Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

İstanbul Boğazı'nın balıklarına ne oldu?

Avlanma yasağı kalktı, kırmızı etle fiyat artışından dolayı yorgun düşen vatandaşlar, balık etiyle balayı yaşayacağını düşünüyordu. Oysa beklenen olmadı. Balıkçı tablalarında beklenen bolluk bereket, etiketlerde hüsrana dönüştü.

Dünyada eşine pek az rastlanan coğrafi ve ekolojik koşulları ile İstanbul Boğazı, Karadeniz'i Ege'ye Marmara vasıtası ile birleştirmenin ötesinde, iklime ve su ekosistemine bağlı özel faktörleri ile dünyanın sayılı ekosistemlerinden birisini oluşturuyor.

Su altı coğrafi faktörleri ve denizin etmenleri birleştiğinde incelenmesi gereken onlarca farklı başlığa ev sahipliği yapan İstanbul Boğazı ve Adalar çevresi ilginç bir ekolojik mirası bünyesinde barındırıyor. Bu durum da, Türkiye'deki su ürünlerinde; tasarım, kariyer ve avcılık konusunda büyük umut gösteriyor.

İstanbul Boğazı'nda bu denli farklı türden su ürününün bulunmasının temel sebebi, akıntılarla sürekli karışan Ege, Marmara ve de Karadeniz sularının buluştuğu yerde olması. Farklı fiziksel özelliklere sahip suların buluştuğu bu noktada her üç denizin de türlerinin bir arada olduğu görülüyor. Teknik olarak bir fay çöküntüsü olan İstanbul Boğazı, aralarında neredeyse iki katlık bir tuzluluk farkı bulunan Marmara ve Karadeniz'de yaşayan canlıların tümü için önemli bir geçiş noktası. Konu elbette ki balık olduğunda, İstanbul kendi içinde başlı başına bir tüketim kültürünü içinde barındırıyor. Farklı zamanlarda, boğazın farklı yerlerinde lokalize olan ya da boğazı göç etmek için kullanan balıklar avlanarak vatandaşlara sunuluyor. Boğaz ve çevresinde pek çok farklı türden su ürünü elde edilirken, gelin biz sizle Boğaz'ın balıklarına bir göz atalım:

*

İnsan sağlığı için son derece önemli Omega 3 yağ asitleri yönünden son derece zengin olan sardalya, hamsi balığının biraz daha büyüğü gibi görünse de, yağlı yapısı onu hamsiden ayırır. Yeşilden gümüş - beyaza doğru değişen renkleri ve yanal çizgisi etrafındaki siyah noktacıkları, onu benzerlerinden daha kolay ayırt etmemize yardımcı olur. Kasım ve Ocak ayları haricindeki tüm dönemlerde ürerler ve her bir yumurtlamada 20 bin yumurta bırakırlar.

Küçük boyutlarına rağmen son derece besleyici ve lezzetli olan hamsi, Karadeniz'den Boğazı kullanarak Marmara'ya geçen balıklardandır. Büyük ve yoğun sürüler halinde dolaşan bu balıklar, özellikle kış aylarında bol miktarda avlanarak düşük fiyattan İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin pek çok pazarına sunulur. Büyük bir üreme göçünün parçası olarak Boğaz'a yaklaşan hamsi, büyük balıkçı gemileri tarafından hızlıca çevirme ağları ile toplanır.

1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanabilen Karagöz, kuyruk sapı kısmındaki büyük siyah leke ile özelleşen bir balıktır. Genellikle kayalık bölgelerde, bol girintili çıkıntılı adacıkların içinde rastlanır. Ağız yapısı küçük olduğu için, yemini ısırarak küçük parçalara ayırır ve iyice yumuşayan yemi tek seferde yutar. Küçük balıklarla ve kabuklularla beslenir.

Tıpkı Karagöz'de olduğu gibi 1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanabilen Sinarit, doğal ortamında büyük boyutlara gelebilen bir balıktır. Saldırarak avlanan bir balık olduğundan, avcılığında da parlak ve ilgisini çekecek hareketli materyaller kullanılır. Taşlık ve kayalık diplerde, enkaz ve batıklarda sıklıkla rastlanır.

Denizde karşılaşılabilecek olan en inatçı, hırçın ve güçlü balıklardan birisi olan Trança, genellikle kıyılarda kolayca yakalanabilecek bir balık değildir. Karanlık, derin, taşlık zeminlerde ve kayalıkların arasında sıklıkla rastlanır. Avcılığında canlı yem ağırlıklı olarak kullanılır. Yemin çeşitleri ise sübyeler, kalamar, karides ve küçük balıklar olarak sıralanabilir.

Çeşitli boylarda çeşitli adlar alan çipura, Türkiye'de, özellikle Ege'de çok yaygın şekilde yetiştirilip avlansa da, boğaz bölgesinde de avcılığı yapılan önemli türlerdendir. Balıkçılar arasında da yaygın olarak bilinen şekli ile çipura, son derece temkinli, tedirgin ve aynı zamanda ürkek bir balıktır. Gördüğü yeme direk olarak saldırmaz, onu ilk önce uzaktan izler ve takip eder. Beslenme alışkanlığı içinde tükettiği kabuklu canlılar, onun güçlü bir çeneye sahip olduğunun en önemli kanıtıdır.

Levrek, çipura ile birlikte Türkiye'de en fazla yetiştiriciliği yapılan balıktır. Çipura gibi çoğunlukla etçil beslenen ve girişken, atik, saldırgan bir balık olan levrek, kumluk zeminler ve taşlıklar arasında sıklıkla bulunurken, aynı zamanda iskele ve duba ayaklarının etrafında, sığ limanlarda, durgun sularda ve suya vuran gölgeliklerde sıklıkla yaşamını sürdürür. İstanbul Boğazı'ndaki popülasyonunda aşırı avcılığa bağlı azalma mevcuttur ve bu durum, halen tür için büyük bir tehdittir.

İnce, uzun, esnek, kıvrak ve parlak derisi ile suyun içinde olduğu kadar suyun dışında da büyük ilgi gören Zargana, suyun daha çok ışık alan bölgesinde yaşar ve orada beslenir. Vücut yapısı ile ters orantılı olarak son derece hırçın ve saldırgan olan bu balık, tipik şekilde diğer balıklar, yumuşakçalar ve kabuklularla beslenir. Boğazdan Ege'nin güneyine kadar ki su alanında yayılım gösterir. Sıcak havalarda açıkta, soğuk havalarda kıyılara yaklaşır. Sürüler halinde dolaşır, suyun içinde yüzerken oka benzer.

Kefal; farklı sulara olan tolerans yüksekliği ile en geniş yaşam alanına sahip balık türlerinden birisi olan kefal, İstanbul Boğazı'nda, özellikle ağız kısmında Marmara Denizi'nin karakteristik özelliğini gösteren Haliç çevresinde üreme ve saklanma amaçlı olarak yılın belli aylarında toplanır. Dişli ve saldırgan balıklar için naif yapılarıyla son derece kolay ve ilgi çekici hedeflerdir. Beslenme alışkanlıkları, yiyeceklerini küçük parçalara ayırarak parça parça yeme eğilimi gösterir. Bu sebeple, avcılıkları sırasında avlama bölgesinde parçalanmış ekmek gibi yemler suyun üstüne saçılarak balıkların ilgileri çekilir. Çok ürkek balıklardır ve yakalandıkları esnada yoğun pul dökülmesi Dünyadaki balık avcılığının en büyük sorunlarından biri, yumurta dökmeden avlanan balıkların popülasyonlarının devamını sağlayacak gücü yakalayamayarak sayılarının azalmasıdır. Bu sebeple, balık avcılığı yapılırken kurallara, zamanlara ve av şekilleri ile avcılıkta kullanılan av araçlarına dikkat edilmelidir. Avcılığın yanında yetiştiriciliğe de yatırım ve önem vermek, su ürünlerinin geleceklerini kurtarmak için alabileceğimiz başlıca önlemlerdendir. Dünya üzerinde yürütülen bazı kampanyalar, su ürünlerinin avcılığını azaltarak yatırımları yetiştiricilik metotlarına yönlendirmektedir.

'Boğaz'ın prensesi Lüfer'e ne oldu?' dediğinizi duyar gibiyim. Lüferin başına gelenleri de bir başka yazımda anlatacağım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları