Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

İnsan Hakları Eylem Planı

Panelist olarak katıldığım etkinliklerde, "bizim sorunumuz genel olarak yasalarımızın yeterli ve çağdaş olmaması değil, yasalarımızı yaşama geçirememek" derdim.

Çünkü "En iyi yasa bile kötü bir uygulayıcının elinde olumsuz sonuçlar verir, en kötü yasa bile iyi bir uygulayıcının elinde olumlu sonuçlar verir." sözlerine inanırdım. Her zaman önemli olan yasaları uygulayacak olan insanların zihniyetleri, liyakatleri, özgürlükler konusundaki samimiyetleri, kararlı olmalarıdır.

Şimdi Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan "İnsan Hakları Eylem Planı"nın Adalet Bakanlığı'nın web sitesine konan tam metnini okurken aynı şeyi düşündüm.

İnsan Hakları Eylem Planında yapılması gerekenlerin 11 temel ilke etrafında 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyet olarak sıralandığı görülüyor.

İnsan Hakları Eylem Planındaki düzenlemeler olmadan Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilerin ve öğretim üyelerinin atanmış rektör sorununu dile getirmeleri konusundaki protestoları daha hoşgörü ile karşılanamaz mıydı?

Yakın zamanda Anayasa Mahkemesine üye seçiminde geleneksel olarak uygulanan yönteme Yargıtay'ımız uydu mu?

Mahkemelerimizin temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren konularda Anayasa Mahkememiz ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin kararlarına uymamaları için yasal bir engel var mıydı?

Anayasamızın 90. Maddesine göre, AİHS ile bu sözleşmenin yorumlarını içeren AİHM içtihatlarına neden uymadık.

Geç kalan adalet zulümdür, adalet değildir diye hepimiz haykırırken, yıllardır bu soruna çözüm bulabildik mi?

Kamuoyu tarafından tanınan yaşlı insanları gözaltına alırken uygun saatler yerine sabaha karşı baskını mevcut yasalar mı öngörüyordu?

Yargı bağımsızlığı, tutukluluklar ve ifade özgürlüğü alanlarındaki sorunların çözümü için ülkemiz yasalarımız da bir engel mi vardı?

Yargı kararlarının dokunulmazlığı yoktur ve her yargı kararı eleştirilebilir. Ancak, yargı kararlarındaki ölçü hukuktur, siyasal açı değildir. Türkiye'de bir yandan yargının siyasileştirildiği ileri sürülürken, öte yandan siyasiler Anayasa Mahkemesi dahil tüm yargıyı hedef alarak eleştirmektedir. Yargı organlarının bir kısmı da siyasi makamlarca seçilmektedir. Siyaset ile yargının bu ilişkileri hukuk devleti ilkelerine uygun mudur?

İnsan Hakları Eylem Planı açıklanırken bazı gazete mensupları toplantıya çağırılmamıştır. Yasalarımızda basın toplantısına bazı gazete mensuplarının çağırılmamalarını öngören bir düzenleme mi vardı? Yoksa bu uygulama bizim demokrasi anlayışımızın basit bir kanıtı mıydı? 

Soruları sürdürürsek sonu gelmeyecek.

Mevcut yasaları ve özellikle uluslararası sözleşmeleri çağdaş yorumlarla samimi olarak uygulasaydık yeterliydi ve yeni düzenlemelere gerek kalmazdı.

Ancak buna karşın mevcudu ruhuna göre uygulamadığımız halde eğer uygulanacaksa yeni düzenlemeler yapılmasının da bir zararı yok, hatta yararlı olur diyebiliriz.

Örneğin bu düzenlemeler arasında İnsan Hakları Eylem Planında yer alan farklı dine mensup vatandaşların da kendi dini bayramlarında kamudan izinli sayılması, ifade vermek için mesai saati dışında özellikle gece yarısı gözaltına almanın önlenmesi, işkence iddialarıyla ilgili disiplin soruşturmalarında zaman aşımının kaldırılması, eşe karşı işlenen suçlarda ağırlaştırıcı nedenlerin boşanmış eşi de kapsayacak olması özetle insan hakları hukukunun evrensel standartlarının öne çıkarılması, ulusal  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları ve Avrupa Birliği müktesebatının yeniden kayıt altına alınması, hukuk devletine vurgu yapılması çok önemlidir.

İnsan Hakları Eylem Planında "Hukuk sistemlerinde yargı bağımsızlığı kavramı, hâkimlerin kararlarını her türlü etkiden uzak bir biçimde verebilmeleri için hukuk devletinin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır." derken, sanki biz de yargı bağımsızlığının henüz sağlanamadığı vurgulanıyor.

Ayrıca yukarıda siyasilerin hukuk dışındaki siyasi değer yargılarıyla yargıyı eleştirdiklerini ileri sürmüştük. İnsan Hakları Eylem Planının metninde bu konu için: "Yapılmakta olan soruşturmaları ya da görülmekte olan davaları etkileyebilecek nitelikteki yorum ya da değerlendirmelerin zaman içerisinde adalete olan inancı sarsabileceği unutulmamalıdır. Bu durumdan kaçınmak tüm kurumların olduğu gibi toplumun da ödevidir." denilmektedir. Adalet Bakanımız, "Yargı konjonktüre bakmaz, tavsiye, telkin almaz" diyor ama bu açıklama gerçekle örtüşüyor mu? Şimdi bir de sosyal medya yargısı var!

Sonuç olarak Dışişleri Bakanımızın dediği gibi, temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi, AB ve Avrupa Konseyi gibi kurumlarla ilişkilerimize de katkı sağlayacaktır.

Yabancı sermayenin de bir ülkeye yatırım yapması için beklediği en önemli şey de hukuka güven duyabilmesidir. Elbette ki demokrasi demek ekonomik açıdan ekmek demek, bereket demek iş ve aş demektir.

İnsan Hakları Eylem Planında "Yine bu bağlamda Anayasa Mahkemesi ile yüksek yargı organlarının kararları göz önünde bulundurulmuştur." denilmektedir.

Oysaki uygulamada yerel mahkemeler bile Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayı reddetmişlerdi. Uyulmayan Anayasa Mahkemesi kararlarını şimdi İnsan Hakları Eylem Planını hazırlarken göz önünde bulunduruyoruz!

Ne demeli; güler misin, ağlar mısın?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları