Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Kırımlı Aziz Bey

1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa''daki Yıldırım Darüşşifası''nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu. Bunun nedeni de II. Mahmut döneminde 14 Mart 1827''de, Hekimbaşı Mustafa Behçet''in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı''daki Tulumbacıbaşı Konağı''nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye''de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilmesiydi.

İlk Türkçe tıp fakültesinin açılışında ve Tıp dilinin Türkçeleştirilmesinde Kırımlı Aziz İdris Bey''in büyük katkıları olmuştur. Kızılay''ın kuruluşunda da büyük hizmetleri olan Aziz Bey, Kırım Bahçesaraylı Saraç İdris Efendi''nin oğlu olup, 1840 yılında İstanbul''da doğdu. Tıbbiye-i Şahaneyi 1865''de Kolağası (Önyüzbaşı) rütbesiyle bitirdi.

Aynı okulda iç hastalıkları üzerinde çalışmaya başladı. O yıl açılan sivil tıbbiyeye müdür olarak atandı. Burada umumi emraz (maraz), tıbbi kimya, hikmeti tabiiye (fen ilmi) ve dahili emraz derslerini okuttu. Cemiyeti Tıbbiye-i Osmaniye''nin kuruculuğunu ve başkanlığını yaptı. İyi bir doktor olduğu kadar aynı zamanda çok iyi bir edebiyatçıydı. Aylık bilim dergisi Mecmuai Fünun''da tıp kimyası ve genel hastalıklar üzerine aydınlatıcı yazılar yazdı. Aziz Bey''in yazdığı kitaplar, tıp okullarında uzun yıllar ders kitabı olarak okutuldu. Yabancı dillerden alınan teknik terimleri Türkçe''nin fonetiğine uygun olarak yazan Aziz Bey''in anlatımı da oldukça sadeydi.

Osmanlı Devletinde modern tıp fakültesinin 1827''de açılmasına rağmen doktor sayısı ülke ihtiyaçlarını karşılamıyordu. Bu nedenle yabancı ülkelerden deneyimli doktorlar getiriliyordu. Dönemin padişahı II. Mahmut, Galatasaray''daki Tıbbiye''nin açılışında verdiği nutukta; yabancı dille eğitimin amacını "Sizlere Fransızca okutulmasındaki amacım tıp bilimini öğretip yavaş yavaş kendi dilimize almaktır" diye açıkladı. Ancak tıp dilinin öğrenilip kendi dilimize alınması çok da kolay olmadı. Fransızca tıp eğitimi, giderek büyük ölçüde azınlıkların yararlandığı bir hak olmaya başladı. Bu durumda yurtdışından getirilen yabancı dildeki yayınlara, özellikle de Fransızca yayınlara önem veriliyor, Türkçe tıp veya ders kitabı basılmıyordu.

Aziz Bey''e göre Türk çocuklarının tıbbiyeye ilgi duymamasının sebebi fakültedeki öğretim dilinin Fransızca olması idi. Bu nedenle okuldaki öğretim dilinin Padişah''ın dediği gibi Türkçeleştirilmesi gerekirdi. Bunun için büyük çaba sarf etti. Arkadaşlarından Mehmet Nuri Bey ve Dr. İbrahim Vahit Bey ile birlikte Fransızca ders kitaplarından Hijyen (Koruyucu Hekimlik) ve İç Hastalıkları ile ilgili kitapları Türkçe''ye tercüme ettiler. Böylece de tıbbiyedeki öğretim dilinin Türkçe yapılmasını gündeme getirdiler. Hekimler arasında değişik iki görüş grup vardı. Genellikle Rum ve Ermeni hekimler tıp dilinin Türkçe olamayacağını savunurken; Namık Kemal ve arkadaşları karşı tezi savunuyorlardı. Tıp dilinin Fransızcadan Türkçeye çevrilmesi o tarihte söylenmesi bile çok zor hatta imkânsız bir düşünceydi. Çünkü bu fikir gündeme gelince çok kuvvetli bir karşı görüş ortaya çıkıyordu. Bu görüş; "Türkçe tıp eğitimi yapılamaz" şeklindeydi. Bu fikri savunan büyük çoğunluk, "Türkçenin tıp dili olarak yetersiz bulunduğunu, ancak çarşı pazarda konuşulacak bir dil" olduğunu savunuyorlardı.

Mücadele böyle bir ortamda başladı. Kırımlı Aziz Bey''in, Türkçeyi savunması çok etkiliydi. Arkadaşlarıyla Eyüp Sultan''da Beşir Ağa Medresesi''nde 1862 yılında Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye''yi kurarak tıp derslerinin Türkçe yapılabileceğini ispatladılar. Cemiyetin amacı tıp kitaplarını Türkçeye çevirmek, halkın yararı için tıbbi konuları Türkçe olarak yazmak, düşünce alışverişinde bulunmak üzere bir bilimsel dergi çıkarmaktı.

Nihayet 1866''da Tıp Fakültesi''nde öğretim dili Türkçe oldu. Bu cemiyetin tıp öğretiminin Türkçeleşmesinde ve Tıbbiye-i Mülkiye''nin Türkçe öğretime çevrilmesinde büyük hizmetleri geçti. Türkçe öğretimin kazandığı başarı dolayısıyla Askeri Tıbbiye''de de Fransızca verilen dersler, 1871''de Türkçeye çevrildi. O zamanki gazetelerde "Türkçe ile tıp okutulamaz" diye yazanları kuvvetli cevapları ve eserleriyle susturan Aziz Bey olmuştu.

Aziz Bey, açılışında öncülük yaptığı ve 1867''de öğretime başlayan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye''nin ilk müdürü oldu ve bu görevi ölünceye kadar sürdürdü. Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye''de emrâz-ı umûmiye (genel hastalıklar), emrâz-ı dahiliye (iç hastalıkları), hikmet-i tabiîye (fizik) ve kimya-yı tıbbî (genel ve organik kimya) derslerini okuttu. Aziz Bey, o yıllarda Fransızca yazılmış büyük bir eser olan "Dictionnaire de Medecine, par P.H. Nysten"i, 1873 yılında "Lügat-1 Tıbbiye" adıyla Türkçe''ye çevirdi. Bu eser, o günün koşullarında yazılmış en büyük tıp sözlüğü idi. Bununla büyük ün kazandı. 648 sahife olan bu sözlük, tıp terimleri kadar temel bilimlere ilişkin terimleri de içeriyordu.

Münif Paşa''nın çıkarmış olduğu Ceride-i Finun gazetesinde birçok tıbbi makale ve Türkçe eğitimin önemine ilişkin yazılar yazdı. Bu arada Vurtz''un önemli eserlerinden "Patalogie Generale (Genel Patoloji)" adlı eseri Türkçeleştirirken, Tıbbi Kimya isimli önemli bir meslekî eser de hazırladı. Aziz Bey''in tıp tarihimizde olduğu kadar Türk kimya tarihinde de önemli yeri vardır. Kırımlı Aziz Bey Avrupa''daki bilimsel gelişmeleri çok yakından izleyerek ülkemiz insanlarına aktardığı gibi bilimsel yöntem uygulamasını ve bilimin bütünlüğünü de kavramış bir kişiydi.

Uluslararası Kızılhaç Örgütü, Henry Dunant tarafından 1864''de kuruldu ve daha sonra Paris, Berlin, Viyana gibi Avrupa''nın büyük merkezlerinde yaygınlaşmaya başladı. Osmanlı Devleti başlangıçta konferansa katılmamakla beraber 5 Temmuz 1865''te Cenevre Sözleşmesi''ni imzaladı. 1865 yılında Paris''te açılan Sağlık Sergisi ile birlikte, Uluslararası Kızılhaç Konferansı da toplandı. Bu konferansa ülkemizi temsilen Mekteb-i Tıbbiye (Tıp Fakültesi) öğretim üyelerinden. Abdullah Bey katılmıştı.

Kızılhaç kuruluşunun başkanı Kont Serurier, Abdullah Beye açık bir mektup göndererek konunun önemini anlatmaya çalıştı. Abdullah Bey sabırlı, inançlı ve ısrarlı çalışmalar sonunda Osmanlı toplumunda da Cenevre Sözleşmesi''ni esas alan bir örgütün gereğini ve önemini dönemin bazı ileri gelenlerine anlatmayı ve onların onayını almayı başardı. Osmanlı tabiplerinin büyük çoğunluğu da Abdullah Bey''in fikirlerini onayladılar. Daha sonra Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa, Mekteb-i Tıbbiye Nazırı Marko Paşa ve Dr. Kırımlı Aziz Bey''in yardımları ile toplam 66 üyeden oluşan "Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti" adı ile Kızılay''ın ilk çekirdeğini oluşturan bir örgüt kurmayı başardı.

Kızılhaç''ın Osmanlı Devletince benimsenmesini engelleyen faktörlerden biri de amblemiydi. Kızılhaç ambleminin din ve mezhep farklılıkları üstünde olduğunun defalarca duyurulmuş olmasına rağmen, yine de Hıristiyanlığı çağrıştırdığından Müslümanlar arasında itici rol oynadığı belirlenmişti. İşte bu konuda yazılarıyla mücadele eden ve sonunda Türklerin Kızılhaç karşılığı olarak beyaz üzerine kırmızı yarım aylı bayrak kullanmalarını benimseten Kırımlı Aziz Bey oldu.

Aziz Bey''in en büyük hizmeti Kızılay''ın kuruluşunda olmuştu. Arkadaşları ile birlikte Hilali Ahmer''in tesisi sırasında Dr. Abdullah Bey''in yanında yer almış, zorlukları aşmasına yardımcı olmuş ve haç yerine bayrağımızdaki hilâli amblem olarak kabul ettirmişti.

Kırımlı Aziz Bey 1878 yılında, daha 38 yaşında iken oldukça genç ve verimli çağında akciğer vereminden vefat etti. Gerek bilim hayatımızda ve gerekse sosyal yardımlaşma alanlarında öncülük yapmış bu çok yönlü kişi, öldükten sonra Edirnekapı dışındaki mezarlıkta toprağa verilmişse de, bu mahalde yeni yollar yapılırken kabri kayboldu.

Türk Kızılayı, Kırımlı Dr. Aziz Bey''in kaybolan mezarının olduğu yere yakın bir yer olan Eyüp Sultan semtindeki Defterdar Camii haziresinde sembolik bir anıt mezar yaptırdı. Biz de Kırımlı Aziz Bey''i rahmetle anıyoruz.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları