Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Geçmişi asla unutmayalım

Tarih, 29 Ağustos 1958...

Cumhuriyetin kuruluşundan sadece 35 yıl sonra...

İstanbul'daki Salı Pazarı yakınındaki Karaköy Limanı'na bir Amerikan şilebi yanaşır...

Güvertede üzeri Türk ve Amerikan bayraklarıyla süslenmiş büyük bir pankart bulunmaktadır. Pankartta büyük harflerle; "3 milyon ton Amerikan buğdayı" yazmaktadır.

Amerikan şilebini sahilde "Yaşa!.. Varol!.." sözleriyle coşkulu bir kalabalık karşılamaktadır. Kalabalığın düzensiz bağırışına; bando, mızıka, davul ve trompet sesleri de karışmaktadır.

Bazen de "Sana Nerden Gönül Verdim"le tanınmış Celal İnce'nin "Yaşa Amerika" dostluk şarkısı da hoparlörlerden söyleniyor:

"Amerika Amerika...

Türkler dünya durdukça...

Beraberdir seninle...

Hürriyet savaşında..

Bu bir dostluk şarkısıdır...

Kardeşliğin yankısıdır...

Kore'de olduk kan kardeşi..

Sönmez bu dostluğun ateşi"

***

Celal İnce'nin "Yaşa Amerika"sından sonra Amerikan diplomatlarıyla, Türk bürokratlar durmadan nutuk üzerine nutuk atıyor:

"Dost Amerika...", "Kardeş Amerika...", "Yaşa Amerika..." nidaları havada uçuşuyor. Bir tek Stella Lee tarafından İngilizce'ye uyarlanan Eydie Gormé ve Eartha Kitt tarafından okunan "Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur" yok!..

***

Neyse biz yine dönelim Karaköy Limanı'na halk kendinden geçmiş bir şekilde sevinç içinde bağırıp, zıplıyor.

Gemide sadece buğday yok..

Ambarı arpa, mısır, konserve sığır eti, peynir, süt tozu, pamuk tohumu, soya fasulyesi yağı ile dolu...

Bunun adı: Amerikan Yardımı..

Buna karşılık, tıpkı Türk halkının cebinden çıkan para yaklaşık 20 milyon dolar.

***

İş bununla da kalmıyor..

İki ülke arasında 12 Kasım 1956 tarihinde imzalanan sözleşmede ayan beyan her şey ortada: Gelin o güne dönüp, anlaşmanın maddelerine bir bakalım: .

* Benim belirlediğim kapasiteden fazla buğday ekmeyeceksin.

* Sadece benim verdiğim tohumu kullanacaksın.

* Hiç bir ülkeye buğday ihraç etmeyeceksin.

??!!!

Bu maddeler, savaşı kaybetmiş bir ülkeye bile dayatılamaz...

Oysa Türkiye Ocak -Şubat 1942'de Kurtuluş gemisiyle ha bire açlıktan kıvranan Yunanistan'a yiyecek taşıyordu. Hem de 5 kuruş karşılık beklemeden, bir de Alman denizaltılarının Akdeniz'de vuracak gemi aradıkları bir dönemde.

Bir de bu olaydan daha 20 yıl önce Yunanistan'la Türkiye gırtlak gırtlağa girmişken... Türkiye her şeyi bir kenara bırakıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın aç biilaç bıraktığı komşusuna ölümü bile göze alan denizcileriyle yardıma koşmuştu.

Bugün Türkiye buğday ithal etmek zorundaysa, Karaköy Limanı'ndaki o görüntüleri, hiç ama hiç unutmamalıdır. O görüntüler; aslında Türk tarımına, köylüsüne ve çiftçisine ihanetin bir belgesidir...

Bizler aradan geçen bunca zamana karşı o fotoğrafa dönüp dönüp bir daha bakmalıyız.

Yoksa daha çoook "Katibim" şarkısının Türkçe sözleri olanı;

"Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur

Kâtibimin setresi uzun, eteği çamur.

Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur,

Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır

Kâtibime setrede pantol ne güzel yaraşır

Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır,

Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır.

Üsküdar'a gider iken bir mendil buldum,

Mendilin içine lokum doldurdum..."u

hatırlayıp; "Kâtibime kokakolalı da gömlek ne güzel yaraşır" nakaratını söyler dururuz.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları