Yüzüp, serinleyemeyeceği içi boş havuzun üç farklı musluk tarafından kaç saatte doldurulacağını hesap etmeye çalışan, o boş havuzun balığı, balık hafızalısı olanların karar vereceği kongre günlerinin yaklaştığı zamanlarda, imza toplama derdinde olanların kimseye anlatmadığı, anlatamadığı projelerini, maddi kaynaklarını beklemekle geçip gidiyor zaman.

Beşiktaş'ta yaklaşan kongre öncesi yazmakta ve söylemekte sakınca görmediğim de notum var; "Gelecek başkan ve heyetinin mevcut borç hanesinin bol rakamları karşısında, yaşayacağımız döneme 'feda' dışındaki artık 'feda' da bitti bir yere kadar, ne diyecekler?" dir.

Beşiktaş Genel kurul Üyeleri'nin kime teveccüh göstereceğini bilmiyoruz, ama ortada bir gerçek var ki! Seçilecek başkan ve heyeti "Cesur Yürek", "Braveheart" filminden çıkmış kahramanlar gibi olmaları gerekiyor.

Filmin en can alıcı sahnesini seyredenler hatırlayacaklardır; William Wallace işkence masasında yatmaktadır ve az acı çekerek ölmesi için kulağına fısıldarlar "Kabul et gerçeği ve acı çekme!" ama "Özgürlük" diye bağırır, acılar içinde vefat ederken. Acılar içinde feda eder kendini, ama ülkesinin geleceğini kurtarır.  Beşiktaş'a başkan olacak zat-ı muhterem ve heyeti de işte! Böyle haykırmalı, hem de tüm camia ile birlikte gelecekteki Beşiktaş'ı kurtarmak adına.

Gelecek başkan ve heyeti böyle haykırır mı? Bilinmez ama, şu an yaşanan gerçeklere baktığımızda, içinden çıkılmaz hale gelmiş borç durumu karşısında Beşiktaş'ı çileli günler bekliyor. Belki de gelecek olanlar, tıpkı bir öncekiler gibi, her şeyi sil baştan yapmaya çalışacaklar ve borç hanesi de gittikçe büyüyecek.

Nede olsa, hesap veren de yok!

Ya da her şey tam düşünülenin tersi olacak. Tüm yaşananlar beklenen, ümit edilen, futbolun doğrusu olan kavramlar, kurallar üzerine işleyecek.

Ne olacaksa bekleyip göreceğiz, havuzun boş olduğunun farkına varmadan, balık hafızamıza şükrederek.

Çünkü! Bazen çok çabuk unutmak, akılda tutmaktan daha iyidir.