Veysel'in gönlünden görebilmek
Anadolu'nun bereketli topraklarında yetişmiş, sazının ardında bizi bize anlatmış, kendi yolculuğuna bizleri eşlik etmiş "Halk Edebiyatı" denildiğinde; Karacaoğlan'dan Erzurumlu Emrah'a, Muharrem Ertaş'tan Neşet Ertaş'a, Veysel Şatıroğlu'ndan Mahsuni Şerif'e ve Ali Ekber Çiçek, Aşık Reyhani, Aşık Daimi, Murat Çobanoğlu'na varıncaya kadar nice gönülleri, isimleri yazabiliriz.
Birçok insan gibi bizimde gönlümüzde Veysel Şatıroğlu'nun yeri ayrıdır. Yedi yaşında iken yakalandığı "Çiçek" hastalığı sebebiyle görme yetisini kaybeder.
Veysel'in yolculuğunun başlangıcının yaşadığı hastalıkla olması ve Veysel'in dünya gözünü kapatan hastalığın adının "Çiçek" olması ne tezattır…
Dünya gözü kapanan Veysel'in gönül gözünü açmasına sebeb olan şey ise babasının oyalanması için kendisine getirdiği saz olur. Sazı ile bütünleşen Veysel'in 30'lu yaşlara geldiğinde sonuna kadar açılan gönül penceresinden dökülen sözler, bizlere;
Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki âşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa
Dizeleriyle sevdayı anlatırken,
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır
Dizeleriyle insanın yaşam süreci içinde topraktan gelip, toprağa gideceğini ve her şeyinle seni saracak tek sadık yârin toprak olacağını, kulağımızdan gönlümüze nağmelerle aktarır,
Yıllarca aradım kendi kendimi
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Hayal mıyım ürüya mı bilinmez
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
İnsan mıyım mahluk muyum ot muyum
Ekilir biçilir bir nebat mıyım
Yoksa görünüşte bir sıfat mıyım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Leyla mıyım Mecnun muyum çöl müyüm
Arı mıyım çiçek miyim bal mıyım
Köle miyim bir güzele kul muyum
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Varlığım yokluğum bir Veysel adım
Gök kubbede kalacaktır ses kadim
Elli üç yıl kendi kendim aradım
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Dizeleriyle ise,
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Dizeleriyle anlattığı "Uzun İnce Bir Yolculuğun" içsel arayışını bütünleştirerek anlatır bize…
Bu güzel ülkenin, bereketli topraklarında yetişmiş sözün ve sazın üstadı olmuş bu kadar değerin ve geride bıraktıkları eserlerin, bugünün popüler kültürü altında kalması, anlaşılmaması, değer görmemesi hatta ötekileştirilmesinin ifade ettiği tek bir anlam vardır o da yozlaşmak.
Her alanda, her yerde ve bu iş müzikle başladı. İnsanın gıda kaynağı bozuldu, ruhsuzlaşmış bir gelecekle, geleceğe bakamamak kaderimiz oldu.
Veysel'in sözü ile şimdi karar vermek zamanı;
İnsan mıyım mahluk muyum ot muyum
Ekilir biçilir bir nebat mıyım