Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Zübeyde Hanım'ın vefatı ve Atatürk

Bugün günlerden 10 Kasım; yüce önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhunu teslim ettiği gün. Ben sizlere bugün, Mustafa Kemal'in vefatıyla ilgili konuyu değil de bu yüce insanı hayata kazandıran annesi Zübeyde Hanım'dan, Zübeyde Hanım'ın vefatından ve Atatürk'ün de ölüm hakkındaki görüşlerinden söz etmek istiyorum.

14 Ocak 1923 günü hayata veda eden Zübeyde Hanım, "Bir anne tüm dünyayı değiştirir" sözünün tam bir örneğidir.

Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi'nin eşi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Makbule Atadan'ın annesidir. Aslen Karamanlıdır. Ayşe Hanım'la Sofuzade Feyzullah Ağa'nın kızıdır.

Zübeyde Hanım'ın soyu, Konya-Karaman'dan gelerek Selanik ile Manastır'ın arasında bulunan Vodina Sancağı'na bağlı "Sarıgöl" de denilen "Kayalar" Nahiyesi'ne yerleşmişler. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Lankaza'ya yerleşmiştir. Dedesi Feyzullah Efendi'in taşıdığı "Sofuzade" (Sofular) lâkabı, yerleştikleri Sarıgöl bölgesindeki yer adları ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Atatürk'ün anne soyu Konya-Karaman'dan Rumeli'ye gelen ve bundan dolayı da "Konyarlar" olarak Rumeli'de anılan Yürük, Türkmenlerdendir. Zübeyde Hanım, 1857'de Lankaza'da dünyaya gelmiştir.

1857 doğumlu Zübeyde Hanım ile 1839 doğumlu Ali Rıza Efendi 1870 veya 1871 yılında evlendiler. Bu evlilikten altı çocukları oldu: Fatma (1871/72-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa Kemal (1881-1938), Makbule (Atadan) (1885-1956) ve Naciye (1889-1901). Bu çocuklardan Fatma dört, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında o senelerde Rumeli'yi kasıp kavuran salgın kuşpalazı (difteri) hastalığından öldü. En küçükleri Naciye, Mustafa Kemal Harp Okulu'nu bitirdiği sene, on iki yaşında hayata gözlerini kapadı. Ailede çocuklardan en uzun yaşayan Makbule Hanım olmuştur. Ali Rıza Bey vefat ettikten sonra Zübeyde Hanım'ın hayatı bir hayli çetin geçmiştir. O dönemde ikinci evliliğini Ragıp Bey'le yaptı.

Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı'ndan sonra artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik'i terk ederek kızı Makbule ile birlikte İstanbul'a göç edip Beşiktaş Akaretler'de bir eve yerleşti.

1919'da Anadolu'ya çıktığından beri görmediği ve üstelik Osmanlı Padişahı tarafından hakkında ölüm emri verildiğini öğrendiği oğlu Mustafa Kemal'i ancak 14 Haziran 1922'de Adapazarı'nda tekrar görebilmek şansını yakalayacaktı. Ondan sonra Zübeyde Hanım, onun yanına Ankara'ya yerleşti.

Atatürk'ün annesi, Ankara'ya gelip yerleşmiş, fakat kısa bir süre sonra zaten bozuk olan sağlığı iyice bozulmuştu. Doktorların Ankara'nın yüksek ve sert iklimi yerine deniz havasının daha iyi geleceğini ısrarla söylemeleri üzerine, onu İzmir'e göndermişti. Orada Uşakizadeler'in yazlık köşkünde ve müstakbel gelini Latife Hanım'ın dikkatli bakımına karşılık 66 yaşında 15 Ocak 1923 günü vefat etti.

İzmir'in Karşıyaka ilçesinde 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır.

Zübeyde Hanım'ın en büyük arzusu oğlu Mustafa Kemal'in mürüvvetini görmekti. Ancak müstakbel gelini Latife Hanım'ın köşkünün bahçesinde toprakla kucaklaşacaktı. Taşının üzerine "Atatürk'ün anası Zübeyde burada gömülüdür. Ölümü 1923" yazıldı. Mezarın orijinal taşı şu anda İzmir Arkeoloji Müzesi'ndedir.

O günün Ankara'sının yoğunluğunun ağırlığını sırtında taşıyan Mustafa Kemal, annesinin cenaze törenine katılamamıştı. Ancak annesiyle ilgili bir rüya görmüştü. Eskişehir sırtlarında bir molada günlerin yorgunluğunu atmak için bir fırsatını bulup, ağırlaşan göz kapaklarını dinlendirmek için bir süre kestirme fırsatı bulmuştu. Gün ağarmadan önceydi. Uyandığında kan ter içinde kalmıştı.

Durumu fark eden Emir Çavuşu Ali Efendi; "Bir şey mi oldu Paşa'm?" diye sorduğunda, Başkomutan bir an duraksadı ve ".. Bende yok da, sende bir haber var mı?" diye sordu.

Ali de; "... Bir şifre geldi, ama daha çözülmedi" dedi. Mustafa Kemal, Emir Çavuşu Ali'ye hüzünle baktı: ".. Annemin öldüğünü biliyorum. Bir rüya gördüm, yeşil tarlalarda annemle dolaşıyordum. Birden bir fırtına çıktı, Anamı alıp götürdü" diyerek sustu. Emir Çavuşu Ali Efendi de "Hayırlara çıkar inşallah" diyerek sustu.

Bir süre sonra deşifre edilmiş telgraf eline verildiği zaman onu okudu gözlerini kapadı, bir an düşündü. Başyaver Salih Bozok tarafından çekilen telgrafta annesinin ölümü üzüntüyle bildiriliyordu. Atatürk, telgraf üzerine düşen, ama belli etmemeye çalışan iki damla göz yaşıyla üzüntüsünü ifade etmemeye çalışıyordu...

Başyaver Salih Bey'e derhal cevap verildi. "Verdiğiniz elim haber beni çok müteessir etti. Merhumenin münasip bir tarzda merasimi tedfiniyesini (merasimini) ifa ettiriniz."

Birkaç gün sonra İzmir'deydi. Trenden iner inmez, Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Paşa'larla annesinin Karşıyaka'da mezarını ziyarete gitti ve büyük bir teessür ve heyecan içinde gözleri dolu dolu; "Annem ölmüş, bu hazin hakikat karşısında benim için teselliye sebeb bir nokta var; Kurtuluşu hepimiz için, gaye-i emel ifade eden bu güzel İzmir'in mukaddes topraklarına gömülmüş olmasıdır. Annem benim için çok sıkıntılar çekti. Allah orada ona rahat uyumasını nasip etsin" diye içini döktü, Fatiha okuyup, Kur'an da okuttu.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları