Kovid-19 salgını boyunca, vaka sayıları ve ölümlerin belirli seviyelere eriştiği noktalarda, birçok hükümet tam kapanma kararını aldı. Artık sıra Türkiye'ye de geldi.
Bulaşı azaltmak ve hastanelerdeki doluluk oranlarını optimize etmek için bu kararın yerinde olduğu kanısında toplum olarak neredeyse herkes uzlaşmış durumda.
Bununla birlikte, bu karara itirazı olanlar da var. Devlet memurları ve maaşını almaya devam ederek uzaktan çalışma imkanı sunan özel sektör çalışanları haricinde, birçok kişinin ekonomisine olumsuz etki edecek bir sürece giriyoruz.
Ancak olumsuz sonuçlar bununla kalmıyor ve bu köşeyi asıl ilgilendiren, karantinaların psikolojimize olan etkileri.
Literatürde birçok çalışma, çeşitli bulaşlar sonrası karantinaya alınan bireyleri veya bu süreçteki tam kapanma kararlarının bireyler üzerindeki psikolojik etkilerini tespit etmeye çalıştı.
Taranan çalışmaların büyük bir bölümü, tam kapanma/karantina gibi süreçlerde, öfke kontrol sorunları, bunalım, stres, uyku bozuklukları, tükenmişlik ve kaygı bozukluğu gibi sonuçlar alındığını ortaya koydu. Bunların yanında aile içi geçimsizliklerin de olabildiğini, salgının başından beri gözlemleyebiliyoruz.
Yine aynı çalışmalar, özellikle kanun koyuculara, karantina süreçlerinde bu değişkenleri yönetebilmek için yetkililere çeşitli öneriler sundu.
Temel tavsiyeler şu şekilde:
İnsanlara karantina hakkında çok açık ve somut bir rasyonel verilmelidir. Devlet yetkilileri, her kurumuyla, tüm detayları hem genelgelerle, hem de en ulaşılabilir medya araçlarıyla halka bildirmelidir.
Bu konuda sık sık sorun yaşadığımız sanırım aşikar.
Ayrıca, özellikle ihtiyaç sahiplerine gerekli ve yeterli kaynaklar da sağlanmalıdır ki bir önceki yazımda salgın durumunda psikolojik olarak hassas olan gruplardan birisi olarak işsizler ve öğrenciler gibi geçim sorunu yaşayabilen grupların olduğuna da dikkat çekmiştik.
Anlatmaya çalıştığım, dünyanın bu ortak derdinde psikolojik sağlığımız oldukça hassas bir noktada ve toplumun psikolojik direncini koruyabilmek yalnızca bireylerin kendilerine değil devlet kurumlarına da düşen bir görevdir ve bu konularda atılacak adımlar oldukça nettir.
