Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüsameddin Acar

Hüsameddin Acar

Yazar

Öküzün önde gideni!

YAZININ orta yerinde elindeki ipte bir tonluk mandayı peşinden sürükleyen masum bir çocuk var. Sözüm hem meclisten hem de masumlardan dışarı.

Resmi çeken şahıs, o resmin altına şöyle bir not düşmüş:

"Kocaman bir öküz, çocuğun elindeki ince bir ipe bağlı. İstese, tarlalara, özgürlüğe doğru kaçabilir. Ancak, özgür olamayacağına inanmıştır. Kopmayan şey ip değil, inancıdır. Psikolojide öğretilmiş, "çaresizlik" diye bir gerçek var. Bu da gösteriyor ki, önce inancınızı elinizden alıyorlar. Sonra sizi, durumunuzu değiştirmeye gücünüzün olmadığına ikna ediyorlar. Oysa her şey hayâl ve inançla başlar…"

Sözüm tabii ki, şansı sadece geri kalmış bir ülkede doğmak olan o masum yavruya değil…

Günlük hayatımızda her zaman rastlarız öküzün önde gidenlerine…

Onlar her zaman kendi kurallarını uygularlar, toplumun kurallarına, ülkenin kanunlarına, insan haklarına ve adabı muaşeret kurallarına uymazlar…

Onlar okumazlar, cahiller, bilgi sahibi değiller ancak, ülke meselelerini konuşurken, ya da siyasetten, spordan ve sanattan bahsederken herkesten çok konuşurlar…

Onlar, normal vatandaşlar gibi kuyruklarda saatlerce beklemezler. Başkasının hakkına girmemek gibi bir dertleri olmadığı için kuyruklara sondan başlamaz, her hangi bir yerinden kaynak yapmaya çalışırlar…

Onlar, otomobile bindiklerinde başkalarını rahatsız edebileceklerini düşünmeden müziklerini sonuna kadar açar, ellerini camdan dışarıya sarkıtırlar; bolca kornaya basarak apartman camlarından insanları baktırırlar… Motosiklette iseler, ortalığı ayağa kaldıracak volümde gaza yüklenirler… Sanırsınız ki, bir otomobil konvoyu geçiyor…

Onlar umumi tuvalete girer, ihtiyaçlarını gördükten sonra sifonu çekmeye, hatta ellerini yıkamaya bile üşenirler…

Onların siyasi versiyonu vatandaşın gözüne baka baka yalan söyler; aradan kısa bir süre geçtikten sonra kendi sözlerini adeta kendileri yalanlar... Hangisine inanacağınızı şaşırırsınız…

Onlar, yasak masak dinlemezler, düğünlerde, cemiyetlerde her hangi bir kır ortamında, başkasına zarar verebileceğini düşünmeden tabancalarına sarılır, havaya barut kokusu salarlar. Bazen de bu sorumsuz davranışlarıyla balkondaki masum bir insanın ölümüne sebep olup, hapsi boylarlar.

Onlar, ovada bir sürüyü güdemeyip kurda-kuşa yem ederken, şehirde insan yığınlarına önderlik etmeye, bilgiçlik taslamaya çalışırlar…

*Onlar, tarımın T'sini bilmezler, -sözüm ona- çiftçiye, ziraatçıya akıl vermeye kalkarlar. Yüksek mahsul almaları için tavsiyelerde bulunurlar; güvenip peşine takılanların bağları bahçeleri talan olur.

Onlar, tanımadıkları halde düğünlere, toplantılara, seminerlere davetsiz katılıp, oradaki yemekleri bedavaya mideye indirirken, taşıdıkları çantaları da buldukları nevale ile doldururlar…

*  Onlar yüksek sesle konuşurlar, başkalarını rahatsız etmek gibi bir çekinceleri yoktur. Bilgiçtirler, her şeyin en iyisini bilirler; işin profesörüne bile okumayı tersinden öğretmeye kalkarlar…

*  Onlar ağızlarından köpükler saça saça konuşurlar. Çünkü cahildirler, suçludurlar, eblehtirler, yeteneksizdirler, başkasının rüzgârından faydalanmak için fırsat kollarlar… Ve bütün bu cahilliklerini örtmek için en hızlı konuşurlar, en önde yürürler ve kafaları her zaman yukarılardadır…

*   Onlar doktor değil, doktorlardan iyi bilirler… Onlar gazeteci değil, haberciliği de iyi bilirler! Onlar öğretmen değil, eğitmen değil ancak sığ düşüncelerini seslendirmekten, etrafa bilgi saçmaktan (!) çekinmezler!

*  Onlar, müşterek kullanılan ortamları çok kötü kullanırlar. Piknik alanlarında tam bir vahşidirler; sanırsınız ki buradan 4 ayaklı bir canlı geçip talan etmiş her yeri…

*  Onlar milli değerlerin düşmanıdırlar. Ormanları talan ederler; fırlatıp attıkları bir bira şişesinin mercek etkisi yapıp ormanda yangın çıkaracağını da bilmezler. Hoş bilseler de bir şey değişmez…

Onların namus anlayışları da yoktur, başkalarının kadınına-kızına bakmayı, sarkıntılık etmeyi kendilerine huy edinirler. Bu tip davranışları çapkınlıktan sayarlar…

*             Onlar, önlerindeki engelleri hiçbir zaman kendi çabalarıyla ve meşru yoldan aşmayı düşünmezler. Siz ekmek parası için liyakat eğitimi alırken, onlar araya her zaman bakanı, çakanı, vekili ve torpilin bin bir türlüsünü devreye sokarlar.

                Velhasıl "onlar", toplumun yüz karasıdırlar. Gördüğünüz zaman, yaptıklarından, davranışlarından siz hicap duyarsınız; lakin onlar göğüslerini kabartıp geçerler…

Böyle tipleri sizler de günlük hayatınızın her alanında görürsünüz. İşe gidip-gelirken, kuyrukta, markette, otobüste, takside, trende, AVM'de veya hiç fark etmez uçakta bile görürsünüz. Aslında iş, İsmet İnönü'nün bizlere miras bıraktığı, "Bu ülkede herkes en az hırsızlar, arsızlar ve namussuzlar kadar cesur olursa; problem kendiliğinden çözülür" anlayışında…

Sizlere de bizlere de bu Öküzün Öne Gidenlerini hizaya sokmak için görevler düşüyor vesselam.

husamettin-001.jpg

NEDEN "SÖZÜN KISASI"?

SÖZÜN KISASI ismini değerli ağabeyim Rauf Tamer en azından 35 yıl kullandı… Rauf Tamer'le önce rahmetli Kemal Ilıcak'ın Tercüman Gazetesi'nde, sonra da Dinç Bilgin'in Sabah Gazetesi'nde yıllarca çalıştık. Sohbetler ettik, eski milli futbolcu olması hasebiyle halı sahada bile maçlar yaptık Rauf ağabeyle.

SÖZÜN KISASI ismini Sabah'ta yazarken kullanmadı. Ben de niçin kullanmadığını söyledim. Cevaben, "Sözüm bazen uzun kaçıyor, yazım uzuyor; başlığa ters düşüyorum. İstersen sen kullanabilirsin" demişti…

Ben de bu ismi eski ATEŞ ve Fotospor gazetelerinde bir süre kullandım. Maaşallah Rauf Tamer ağabeyim yarım asırdır ve hiç ara vermeden yazmaya devam ediyor. Şu anda Bab-ı Ali'nin ve bizim mesleğin en eskilerinden ve en kıdemlilerinden olan değerli ağabeyime saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Allah seni ve senin gibi milletimiz için kalem oynatanları başımızdan eksik etmesin.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları