Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Zat'ül harekeden elektrikli otolara

Kültürümüzde dört tekerlekli vasıta olarak kullanılan at arabaları, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nda ulaşımın en önemli unsuruydu. Sonrasında buhar gücü, gaz yağı, benzin ve mazotlarla çalışan otomobil hayata dahil olmuştu. Fakat otomobil gündelik hayatımıza dahil olana kadar, uzun süre türlü türlü maceralar yaşadı.

Bu maceraların başında yasaklanma konusu geniş yer alır. Yasaklanma konusunun iki önemli nedeni bulunuyordu:

İlki; Osmanlı yollarının ve şehir planının kendi kendine hareket eden araba veya şimdilerin otomobilleri anlamında kullanılan zat'ül hareke için uygun olmamasıydı. İstanbul'daki birkaç cadde için kullanılan Arnavut kaldırımlarının dışında, ülke hep toprak yollarla kaplıydı.

Bir diğer neden ise, Sultan Abdülhamid'in güvenlik endişesiyle bu aracı yasaklamış olmasıydı.

Osmanlı'da arabanın ilk defa ne zaman kullanıldığı hâlâ tartışma konusudur. Kaynaklara baktığımızda araba ithalatına dair en eski kaynağın Rüsumat (Vergi) Dairesi'nin 1 adet zat'ül hareke hakkında verdiği iade kararıdır.

Buna göre Fransa'nın Marsilya kentinden İstanbul'a sökülüp, kurulmamış halde getirilen otomobil, gaz yağı ile çalışmaktaydı. Bu araç, korkunç gürültüler çıkartarak ilerliyordu ve arabaları çeken atları ürküterek trafiğin karışmasına neden oluyordu. Zaten yollar da aracın geçişi için uygun değildi, bu sebeple zat'ül harekenin iade edilmesi kararlaştırılmıştı.

Aynı yıl Midilli Adası'nda da araç talebi olmuş ve benzinle çalışan bu aracın da ithalatına da Saray tarafından müsaade edilmemişti. 1905 yılında ise Prens Bisko, otomobiliyle Avrupa'dan karayoluyla İstanbul'a hiçbir engelle karşılaşmadan geldi. İstanbul halkı günlerce Prens Bisko'nun dillere destan zat'ül harekesini konuştu.

1900'lerin başından itibaren İstanbul sokaklarında tek tük görülmeye başlanan otomobil için halk arasında farklı isimler kullanılıyordu. Bunlar; 'baş belası' ve 'şeytanın arabası' gibi isimlerdi.

Halk, bu isimleri bu araçların çıkardığı gürültü ve kontrolü güç bir vasıta olması nedeniyle vermişti.

Resmi kayıtlar ve devlet nezdinde otomobile verilen isim "zat'ül hareke" olarak kabul görmüştü.

Aslında zat'ül hareke çok öncesinden itibaren İstanbul sokaklarında görülmeye başlanmışsa da 1905 yılında yaşanan hadiseler sonrası kullanımının azalmasına sebep olmuş ve ihracatı yasaklanmıştı. Bu kararın arkasında ise Sultan Abdülhamid vardı.

Sultan Abdülhamid, tahta çıkmayı bekleyen bir şehzade değildi. Bu yüzden kendisini ticaret yapmaya adamıştı. Borsada büyük paralar kazanıyor, yurt dışına seyahatlere gidiyordu.

En önemlisi de her türlü teknolojik gelişmeyi yakından takip ediyordu. Yakından takip ettiği konulardan birisi de elektrikli arabaların gelişimiydi.

Sultan Abdülhamid tahta çıktıktan sonra da bu araçların katalogları Yıldız Sarayı'na gönderilmiş ve alınması dahi gündeme gelmişti. Oysa Sultan Abdülhamid'in tüm sinirlerini alt üst eden gelişmeler bu konuya mesafeli durmasına hatta yasaklamasına sebep olmuştu.

Sultan Abdülhamid tahta çıktığında 93 Harbi, Ali Suavi'nin darbe girişimi ve Mithat Paşa'nın kendisine karşı yürüttüğü komplolarla sarsılmıştı. Bu olaylar zinciri de bir süre de olsa zat'ül harekenin Osmanlı topraklarından dışlanması demek oluyordu.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları