞLU

A.Öner PEHLİVANOĞLU

BAKIŞ

21. yüzyılda AVRASYA

Değerli okuyucular,

Sizlere, bu yazımda, Soğuk savaş sonrasında Rusya Federasyonu'nun uyguladığı "Yeni Avrasyacılık Politikası ve Türkiye"  konusunu anlatmaya çalışacağım.

Soğuk savaşın sona ermesi ve SSCB'nin dağılmasını izleyen dönemde Rus dış politikasında Avrasyacılık ideolojisine dayanan politik bir çizgi izlendiği görülmektedir. Dönemin Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in Ekim 2011'de önerdiği Avrasya Birliği projesi, Rusya'yı bir güç merkezi haline getirmiş görünüyor. Rusya, eski Sovyet Cumhuriyetlerini Avrasya Birliği gibi entegrasyon projesinde bir araya getirmekle, Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmasından sonra kaybettiği ve diğer süper veya bölgesel güçlerle paylaşmak zorunda kaldığı coğrafyada yeniden hegemon güç olmayı amaçlamaktadır.

Soğuk savaş sonrasında batıda AB ve NATO varlığını korurken, SSCB dağıldı, SSCB'nin dağılması ile Avrasya'da meydana gelen güç boşluğunda yeni ittifaklar oluştu. Rusya Federasyonu;

a.            SSCB'nin dağılmasıyla eski Sovyet cumhuriyetlerin bir kısmını Bağımsız Devletler Topluluğu altında topladı,

b.            Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü kurdu,

c.            Avrasya ülkeleri arasında Gümrük Birliği'ni kurdu

d.            2024'de Avrasya Ekonomik Birliği kurulmasına karar verdi.

e.            Uzakdoğu'da Çin ve Hindistan ile Şanghay işbirliği örgütünü kurdu,

 

*

1990'ların ikinci yarısında güç kazanan Yeni Avrasyacılık yaklaşımı ile Rusya'nın Avrasya Birliği projesini gerçekleştirmek için tüm eski müttefiklerine baskı politikaları uyguladığını görüyoruz. Bu politikaların sonucu Rusya, bazı eski Sovyet cumhuriyetlerini politik ve ekonomik açıdan kendine bağlamayı büyük ölçüde başarmıştır. Rusya ayrıca Batı ile entegrasyonu tercih eden diğer devletlere yönelik uyguladığı baskıcı politikaları artırmıştır. Avrasya Birliği ekonomik amaçla kurulmasından ziyade, Rusya'nın çıkarlarına dayalı politik bir proje olduğu tezini ortaya koymaktadır. Yeni Avrasyacılık projesinin gerçekleşmesi için Ukrayna'da yaşanan son gelişmeler Kremlin'in baskıcı tavrının devam edeceğinin işaretidir.

 

*

"Yeni Avrasyacılık" kavramını anlayabilmek bakımından konuya Avrasya'nın tanımını yaparak devam edeceğim.

"Avrasya" terimi dünya literatüründe ilk kez, Prusyalı doğa bilimci Alexander von Humboldt tarafından 1849 yılında, yayımladığı "Kosmos" adlı eserinde kullanılmıştır. Humboldt bu kavramla, Avrupa ve Asya'nın bütün coğrafyasını tanımlamıştır. Avrasyacılık anlayışı jeopolitik teorilere de konu olmuş, Mackinder'in 1900 yılında geliştirmiş olduğu "kalpgah" kuramıyla özdeş kabul edilmiştir. SSCB'nin dağılmasından sonra Rusya'da yeni arayışlar başlamış ve Yeni-Avrasyacılık düşüncesi işlerlik kazanmaya başlamıştır. Yeni Avrasyacılık, özellikle 2000 sonrası dönemde Rus dış politikasının ana teması haline gelmiştir. İçeriğine bakacak olursak; coğrafi olarak, Avrasya'nın tek bir tanımını yapmak olası değildir. Avrasya'nın tanımını yapan düşünürler, ülkelerin jeopolitik ve dış politik amaçlarının farklı ve çeşitli olması nedeniyle değişik tanımlar yapmıştır.

Zbigniew Brzezinski, "Avrasya terimi; geniş anlamıyla Avrupa ile Asya kıtalarının birleşim noktasını, dar anlamda da Asya'nın batısı ve Avrupa'nın doğusunda kalan ve jeopolitik teorilerince dünyanın merkezi olarak görülen bölgeyi tanımlamaktadır. Genel itibarıyla Doğu ve Güneydoğu Avrupa-Rusya-Kafkaslar-Orta Asya çizgisinde ifade edilen bu bölgeye Türkiye ve Ortadoğu da dâhil edilebilir. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Afganistan dâhil dokuz ülke bu bölgeyi teşkil etmektedir. Bölge üzerinde Rusya, İran ve Türkiye'nin etkilerinin bulunduğunu belirtmektedir. Avrasyacılık yukarıda belirtilen bölgeyi esas alarak, tarihsel, düşünsel ve sosyo-kültürel yapı gibi unsurlardan da yararlanarak geliştirilmiş olan ve jeopolitik teorilerin ulaştığı sonuçları da birer veri olarak kullanan bir kavramdır.

Avrasyacılık, genel itibarıyla Rusya ile ilişkilendirilen ve bu ülkenin sahiplendiği emperyal projenin yansıması olarak görülen bir bölgeselleşme terimi olarak kabul edilmektedir.

*

Siyasal bilimci, Ali Külebi Avrasya tariflerini şu şekilde sıralıyor; Atlantik'ten Pasifik'e, Lizbon'dan Vladivostok'a uzanan, yani Avrupa ve Asya'nın tamamını veya büyük kısmını kapsayan bölge; Ural Dağları eksen alındığında, bunun batı ve doğusunda kademeli olarak uzatabilecek bölge; Çekirdek olarak Türk (Turan) ve Slav unsurların asırlardır yaşadığı (Türklerin, Moğolların, Slavların, Macarların, Finlilerin, Çinlilerin) bölge; dar anlamda ve bizim için Türk Devletlerin, Türk unsurların bulunduğu Türk Dünyası olarak tanımlanabilecek bölge olarak nitelendirilebilir."

Avrasya, tarih boyunca toplumların hakimiyet mücadelesine hedef olan ve döneminin güçlü devletleri tarafından öncelikle ele geçirilmeye çalışılan bir coğrafyadır. Ayrıca, eski dünyanın merkezi olan Avrasya, tüm büyük dinlerin ve kadim felsefelerin ortaya çıktığı bir bölgedir.Yeni Avrasyacılık ise SSCB'nin dağılmasına paralel olarak Rusya'nın ciddi bir kimlik bunalımı ve siyasal yönelim belirsizliği içerisine girdiği bir dönemde ortaya çıkmıştır. Rusya'da Yeni Avrasyacılığı savunan düşünürler, Avrasya Medeniyetinin Rusya tarafından sahiplenilmesi gerektiğini kaydetmekte ve Rusya'nın geleceğini Batı içerisinde değil Avrasya'da görmektedirler.

Yeni Avrasyacılık akımının en önemli ismi olarak bilinen Alexander Dugin, Rusya'nın da içerisinde yer aldığı Avrasya coğrafyasını kara medeniyetinin merkezi olarak görür. Rusya devasa coğrafi kütlesiyle Avrasya kıtasının kalpgah'ında tarihsel bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Avrasya, kendi içinde potansiyel Avrasyacı güçleri de barındırmaktadır ama Dugin'e göre bu güçlerin hiçbiri Rusya olmadan Avrasya jeopolitiğini kendi lehlerine kullanma yetisine sahip değildir. Bu noktada tarihin Rusya'ya yüklediği misyonun yerine getirilebilmesini öneren Dugin, Anglo-Saxon Atlantik kökenli  küreselleşmenin alaşağı edilmesini, Rusya (Heartland) ile diğer Avrasyacı kıyı güçlerin işbirliği yapması şartına bağlamaktadır."

Sonuç olarak; Avrasya, farklı noktalara vurgu yapan pek çok tanıma konu olan bir coğrafyadır. Avrasya'nın çok boyutlu tartışmanın odağında olmasının tek sebebi kapsadığı coğrafi alanın büyüklüğü yanında uluslararası siyaset, ekonomi ve enerji kaynakları bakımından taşıdığı önemdir. Avrasya bir coğrafi adlandırmadan çok daha fazlasını ifade etmektedir. Rusya, 21.yy.da, Avrasya'da hakimiyet kurmaya yönelmiş görünüyor.

Soğuk savaş sonrasında yapılanmaya girdi. Avrasya'ya hakim olmak için SSCB üyesi devletleri kontrolü altına alarak Bağımsız Devletler Topluluğunu kurdu.  Rusya karşısında Türkiye, Kazakistan, Azerbeycan, Kırgızistan ve Özbekistan ile ilkin, Türk dilini konuşan Devletler konseyini oluşturdu  daha sonra  bu topluluğu Türk Devletleri teşkilatına dönüştürdü. Böylece 21'nci yüzyılda Avrasya'da Türklük bilinci uyandı.

İzleyen bölümde, soğuk savaş sonrasında Avrasya'daki uluslararası oluşumları inceleyeceğim.

Gelecek yazıda buluşmak üzere.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları