Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Veliahda kafa tutan 7- 8 Hasan Paşa

Bugün sizlere Türk Tarihi'nin ilginç isimlerinden biri olan Yedi Sekiz Hasan Paşa'dan söz edeceğim. Bir Osmanlı paşası olan Hasan Paşa, orduda erlikten mareşalliğe kadar yükselebilen nadir isimlerden biridir. Okuma-yazması zayıf olduğu için, imzasını Osmanlıca yedi ve sekiz rakamlarından oluşturup attığı için tarihe 'Yedi Sekiz Hasan Paşa' olarak geçti.

Osman, 1831'de Çorum'un Kuşsaray köyünde doğdu. Babası Mustafa Ağa, annesi Kezban Hanımdır. Askerliğine kadar demirci ustası olan babasının yanında çalıştı. Vatan görevi için İstanbul'a geldi. Kırım Savaşı'na katılıp burada çok büyük yararlılıklar gösterdi. İstanbul'a dönüşünde çavuş oldu. Gözü pekliğiyle, daha çok Arnavut ve Çerkeslerin tekelinde olan Hassa Ordusu (Muhafız Alayı)'nda zorlukla da olsa kendisine yer edinebildi. Muhafız olarak katıldığı bir hac seferi sonrası içinde bulunduğu gemiyi batmaktan kurtarınca, Sultan  Abdülmecit tarafından mülazımlık (teğmen) rütbesine getirildi.

Sultan  Abdülaziz'in saltanatında ise saraya bağlılığı göz önüne alınarak Ağa payesiyle Beşiktaş Karakol Komutanı yapıldı. Artık Miralay (Albay) rütbesiyle alay komutanıydı. O dönemler Yıldız Sarayı'nın burnunun dibinde olan Beşiktaş'ta kabadayılar, sarhoşlar, serkeşler, kumarbazlar saltanata yüklenen darbeci lümpen aydınlar cirit atıyordu.

Saraya bağlılığı ile tanınan Hasan Ağa'nın ilk işi ramazanda içki içip, oruç yiyenleri temizlemek oldu. Önce bunları bir güzel karakola toplar, ardından elindeki o meşhur sopasıyla evire çevire bir güzel dövüp sonra da "Allah ıslah etsin!" diyerek karakolun kapısından yolcu ederdi. Hasan Ağa'nın sert tutumu, kısa zamanda dillere destan olmuş, Beşiktaş semti de bir güzel düzene girmiş, Yıldız Sarayı da her türlü endişeden kurtulmuştu.

Ancak Çorumlu Mustafa oğlu Hasan'ı tarihe maleden olaylar, onunla II. Abdülhamid Han arasında geçen tatlı çekişmesiyle başlayacaktır.

Geleceğin padişahı Şehzade Abdülhamid ikinci veliahttır. Genellikle Hacı Osman Bayırı'ndaki Kurttepe Köşkü'nde oturur. Saraya zaman zaman at sırtında oradan gider - gelir. Padişah Abdülaziz de o gün Balmumcu Çiftliği'ne gidecektir.  Bu yüzden Hasan Ağa da; yolda korufma tedbirlerini sıkılaştırmıştır.

Şehzade Abdülhamid; at sırtında Kurttepe Köşkü'ne giderken, Balmumcu Çiftliği yakınında yolunun üzerine muhafızlar çıkar. Şehzadeye tüfeğini doğrultup; "Yassah hemşehrim!.." der. Bunun üzerine Şehzade Abdülhamid sert bir tavırla; "Tanımadın mı beni? Ben, ikinci Veliaht'ım" diye çıkışır. Ancak  aldığı cevap ilginçtir: "Ben Veliaht, meliaht dinlemem. Padişah'ın adamıyım bir tek onu tanır, onu dinlerim!.." Abdülhamid geri dönmek zorunda kalır.

Bu olayı hiç unutmaz. Derdi kendisine izin vermeyen Karakol Komutanı değil, onun saraya ve Sultan'a bağlılığıdır. Sultan Abdülhamid tahta çıktığında, Padişah'ına bu derece bağlı adamı unutmayacak aratıp bulduracaktır. Hasan Ağa; Sultan V. Murad döneminde Beşiktaş Karakol Komutanlığı görevinden alınmıştır. Abdülhamid; ağabeyinin bu yanlışını düzeltecek; Hasan Paşa'yı görevine iade edecektir.

Kısa zamanda kendisini çok seven Abdülhamid Han, yaşlı bir kadınla yaşamasını uygun bulmaz; "Hasan, seni bir daha başgöz edeceğim. Hacı Hanım da böyle arzu" ediyor der. Ve onu İncirköylü Hasan Paşa'nın köşkündeki Kafkas Çerkesleri'nden Gülnaz adında bir kızla evlendirir. Bu sırada 80 yaşında olan birinci eşi Hacı Hanım yeni evlilere aşırı sevgi bağlayıp, onlara anne gibi davranıyordu. Bu muhterem hatunla birlikte karşılıklı muhabbetle aynı çatı altında ömür sürerler.

Sonra bizzat padişahın isteği ile Ferik (korgeneral) rütbesiyle önemli bir mevki olan Beşiktaş Muhafızlığı'na getirilir.

Kısa zamanda kendisini çok seven Abdülhamid Han, yaşlı bir kadınla yaşamasını uygun bulmaz; "Hasan, seni bir daha başgöz edeceğim. Hacı Hanım da böyle arzu" ediyor der. Ve onu İncirköylü Hasan Paşa'nın köşkündeki Kafkas Çerkesleri'nden Gülnaz adında bir kızla evlendirir. Bu sırada 80 yaşında olan birinci eşi Hacı Hanım yeni evlilere aşırı sevgi bağlayıp, onlara anne gibi davranır. Bu muhterem hatunla birlikte karşılıklı muhabbetle aynı çatı altında ömür sürerler.

Sonra da bizzat padişahın isteği ile Ferik (korgeneral) rütbesiyle önemli bir mevki olan Beşiktaş Muhafızlığı'na getirilir.

Beşiktaş, padişahın oturduğu Yıldız Sarayı ile Dolmabahçe, Çırağan ve Feriyye saraylarını da içine alan hareketli bir yerdir. Bu sebeple, Beşiktaş Muhafızlığı öyle her babayiğidin harcı değildir. Bu görevi başarıyla yapabilecek olanın her şeyden önce padişahınayürekten bağlı olması gerekirdi. İşte Hasan Paşa da bağlılığı cesareti ve cüssesi ile bu makam için biçilmiş kaftandı.

Hasan Paşa 93 Savaşı denen Türk - Rus Savaşı'nda da büyük başarılar gösterecekti. Ancak onun tarihe geçen en büyük başarısı; bir saray darbesini, sopasıyla önleyişiydi. Gelin onu da bir başka yazımda sizlere anlatayım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları