Kör göze parmak
Türkiye Süper Lig'i yeni sezona tencere, tava sesleriyle başladı bakalım bu işin sonu nereye varacak?
Çarşı, pazar karışmış ortalık toz duman...
Verilen cezalar, cezaların duyurulduğu saat ve olması mutlak tepkiler "Adalet yoksa..." diye başlayan.
Adalet sanırım bu ülke vatandaşının spordan, siyasete her alanda bekleyip, umduğu, dilediği yatıp kalkıp dua edip beklediği tek şey.
Adalet beklentisine futbol penceresinden baktığımızda, beklentinin boşa olduğu çok net orta yerde durmaktadır. Mevcut sistem, mevcut sistem anlayışına uygun ilk üretim prototip yöneticilerin, zaman içerisinde geliştirilmiş modelleri var oldukça, hamasi lafların havalarda uçup, alkışlarla yakalanmaya çalışılıp öncelikli kulüp mali ve idari kongrelerde acı gerçek mali tablo onaylanıp, akıllara Nasreddin Hoca'nın "Filler" fıkrasını getirdikçe, sistem ocağının altı her daim odunla yüksek ateşle yanmaya devam ettikçe bu yazıyı okuyan, okuyanın aktardığı tüm futbolseverler bilsin ki! Bu işin sonu kulüplerin olmazsa olmaz sonu "Kayyum"da biter.
Bugüne kadar futbol adına olumlu işler yapması beklenen "Özerk" TFF ve tüm kurumlarının iç yapısına baktığımızda sonuç bizi en sonunda TFF Başkanı Sayın Nihat Özdemir'in sakallarına götürür.
TFF ve kulüplerimiz baştan sona "iş adamı" kimliğini ön planda tutan, futbol âşkıyla yanıp tutuşup sadece kendi ceplerini dolduranların mevcudiyetiyle dolu oldukça, bu mevcudiyet zamanla etrafında beslenen asalakların çoğalmasıyla futbolun ego gölgesinde kaldığı, futbolun masa başında oynandığının beyanıyla taçlanan gerçeğe ulaşır.
Kulüplerin ve TFF'nin "Kör göze parmak" icraatlarının düzelmesi için en öncelikli şey kulüp kongre üyelerinin bilinçlendirilmesidir.
Kelebek hareketi sağlayacak bir etkileşim gerekli yani, renk, arma fark etmeden kongre üyeleri bir araya gelmeli ve futbol konuşarak, olması gereken gerçekleri herkese aktaracaklar. Kısacası "Futbolun Devrim" hareketi sağlanacak.
Spor, spordan gelenler tarafından yönetilecek.
Bakın Almanya...