Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mehmet Eyüp Yardımcı

Mehmet Eyüp Yardımcı

Yazar

Franco Gemma'nın eli

Orta Doğu'dan Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir alanda şans, bereket ve mutluluk getireceğine inanıldığı için duvarları süslemiş "Hamse" ya da yaygın adı ile "Fâtımâ'nın Eli"ni bilmeyen yoktur, futbol tarihleri 1954 yılını gösterdiğinde ise Türkiye milli takımı, İkinci Dünya Savaşı etkilerini ekonomik olarak çokça hissettiği için 1950 yılındaki Brezilya'da gerçekleştirilen Dünya Kupası organizasyonuna gönderemediği milli takımını, 1954 yılındaki İsviçre'deki organizasyona göndermeyi arzu ediyordu.

Bu yolda Türkiye, İspanya ile Madrid'de oynadığı ilk maçı 4-0 kaybetmiş, ikinci maç o dönemki adı ile Mithatpaşa Stadı olan şimdiki adı Vodafone Park'ta oynanmış ve milli takım ikinci maçı Burhan'ın golüyle 1-0 kazanınca dönemin kuralları doğrultusunda üçüncü maçın oynanması gerekliliği meydana gelmiştir. İtalya'nın başkenti Roma'da oynanan karşılaşmanın sonucu 0-0 biter ve her iki takım kaptanı, FIFA yetkilileri maçın hakemi İtalyan Bernardi'nin etrafında toplanır. Dünya Kupası'na gidecek takımı belirlemek için kura çekilecektir ve kura için kalabalığın içinden bir çocuk seçilir "Franco Gemma".

İspanyollar Diktatör Franco ile aynı adı taşıyan bir çocuğun çekeceği kuradan memnundur ve açıkçası sonuçtanda çok emindirler ama İspanyollar Franco Gemma'nın elinin dediği kağıtta "Turchia" yazdığı anda allak bullak olurlar.

 

*

Türkiye'ye şans getiren elin sahibi Franco Gemma, o gün yaşadıklarını ünlü gazeteci Reha Erus'a şöyle anlatır; "Evimiz stada yakındı ve biz maçlara hep bedava girerdik. Goller atıldı, maç bitti. Stattan çıkarken iki polis memuru peşime düştü. Ben koştum onlar kovaladı ve sonunda yakalandım. Maça beleş girdiğim için yakalandım sandım, bırakmaları için yalvardım. Bırakmadılar, gözlerimi beyaz bir mendille bağlayıp, bir kupanın içindeki iki kağıt parçasından birini çekmemi istediler. Korkarak sağ elimi götürdüm, parmaklarıma çarpan ilk kağıdı çıkarttım. Elimden kağıdı alan kişi "Turchie" diye bağırdı. Ardından Türk futbolcular beni havaya kaldırdılar. Yüzümü gözümü öptüler. Bu arada sonradan İspanyol olduklarını öğrendiğim bazı futbolcular yüzüme tükürdüler."

 

Euro 2020'de Şenol Güneş yönetimindeki milli takım, dibe vurduktan sonra milli takım Stefan Kuntz'a teslim edildi.

Dünya Kupası trenini kaçırdık, ruh halinden sıyrılıp son vagona tutunarak play offlara katılma hakkını elde ettik. Portekiz ile oynayacağımız maçın Stefan Kuntz ve milli takım için anlamı çok büyük çünkü bu maç "Rüştünü ispat maçıdır".  Milli takım bu elemeyi geçerse tarihin cilvesi olarak büyük olasılıkla karşımıza Franco Gemma'nın ülkesi İtalya çıkabilir.

Her şeyi zaman içinde göreceğiz.

Ligimize döndüğümüzde, Beşiktaş çıkış maçı olacak Giresunspor karşısında 4-0 gibi bir sonuç yaşayınca kendi iç dünyasında git-gel yaşayan Sergen Yalçın "benim gördüğüm bizden bi'cacık olmaz" minvalinde verdiği beyanatın ertesi gün sayın başkan Ahmet Nur Çebi ile yaptığı görüşme sonrasında devam kararı aldı.

Sergen Yalçın kucağında her an patlamaya hazır bomba ile Kasımpaşa karşısında ne yapacak?

Var olan kadro yapısına uygun sisteme dönecek mi?

Egosunu bir kenara bırakıp, tıpkı geçen sezon olduğu gibi "elini" takım üzerinden çekmeyecek mi? Bekleyip, göreceğiz.

Bir teknik direktör bilinmezliği de Fenerbahçe'de yaşanıyor ama farklı boyutta. Vitor Pereira'nın inatçı yapısı saha içinde takıma zarar verirken, bir görünmez daha doğrusu görünüpte çokça üzerine konuşulmayan zarar sayın başkan Ali Koç'tan gelmektedir. Sayın başkan Ali Koç, rahle-i tedrisat'ından geçtiği sayın Aziz Yıldırım'ı aratmayacak kıvama gelmiştir. Bu kıvam mevcut Fenerbahçe'ye zarar vermektedir. Fenerbahçe'de Vitor Pereira etkisini, ligde kalabilmek umutlarını her daim taze tutmaya çalışan gerçekten önemli Rizespor karşısında göreceğiz. Vitor Pereira, saha içindeki gerçekleri görebilme yetisine sahip mi? Yoksa dönen tekere çomak sokmak kabiliyetinde bir üst sınıfa mı atladı? Bize ispatlayacak ve bu ispat kendisi buradan gidene kadar üstünde yafta olarak kalacaktır.

Avrupa'da memleketin yüz akı olmaya devam eden Galatasaray'ın her dönüşteki performans etkilenmesini Malatyaspor karşısında tekrarını yaşadık. Fatih Terim, bu hafta karşısında diğer usta Mustafa Denizli ve ekibi Altay karşısında neler yapacak merak içindeyiz çünkü bu Galatasaray-Altay maçı değil açıkçası "ustaların savaşı" olan bir maç olacaktır.

Ligin an itibariyle en rahat ekibi, kimsenin dokunmadığı, incitmediği Trabzonspor kendi evinde Adana Demirspor'u çok rahat geçecektir. Trabzonspor için tek handikap ara transfer dönemine kadar takım içindeki önemli figürlerden herhangi birinin sakatlık yaşaması olacaktır. Böyle bir şeyin olmasını tabiki istemeyiz ama olası böyle bir durumda Trabzonspor için zorlu bir dönem başlayacaktır. Ara transfer döneminde mevcut ülke ekonomik şartlarında yabancı transferinde ne yapabilirler? Takımın takviye gerektiren mevkilerine yeni isimler katabilirler mi? Bu konuların cevabını tüm futbolseverler olarak göreceğiz.

Franco Gemma'nın elinden bugün teknik direktörlerinin elinin değmesini beklediğimiz ülke futbolu henüz bizlere 1954 yılının Roma sevincini yaşatamadı, ne diyelim sabır en büyük ilaçtır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları