Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Hakimin mahallesinde hırsız ve yeni adli yılda yargıya güven

Küçücük bir ilçeydi Alaçam, Karadeniz'in kıyıcığında. Sokakları tütün kokar; kağnılar geçerdi gıcırdayan teker sesleriyle. Çok soğuk geçen kış mevsimlerinde Rusya'dan gelen yüzlerce yaban ördeği bulutlar gibi uçardı gökyüzünde.

Bir gece elimde bir kitap, kulaklarımda gecenin sesleri sabaha kadar uyumadım. Gurbetten gelen bir yolcu gibi yalnızlığın acısını karşı teselliyi kitap okuyup müzik dinleyerek buluyordum.

Sabah oldu. Adliyeye gitme zamanı geldi. Odamdan çıktım. Birden sokak kapısının açık olduğunu gördüm. Şaşırdım! Tüm pabuçlarım yerinde yoktu. Holde çamurlu ayak izleri… Tuvaleti açtım. Üst taraftaki küçük pencereyi örten sineklik yerdeydi.

Tuvaletin olduğu tarafın arkası mezarlıktı. Demek ki biri mezarlık tarafından tırmanarak tuvaletin o küçük penceresinden eve girmiş, oda tarafındaki ışığı ve müzik sesini fark edince sokak kapısını içerden açarak holde başka şey bulunmadığından tüm pabuçlarımı alıp kaçmıştı. Giyindim, sokağa çıkacağım ama ayaklarım çıplak. Takım elbiseli kravatlı bir hâkimin çıplak ayakla insanların arasında yürümesi düşünülmezdi. Telefon da yoktu. Amacım gözümü kestirdiğim birine elimdeki notu adliyeye ulaştırması rica etmekti. Notta ayak ölçümü bildirip bana siyah bir çift pabuç alın beni arayın diye yazmıştım.

Salon tarafının penceresine gelip tülü araladım. Evin bahçe duvarında benim ev sahibim Tenzile teyze ile mahalleden 7-8 kadın daha oturmuşlardı ve hararetli bir şekilde "Temelin de evine, Doktor Kamilin de evine, ormancının da evine, Ahmetlerin de evine ve yatak odasına özetle 10-15 eve hırsız girmiş sıra sıra evleri soymuş" diye konuştuklarını duydum. Bir ara Tenzile teyze:

"Hâkimin mahallesine nasıl hırsız gelir" diye haykırdı. Mahalleli diğer komşu kadınlar da "He ya hâkimin mahallesine nasıl hırsız gelir" diye Tenzile teyzeyi onayladılar.

Pencereyi açıp "Bakın hanımlar; bırakın hâkimin mahallesini, hırsız hâkimin evine bile  girmiş " diyemedim.

Bir süre bekledim. Komşular dağıldıktan sonra yoldan geçen ve daha önce tanıdığım bir memur arkadaşa pusulayı verdim. Adliyeden bir müdür geldi getirdiği pabucu giydim, ödemeyi yaptım ve adliyeye gittim.

O günden sonra "hâkimin mahallesine hırsız nasıl girer" sözlerini hiç unutamadım. İlk görev yerim Siirt'te de halk duruşmalarda hakimler için "Peygamber postunda oturuyorsunuz "derlerdi.

İşte halkımız adalete, adaletin icra organı yargı mensuplarına yıllar önce yukarıda anlattığım gibi değer verirlerdi ve hakimler de bu değerin kıymetini bilir, onurunu taşırlardı.

"Önce ekmekler bozuldu" ama bozukluk orada kalmadı. Birleşik kaplar gibi her şeyi kapsadı, sonra da yargı bozuldu.

En kötüsü ve korkunç olanı FETÖ denen bir cemaatin özellikle ordu ve yargıyı ele geçirerek bu iki kurum üzerinden devleti ele geçirmeye kalkışmasıydı. Ben bir Hâkimin-savcının-valinin-komutanın veya benzeri bir kamu görevlisinin fetöcü olmalarını hep hayretle karşıladım, şaşırdım ve gereken yaptırımların ivedilikle uygulanması gerektiğine inandım.  Ama bir dönem bunlara fırsat verildi ve bunlar adli makamlara sızdılar. İşte bu dönemde laik-demokrat-tarafsız ve bağımsız olmak isteyen hâkim ve savcılar ya emekli oldular veya mevcut görevlerinden uzaklaştırıldılar.

Sonra sap döndü, keser döndü, gün geldi hesap döndü.

Bu Feto denen terör örgütünün mensubu olduğu ileri sürülen birçok hâkim ve savcı haklı olarak görevden uzaklaştırıldı. Kurunun yanında yaş da yandı mı bilemem. Ama sonrasında bu meslekten uzaklaştırılanların yerine yazılı sınavda çok düşük oy olanlar bile hâkim-savcı olarak göreve atandılar. Bunların bir kısmı çok genç yaşta oldukları halde hemen büyük kentlerde görevlendirildiler. Bu genç hukukçular şimdi "Çocuk Hakimler" diye anılmaktadırlar. 25 yaş civarındaki bu hâkim ve savcılar iş yükü çok büyük olmasına rağmen 20-25 yıl sonra görev alabilecekleri illere atandılar. Deney kazanmanın çok önemli olduğu bu meslek bu deneyden yoksun genç hukukçular için de yük oldu. Bu konuda Prof Dr. Talat Canpolat tarafından şöyle bir paylaşım yapılmıştı: Hukuk devleti için çocuk gelinler kadar   "çocuk avukat/Hâkim/Savcıları da konuşmalıyız.  Bu meslekler bilginin yanında tecrübeyi de gerektirir. 23-24 yaşında icra edilemez. (13 Mayıs 2019, saat19)

Ayrıca hakimlik sınavında yüksek not alan birçok adayın mülakatta elendikleri yerlerine yazılı sınavda düşük not alan ama siyasi görüşü iktidara yakın adayların atandıkları da ileri sürülmüştü ve sürülmektedir.

Sonuçta mahkemelerden çelişkili ve kamu oyununun kuşkuyla karşıladığı kararlar çıktı. Bazı kararlardan hemen sonra Hakimler Savcılar Kurulu tarafından o kararları veren hakimler görevlerinden uzaklaştırıldı. Bazı şüpheliler için bir mahkemenin tahliye kararı vermesinden hemen sonra tahliye gerçekleştirilmeden bir başka mahkeme tutukluluk kararı verdi. Ayrıca bazı sanıklar hakkında ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen ağır cezalar hatta "müebbet hapis" cezaları Yargıtay tarafından "beraat" kararlarıyla sonuçlandı. Bazı davalarda da devam eden davalar hakkında bazı yetkililer ve hatta Cumhurbaşkanı açıklama yapmaktan çekinmedi.

Sonuçta yargıya güven azaldı. "Metropol" araştırma şirketinin yaptığı bir kamuoyu yoklamasında ankete katılanların yüzde 54,3'ü "mahkemelere güvenmediğini" söylerken yüzde 41,0 ri güvendiğini söylemesi acı bir gerçektir. Ayrıca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'nda TÜİK verilerine dayanarak, yasaların herkese tarafsız ve adil uygulandığını düşünenlerin oranının yüzde 38,1 olduğunu söylemişti. Adli istatistiklere göre gerek hukuk ve gerekse ceza mahkemelerince verilen kararların neredeyse yüzde 50'ye yakını yanlış. Oysa Japonya ve Avrupa ülkelerinde yanlış kararların oranı yüzde 10 civarındadır.

Bu sonuçlara her yıl binlerce dava dosyasında verilen kararlar için yine yargının 'Pardon' dediği gerçeği karşımıza çıkıyor. Elbette ki yargıya olan güvende her geçen gün daha çok azalıyor. Özellikle siyasallaşma suçlamalarının olduğu davalarda hukukun ihmal edildiği iddiaları yoğunluk kazanıyor.

Önceden adli yıl açılış törenleri Yargıtay'da yapılırdı. 15 Temmuz 2016"daki darbe girişiminden sonra bu tören Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamına elbette ki herkes saygılı olmalıdır. Ancak şimdi Cumhurbaşkanı aynı zamanda yürütmenin de başı ve partisinin genel başkanıdır. Bu nedenle emekli bir yargıç olarak diyorum ki adli yıl törenleri Yargıtay bünyesinde yapılmalı ve yasama, yürütme, yargı güçler ayrılığı ilkesi zedelenmemelidir.

Tüm yargı emekçilerinin "Adalet Yılını" kutluyor, adalete olan güvenin yaşanacağı günleri umutla bekliyorum

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları