Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sıla Topbaş

Sıla Topbaş

MUNSAP

Yükseköğretimde cinsiyet eşitsizliği

Türkiye'de her alanda cinsiyet eşitsizliği yaşandığı bir gerçek. Özellikle iş dünyasında... Bu genelde masa başı dediğimiz büro-ofis hayatında görülmekte. Bizim görüp duyduğumuz alan bu. Fakat bilmediğimiz yükseköğretimdeki eşitsizlikti. Bunu da Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma sayesinde öğrendik.

Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi, 1984-2018 yılları arasındaki dönemi kapsayan "Türkiye'de Yükseköğretimdeki Cinsiyet Eşit(siz)liği" araştırmasını yayınladı. Zaman içerisindeki değişimi incelemek amacıyla yapılan araştırmada, 1984-2018 yılları arasında Türkiye'deki kadın ve erkek öğretim üyelerinin, bölgelere ve fakültelere göre dağılımı incelendi.

Araştırma sonucuna göre, Türkiye'deki rektörlerin yüzde 90,9'u erkek iken, yüzde 9,1'inin kadın olduğu görülüyor. Rektör yardımcılarının ise yalnızca yüzde 10,3'ünün kadın olduğu dikkat çekiyor. Eşitsizlik profesör kadrolarında da kendini gösteriyor ve üst yönetimlerdeki eşitsizliğe de zemin hazırlıyor. Araştırma sonucuna göre, Türkiye'de profesörlerin yüzde 68,8'i erkek, yüzde 31,2'si kadın.

Yükseköğretimde cinsiyet eşitsizliği bölgesel olarak incelendiğinde Marmara, İç Anadolu ve Ege bölgelerinin yüzde 60'ı erkek, yüzde 40'ı kadın eşitliğine uyarken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin akademide yüzde 22,8 kadın oranı ile bütün bölgeler arasında en eşitsiz bölge olarak öne çıktığı görülüyor.

"Yükseköğretimdeki Cinsiyet Eşitlik(siz)liği" kapsamında yapılan araştırmanın sonucuna göre, Türkiye'de akademisyenlerin yüzde 61,8'i erkek iken, yüzde 38,2'si kadın. Özellikle fakülte dağılımlarına bakıldığında akademide yüzde 10 kadın oranıyla en eşitsiz fakültenin "İlahiyat Fakültesi" olduğu göze çarpıyor. Mimarlık, İletişim ve Sağlık Bilimleri Fakülteleri ise kadınların sayıca çoğunlukta olduğu fakülteler arasında alıyor.

Son 30 yılda yükseköğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin artması yönünde bir eğilim olduğunu ortaya koyan rapora göre, Türkiye genelinde akademisyenlerin yüzde 61,8'i erkek, yüzde 38,2'si ise kadın iken devlet üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri arasında da dikkat çekici bir fark var. Vakıf üniversitelerine baktığımız zaman öğretim üyelerinin yüzde 57'si erkek, yüzde 43'ü kadın iken, devlet üniversitelerinde bu durum yüzde 63 erkek, yüzde 37 kadın olarak karşımıza çıkıyor.

Kadın okuryazarlığı oranında ise 19 ülke arasında yüzde 94 ile Endonezya ve Meksika'yla birlikte dördüncü sırayı paylaşıyoruz. Bu da sevindirici... En azından kızlarımızı okutabilmişiz.

Hoş olmayan resim

Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı, kadınların çalışma hayatındaki yeriyle ilgili en çarpıcı verilerden biri. Türkiye sadece üyesi olduğu OECD ülkeleri arasında değil, bütün dünyada kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu bir kaç ülkeden biri.

Çalışma hayatı içinde yer alan kadınlar, işteki konumları açısından da dezavantajlı. İş hayatındaki kadınların hemen hemen %40'ından fazlası kayıt dışı çalışmakta ve dolayısıyla de sosyal güvenceden yoksun. Bu, sağlık ve emeklilik açısından da sorun teşkil etmekte.

Eğitim düzeyinin yükselmesi, kadınların ekonomik hayattaki yerlerinin düzelmesinde oldukça önemli bir rol oynuyor. Nitekim, Türkiye'de yüksek okul ve üstü eğitim görmüş kadınların iş gücüne katılım oranı %70'in üzerinde bir seyir izlemekte.

Bu arada ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir hayli sorun yaşıyoruz. Bunları medyada sıkça görmekteyiz. Yazılı basın ve sosyal medyada sık sık yer alan kadına yönelik şiddet veya çocuk evliliği vakalarının yanı sıra, Türkiye'yi başka ülkelerle karşılaştırmaya imkan tanıyan uluslararası veri tabanlarına baktığımız zaman kadınların ekonomiye ve siyasete katılımıyla ilgili pek hoş olmayan bir resim de karşımıza çıkıyor.

Son bir bilgi daha vererek(2018 yılı verilerine göre) yazımı noktalamak istiyorum:

Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu sıralamasında 2006'da 105. sırada yer alan Türkiye 2018'de 130. sıraya geriledi.

149 ülke arasında 130. sırasında yer aldı.

Türkiye'nin geride bıraktığı ülkelere bakarsak: Fildişi Sahili, Bahreyn, Nijerya, Togo, Mısır, Moritanya, Fas, Ürdün, Umman Sultanlığı, Lübnan, Suudi Arabistan, İran, Mali, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Çad, Suriye, Irak, Pakistan, Yemen.

Türkiye'de cinsiyet eşitsizliği hakkında kararı siz verin.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları