Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Sosyal medya jürisi, Halil Sezai olayı ve Bozkırın Tezenesi

Yönetmen William A. Wellman'ın "Ox-Bow Olayı" adlı filminde bir kısım kasabalının suçsuz olup olmadıklarıyla ilgilenmedikleri üç kişiyi linç etmeye çalışmasını anlatılır. Bir söylentiyle bir araya gelen kasaba halkı katil sandıkları üç kişiyi yakalayıp linç etmek için harekete geçerler.

Benzeri kovboy filmlerinde de kışkırtılan topluluk bir an önce cellatlık görevini de yerine getirmek ve suçlu diye niteledikleri insanları ipe çekerek asmak için sabırsızdırlar.

Linç kültürüne sahip bu insanların sabırları bizde de köprüden atlayarak intihar etmek isteyenler için: "Hadi artık atla, at kendini aşağıya!" diye bağıranlara benzer.

Bu tür kovboy filmlerinde bir linç kültürü ve yargısız infaz konuları işlenir. Kışkırtılmış kalabalıkların hedefi genelde Kızılderililer, zenciler, hırsızlar, katil veya tecavüzcülerdir.

İnfaz öncesi sanki orada bir jüri oluşmuş ve karar varmıştır. Oradaki suçlu olarak gösterilenlerin yargıç huzuruna çıkarılarak yargılanmalarına çaba gösterenler bazen başarılı olur ama bazen başarılı olamazlar.

Bunları yazmamın nedeni son yıllarda sosyal medyanın yargı kararlarını etkilediği izlenimidir. Genel olarak yargı kararları ve bu kapsamda toplumun ilgilendiği olaylardaki şüphelilerin yargılanmalarının tutuklu olarak yapılıp yapılmaması toplumda tepkiyle karşılanmaktadır. Çünkü halkın yargıya güveni çok azalmıştır.

Bir mahkemenin vermediği tutuklama kararını sanki gösterilen tepki karşısında bir diğer mahkeme vermektedir.

Mahkemeler arasında görülen farklı ve çelişkili kararlar karşısında durumdan vazife çıkaran sosyal medya mensupları bu kararlara karşı biri birlerinden habersiz de olsalar sanki bir jüri oluşturmuşlardır.

Örneğin fiziki şiddet gördüğünü ileri süren Deniz Bulutsuz yargıya başvurup Ozan Güven hakkında iki ay uzaklaştırma kararı aldı. Yani olay yargıya intikal etti. Ama buna karşın sosyal medya'da "Ozan Güven yalnız değildir" diye neredeyse bir kampanya başlatıldı. Yani sosyal medya yargı görevini yapmaya çok hevesli ve bu işi severek yapıyor.

Daha önce de o güzelim "Limon çiçekleri" şarkısını söyleyen Mustafa Ceceli'nin ayrıldığı eşine burada yinelemek istemediğimiz sosyal ve psikolojik yanı çok ağır bir şiddet gösterdiğine tanık olmuştuk. Hani içinde o:

"Yarabbi duy, duyur sesimi"

"Havalansa o zil çalan eteklerin

Gelip otursa gözlerime gözbebeklerin

Öperken içsem ağzını, çiçek balını..."

Sözlerinin bulunduğu şarkının sahibinden hiç beklenmedik bu şiddeti sosyal medyada çok ses getirmişti.

Son olarak Halil Sezai 67 yaşındaki bir komşusuna hiçbir gerekçesi haklı olmayacak korkunç bir şiddet göstermişti. Halkın sanatçı diye tanıdığı insanların bir başka insana hangi nedenle ve gerekçeyle olursa olsun şiddet göstermesi hoş karşılanamaz ve etik değildir.

Halil Sezai olayı yargıya intikal ettiğinde önce tutuklama kararı verilmedi. Ama daha sonra tutuklandı ve tutuklanması sosyal medya jürisinin baskısıyla ilişkilendirildi.

Olaya Halil Sezai lehine tepki gösteren CHP'li Eren Erdem'in tutumu da kamuoyunda şaşkınlık uyandırmış ve hayretle karşılanmıştı. Ancak Eren Erdem olaydan hemen sonra doğru bilgi alamadığını, olayın kendisine yanlış yansıtıldığını bu nedenle yanıldığını açıklayarak olayın mağduru vatandaşı ziyaret etti. Eren'in bu konudaki açıklaması şöyleydi.

''Bireysel şiddet artıyor, bunu engellememiz lazım. Bu ülkede devlet var, devlet ve yargı varken kimse kendi hukunu yaratamaz. Ben de maalesef bu kötü olayda sıkıntı yaşadım. Halil Sezai'nin gözaltına alınması akabinde; olayı tam bilmeden, doğru bilgi akışı sağlanmaması nedeniyle yaptığım paylaşım yanlış anlaşıldı. Oysa ben siyasi bir gözaltı sanmıştım. Bu olayı bilmiyordum. Sonra düzelttim. Şimdi, belki yurttaşımız gönül koymuştur diye ziyaretine geldim. Şiddete karşıyız.''

Sosyal medya veya Twitter mahkemesi denen ve kendiliğinden bir jüri oluşturan bu insanlardan bir kısmı da Arda Turan - Berkay olayını gündeme getirerek Arda'nın elinde silah taşıdığını ve Berkay'ın burnunun kırıldığını buna karşın yargının tutuklama kararı vermediğini anımsattılar.

Ayrıca bazı siyasi demeçlerden sonrasında bir rastlantı olup olmadığını kestiremediğimiz yargı kararları bu kapsamda tahliye kararları verilmektedir.

Tutuklama kararı, şüpheli veya sanık hakkında verilir.

Tutuklama kararının iki temel amacı vardır; Delillerin korunmasını sağlamak ve şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek

Bize göre yasada tutuklu yargılanmanın koşulları ağırdır ve tüm çağdaş hukuk düzenlemelerinde sakıncalı haller dışında asıl olanın tutuksuz yargılama olduğunu kabul edilmiştir.

Ayrıca tutuklama cezaya dönüştürülmemeli ve muhtemelen verilecek cezayla orantılı olmalıdır.

Bir zamanlar Prof. Dr. Şerif Mardin'in kullandığı "mahalle baskısı" sözcüğünü çok sık duyardık. Şimdi de bu sosyal medya jürisini duymaya ve yaşamaya başladık.

Ahmet Hakan Hürriyetteki köşesinde bu konuya değinerek:

"Sosyal medyada "Falanca tutuklansın" cümlesini TT'ye yerleştirerek çalışmalarını sürdürür bizim jüri. "12 öfkeli adam" değil de binlerce öfkeli adamdan söz ediyorum. Pardon! "Adam" demeyelim, "İnsan" diyelim. Evet, evet... Binlerce insan... TT tamamsa... Jüri de kararını vermiş oluyor.

Hâkimlerimiz artık kararlarını verdikten sonra "Peki jüri ne diyor bu konuda" diye şöyle etrafı kolaçan ediyorlar. Ve jürimizin verdiği karar doğrultusunda kararlarını değiştiriveriyorlar." Demiş.

Gelinen aşamanın bu tabloyu yansıtması çok üzücü. Demokrasinin güvencesi olan yargıçlar kararlarında tam bağımsız ve tarafsız olmalıdırlar. Karar vermeden önce kim ne diyecek kaygı sunu taşımamalı, hukuka, kanuna, emsal kararlara ve kendi vicdanına göre bir karar vermelidir. Yargı organları görevlerini hiç kimsenin, hiçbir kurum ve kuruluşun etkisi altında kalmadan sürdürmelidirler. Yasama, yürütme ve yargı devletin temelini oluşturan anayasal üç temel güçtür. Yargı yasama ve yürütme erklerine karşı da bağımsızıdır.

 

BOZKIRIN TEZENESİ

 

Hani Gazi Mustafa Kemal Atatürk; "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim" demiş ya, doğrusu biz de sanatçının halktan, haklıdan, çağdaşlıktan yana ve ahlaklı olanını seviyoruz. Bunlardan biri olan Bozkırın Tezenesi olarak anılan Neşet Ertaş'ı da 25 Eylül 2012 tarihinde yitirmiştik.

Bozkırın Tezenesi ölümünün 8. yıldönümünde Kırşehir'de çeşitli etkinliklerle anılacak.

Abdallık ve Türk Ozanlık geleneğinin son ve en büyük temsilcisi olan Neşet Ertaş'ı 8 yıl önce sonsuzluğa uğurlamıştık. Ölüm yıldönümlerinde Usta Ozan'ı anmak için başlatılan etkinlikler Pandemiye rağmen kısıtlı da olsa bu yıl da düzenlenecek. Ölümünün 8. yıldönümü olacak olan 25 Eylül 2020 sabahı mezarı başında dualarla anılacak olan usta ozan için Neşet Ertaş Kültür ve Sanat Merkezinde saat 19:00'da müzikli söyleşi düzenlenecek.

Aynı anda Neşet Ertaş Kültür Merkezinde ''Bozkırın Tezenesi'' temalı yağlı boya resim sergisi düzenlenecek.

Geride unutulmaz eserler bırakan Neşet Ertaş'a "Gönlümüz hep seni arıyor, Neredesin sen" ışıklar içinde ol diyor ve yıldızlar yağsın mezarına diye diliyoruz.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları