Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

Yazar

Irkımın Akdeniz'de bir sevinci var!

''Irkımın Akdeniz'de bir sevinci var...''  diye başlar, 45. Yıldönümünü yaşadığımız Kıbrıs Harekatı'nı anlatan şarkının ilk sözü. Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve unutulmaz olaylarından biri olan Kıbrıs Harekâtı, Millî Mücadele döneminden sonra Türk toplumunu ilk kez bütün kesimleriyle kenetlemiştir. Aynı zamanda, icra edildiği şartlar bakımından da hem siyasi hem de askerî açıdan çok önemli bir zaferdir. Ardından kırk yılı aşkın bir zamanın geçtiği Kıbrıs zaferini anmak, o süreçte yaşananları hatırlamak ve unutturmamak, Türk tarihine karşı sorumlu olduğumuz bir vazifedir.

Her köşesinde Türk'ten bir parça saklayan Kıbrıs'ta 1950'li yıllardan itibaren Haçlı emperyalizminin şımarık çocukları Rum-Yunan ikilisi tarafından ENOSİS planı çerçevesinde Türkler'e sistemli bir zulüm süreci başlatılmıştır. ENOSİS'in amacı, Kıbrıs'ın Rumların eline geçmesi ve adanın Yunanistan'a bağlanmasının yanında, Türk varlığının adadan tamamen silinmesini de içeriyordu. ENOSİS, Yunan Megola İdeası'nın bir parçasıydı. ENOSİS ülküsünün diplomasi yoluyla gerçekleşmeyeceğini anlayan Yunanistan, adadaki Türklere karşı EOKA'yı kurdu. Ayrılıkçı şiddet yanlısı EOKA Rumları tarafından Kıbrıs Türklerine insanlık tarihine kara leke olarak geçen saldırılar yapılmıştır. Türk varlığına karşı adada yapılan zulüm ve mezalimlerin en sistemli olanı, Türkleri adadan tamamen temizlemeyi hedefleyen Akritas Planı'nın uygulanmasıyla gerçekleşmiştir. 1963 yılındaki meşhur kanlı noel, bir soykırım mücadelesi olan Akritas Planı dahilinde EOKA birlikleri ve Rum milislerin giriştiği bir katliamdır. Kıbrıs Türklüğü, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş önderliğinde ve Türkiye'nin desteği ile ENOSİS'e ve EOKA'ya karşı yıllar süren bir direniş mücadelesi vermiştir. Bu direniş, 1958 yılında Kıbrıs Türklüğünün direnişinin kırılmaması düşüncesiyle Türk Genelkurmay'ı tarafından kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı'nın (TMT) bünyesinde sürer. TMT, EOKA'ya karşı verilen şanlı bir direnişin öyküsüdür ve bu öykü başlı başına bir yazı konusudur.

Takvimler 1974 yılını gösterdiğinde, adanın Türklerden ancak ekonomik yıpratma ile alınabileceğini düşünen Makarios'un karşıtları, EOKA lideri Nikos Sampson etrafında birleşerek Makarios'u devirdiler. Bu gelişme adada suları tekrar ısıtmış ve Kıbrıs Türk varlığının bekasını hiç olmadığı kadar tehdit eder hale gelmişti. Ada Türkleri ölmeye devam ediyordu ve eğer Türkiye bir askerî müdahalede bulunmazsa, adadaki Türk varlığı yok olabilirdi. Türkiye geri dönülemez adımını 1974'ün 20 Temmuz sabahında atacaktı. 20 Temmuz sabahı başlayan indirme ve çıkarma harekâtı, harekâtın simgelerinden biri haline gelen Kıbrıs Bayrak Radyosundan seslenen Rauf Denktaş tarafından Kıbrıs Türklerine duyurulmuştur.

Harekat sırasında Türkiye'de iktidarda, Türk siyasi tarihine ''Eco-Neco'' koalisyonu olarak geçen, Ecevit'in CHP'si ile Erbakan'ın MSP'sinin oluşturduğu hükümet vardı. Kıbrıs'a askerî müdahalede bulunulması kararını Ecevit'in mi yoksa Erbakan'ın mı aldığı daima tartışma konusu edilmiş, Millî Görüş cenahı dışındaki bazı kimselerde de harekâtın asıl mimarının Necmettin Erbakan olduğu görüşü hâkim olmuştur. Ecevit ise harekâttan yıllar sonra katıldığı bir TV programında kendisine sorulan bu konu için, harekâtın kendisinin ya da Erbakan'ın aldığı bir karar değil, Cumhurbaşkanı, hükümeti ve ordusuyla Türk Devleti'nin aldığı bir karar olduğunu belirtmiştir. İşin aslı ise Ecevit'in belirttiği şekildedir. Kıbrıs Harekâtının kararı, dönemin TSK komuta kademesinin olağanüstü toplanan MGK'da ortaya koyduğu Kıbrıs raporu neticesinde alınmıştır.

Kıbrıs Harekâtı, yalnızca ada Türklerinin yok olmasını değil, insanlık tarihine bir kara lekenin sürülmesini de engellemiştir. 1974'ten bu tarafa geçen kırk yılı aşkın sürede adada kan dökülmemiş ise bu Türk Ordusu'nun sayesindedir. Adada uzun yıllar kanayan bir yara, Mehmetçiğin süngüsü ile durdurulmuştur. Bugünlerde bölgemizde yaşanan gelişmeler, Kıbrıs Harekâtı'nın önemini çok daha iyi göstermektedir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz, BOP'un en önemli ayağıdır. PKK/PYD'nin yerleştirilmesi ile Fırat'ın doğusundan ve 18 adamızın Yunanistan tarafından işgaline izin verilmesi ile batısından çevrelenen Türkiye için Kıbrıs'ın önemi daha da hayati hale geldi. Türkiye PKK meselesi, Irak ve Suriye meseleleri ile meşgul edilirken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi parsellediği Kıbrıs'ın güneyini dünyanın en büyük şirketlerine petro-gaz araştırma ruhsatı vermiş ve bu şirketlerin ülkelerini Türkiye ile karşı karşıya getirmiştir. Mısır, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs Rum Kesimi kendi aralarında anlaşarak, bölgede Türkiye'yi yok saymışlardır. Hatta çıkarılacak kritik enerji maddelerini ABD ve AB ortaklığı ile Kıbrıs'ın güneyinden Girit'e, oradan Yunanistan ve İtalya vasıtası ile Avrupa'ya pazarlama yollarını da belirlemiş bir durumdalar. Bu gerçekler ve gelişmeler karşısında Türkiye, kendi millî varlığı ve güvenliği açısından da Kıbrıs'ı emperyalist planlara yem etmemeye mecburdur. 

Unutulmamalıdır ki; Kıbrıs Harekâtı, Türk Devleti'nin bütün bir Batı dünyasını karşısına alarak gerçekleştirdiği ve Kıbrıs'taki soydaşlarının yaşamasını sağlamak amacıyla yaptığı meşru bir harekâttır. Aynı zamanda, deniz aşırı olması nedeniyle ayrıca zorluğa sahip olan bu harekât, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kara, hava ve deniz unsurlarının büyük bir uyum içerisinde gerçekleştirdiği, Kıbrıs kıyılarında, Kıbrıs semalarında ve Beşparmak dağlarında yazılmış bir destandır. Kıbrıs destanı, 30 Ağustos 1922'de Yunan Megola İdeası'nı Anadolu'ya gömen Türk Ordusu'nun, Yunanistan'ın Kıbrıs için beslediği ENOSİS hayalini de Akdeniz'in soğuk sularına gömmesidir. Kıbrıs'ın semalarında ezanların, sularında ecdadımızın destan iniltilerinin ebediyete kadar yaşatılması için Mehmetçiğin dökülen kanıdır. Kıbrıs zaferini anlatan şarkıda denildiği gibi, ırkımızın Akdeniz'deki sevincidir Kıbrıs. Bu sevincin nostalji olmaması, her 20 Temmuz'da aynı şekilde yaşanması için, kanla aldığımızı masabaşı oyunlarla bizden almak isteyenlerin Kıbrıs için yaptıkları ahlaksız teklif ve planlara en ufak müsamaha göstermemek, Kıbrıs'taki öncelikli millî ödevimiz olmalıdır. 2017 yılının Temmuz ayında Yeni Ufuk Dergisi'ne yazdığım ''Kıbrıs Girit Olmasın'' başlıklı yazımın bir bölümü ile yazımı nihayete erdirirken, Türk Ordusu'nun Girne'den Anadolu'ya yol bağladığı, ırkımızın sevinci, övüncü olan Kıbrıs zaferimizin 45. Yılının cümle Türk Dünyası'na kutlu olmasını diliyorum; ''Kıbrıs, Piyale Paşa'nın yadigârı, Osmanlı leventlerinin, TMT mücahitlerinin ve şanlı Mehmetçiğin kanının karşılığı, Turan ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türk'ün kanı ile alınmıştır, Rum'un menfaatlerine peşkeş çekilemez! KKTC, şehitlerin ve gazilerin emaneti, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş'ın mücadelesinin eseridir. Türk kanı ile var olmuş bir devlet, haçlı emperyalizminin emellerine kurban edilemez!''

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları