Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Gerçeklerle yüzleşmek gerek

Lüfer başta olmak üzere Boğaz'daki balıkların başına gelenleri en iyi ifade edenlerden biri de İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Yıldız. Bu konuyla ilgili olarak bakın Doç. Dr. Yıldız bu konuda neler söylüyor:

"Sadece lüfer değil tüm türlerle ilgili stokların biyolojik limitlerin dışında olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konuldu. 54 ticari stokun yüzde 85'inin aşırı avlanmış durumda olduğu ve Marmara Denizi'nde sadece 'sardalya' ve 'istavrit' stoğunun aşırı avlanmaya maruz kaldığı gözlendi.

Ticari türlerin yarısından fazlası tehlike altında. Marmara Denizi'nde ise durum Karadeniz'den daha da kötü durumda. 19 adet yok olmuş tür ve ticari olarak soyu tükenmiş 22 tür tespit edildi. Burada stoklara olumsuz olarak etki eden faktörler aşırı avcılık, illegal-kayıt dışı-kural dışı balıkçılık, habitat kayıpları, kirlilik olarak sıralanıyor."

'Boğazın prensi' olarak adlandırılan lüfer; kurnaz, atılgan, yırtıcı ve suda hareket eden her şeye saldıran bir predatör olarak biliniyor. Tarihi kayıtlarda; Bizans döneminde orkinos ve palamut Boğaziçi'nin simgesi olarak geçiyor. Lüfer ise Osmanlı döneminde İstanbul'un simgesi olarak kabul ediliyor.

Taner Yıldız, Marmara'da balık türlerinin azalmasının nedenlerini de şöyle sıralıyor:

"Kıyılara yapılan dolgu alanlar balıkların göç yollarını, yumurtlama ve beslenme alanlarını daraltıyor. Bu durum da üreme başarısını ve dolayısıyla stokun geleceğini oluşturacak yavru sayısında azalmalara neden oluyor. Bir diğer etken ise her yönüyle karşı karşıya kaldığımız iklim değişikliğine bağlı su sıcaklıklarının yükselmesi. Yakın zamanda yayınlanan bir çalışma, 1970-1990'lı yıllar arasında Liguarian Denizi'nde neredeyse hiç görülmeyen Lüfer türünün 1990'lı yılların ortasından itibaren artan bir trendle bolluğunun bu denizde arttığını ortaya koyuyor. Buradan hareketle iklim değişikliği nedeniyle türlerin göç hareketlerinde kayma olabileceği unutulmamalıdır."

Teknelerin artışı da bazı endişeleri beraberinde getirdi. "Marmara'da yıllar sonra geçici bolluk, avlanma politikaları sebebiyle kısa mı sürecek?" sorusuna Yıldız, mevcut balıkçılık yönetimi mevzuatına göre, İstanbul Boğazında; Ahırkapı ve Kadıköy İnci Burnu Mendirek Fenerini birleştiren hat ile Yeniköy Vapur İskelesi ve Çubuklu Kozaltı Burnunu birleştiren hat arasında kalan alanda gırgır ağları ile su ürünleri avcılığının yasak olduğunu hatırlatıyor.

"Yani, boğazın kuzeyinde gırgır ağları ile avcılığa zaman ve derinlik yasağına uygun olması şartı ile izin verilmektedir. Diğer küçük tekneler ise boğazın her yerinde trafik ayrım hattı dışında avcılık yapabilmektedir. Ancak stokların mevcut durumu ortadayken gelecek için olumlu ve umutlu olmak da zor..."

Doç. Dr. Taner Yıldız şu tespitlerde  bulunuyor: "Lüferlerin ilk üreme boyuna gelmemiş 'çinekop' ve 'defne yaprağı' türlerinin avı denetlenmeli. Her bir türün her bir bireyi en az bir kere üreme şansı verilmeden stoktan çekilmemeli.

Balıkçı teknelerince avlanan ve karaya çıkarılan av miktarı sınırlanmalı.

Ülkemizde hamsi ve beyaz kum midyesi gibi türler için uygulanan kota lüfer için de uygulanmalı.

İstanbul Boğazı gibi hassas habitatlarda tüm teknelere sağlanan 'tutabildiğin kadar tut (açık erişim modeli) yerine 'sınırlandırılmış (kotaya dayalı yönetim modeli) getirilmeli.

Marmara Denizi'nde koruma alanlarının sayısı acilen arttırılmalı.

15 metre üstü her teknede su bilimleri/su ürünleri mühendisleri gözlemci olarak çalıştırılmalı ve avcılık kontrolleri yerinde yapılmalı.

Oltacılar için de belli avlanma platformları yapılarak giriş ve çıkışlar kontrol edilmeli.

İstanbul Boğazı'nda balıkçılık yönetimi mutlaka deniz trafiği dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi 2006 yılı itibariyle yürürlüğe koyduğu düzenlemede gırgır avcılığını kıyıdan en az 300 metre mesafe içerisinde ve 50 metreden sığ sularda yasakladı. Endüstriyel balıkçılığın kapasite bakımından en büyük paydaşı olan gırgır tekneleri için Türkiye'de ise bu derinliksel yasak 18 metreden 24 metreye çıkarıldı. Ancak mevzuat uygulamaya geçirilirken herhangi bir bilimsel çalışma yapılmadı. Gırgır balıkçılığı için uygulanacak derinliksel yasak, sahada yapılacak çalışmalar sonucunda AB kurallarına uyum çerçevesinde ele alınmalı ve kıyısal alanların korunması için 50 metreye çıkarılmalı."

Evet bilimadamı bunları söylüyor. İster uyulsun, ister uyulmasın!..

Bizlerin gerçeklerle yüzleşmesi gerek.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları