Yeni şeyler söylemek üzere
Topun oyunda kalma süresi kıtlığıyla Avrupa'da 20. sırada bulunduğumuz, futbolumuzun dibe vurduğu, keyifsiz, dil yarası dolu bir ilk yarının ve senenin son haftasındayız.
Yeni umutlar taşıyacağımız, futbolun seyir defterine en ince bilek hareketlerini yazabilmek umuduyla 2020 yılına adım atacağız ve kulaklarımızda, gönlümüzde;
Hazreti Mevlânâ Muhammed Celâleddinî Rûmî'nin (k.s.)
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..." sözleri
Umut etmek, fakirin ekmeği ama dileriz ki, bu umutların olması için gözümüzü, kulağımızı çekim alanlarına çevirdiğimiz, bugüne kadar futbolu yönetememiş yöneticilerin dönüp biz futbolseverlere "ekmek bulamazsanız, pasta yiyin" demezler.
Futbolun seyir defterinde Beşiktaş bölümüne baktığımızda geleceğe dair "galiba olacak" diyebileceğimiz çok güzel maç anları yaşayamadık.
Beşiktaş Galatasaray ve Alanyaspor maçlarında kendi mevcut oyuncu kimliğine uygun bir sistemle oynarken, bunu tüm ilk yarıya bir türlü devamlılık haline getiremedi. Bunda en büyük etken Abdullah Avcı'nın köprüde kendi ile karşılaşıp "önce ben geçeceğim" demesinden öte bir şey değildir.
Köprüden öncelikli geçme hakkı Galatasaray ve Alanyaspor karşılaşmalarındaki Beşiktaş kenar yönetiminde yerini alan, doğruları yapan Abdullah Avcı'dır diğer Abdullah Avcı'nın bir kere daha hatırlatmak adına tekrarlayalım "kariyer merkezi Beşiktaş" değildir.
Beşiktaş'ta geldiğinden bu yana hep "Araf" kapısının eşiğinde bir türlü öteye adım atamayan Abdullah Avcı'nın, adım atamamasının tek sebebi peşinden koştuğu ve Beşiktaş oyuncu kadro yapısına bir türlü uymayan sistem körlüğüdür.
Yapma hocam, sen bu inatla devam ettikçe kaybeden sadece sen olmuyorsun, Beşiktaş'ta senin peşinde savrulup gidiyor.
Futboldaki hayatın zaten "ZORLU" geçtiği ve geçeceği anlaşılar zaman dilimlerinde, gelecek adına senden tek beklentimiz budur…