Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Fahreddin Reşad  veya Rumbeyoğlu

"Türk'üm, doğruyum, çalışkanım..." diye başlayan Andımız'ın okullarda okunmasının yasaklanması bana; Fahreddin Reşad'ı hatırlattı. Fahreddin Reşad Bey veya bilinen adıyla Rumbeyoğlu Fahreddin Bey 1867-1943 yılları arasında yaşadı. Rumbeyoğlu; en son Osmanlı hükümetinde Maarif (Milli Eğitim) ve Adliye Nazırlıkları (Bakanlıkları) ve de diplomat olarak görev yapmıştı.

Ağustos-Ekim 1912 arasında Karadağ'ın o dönemdeki başkenti Çetine (Cetinje) ve Macaristan'ın başkenti Budapeşte Elçiliği'nde görev yaptı. Bu görevi sırasında Budapeşte'deki eski Osmanlı eserlerinden Gülbababayırı'ndaki Gül Baba Türbesi'nin restorasyonu ile yakından ilgilendi. Bu konuda bir de makale yazdı.

Ocak-Kasım 1914 arasında Çarlık Rusyası'nın o dönemdeki başkenti Petersburg'da  o dönemde büyükelçi atanmadığı için diplomatik ilişkileri yürütmek üzere görevlendirilen, misyon şefinin yokluğunda ona vekalet eden diplomat olarak, yani maslahatgüzarlık yaptı. 18 Ekim 1912'de imzalanan Uşi Antlaşması'nı Osmanlı Devleti adına imzalayanlardan biriydi. Nisan-Temmuz 1920 ayları arasında Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanı) 1921 yılına kadar ise Adliye Nazırlığı (Bakanlığı) yaptı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilaf Devletleriyle Osmanlı Devleti arasında imzalanan Sevr Antlaşması sırasında hükûmette bulunduğu ve Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele'ye karşı kurulan Kuvayı İnzibatiye üyesi olduğu için cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında yüzelliliklerden biri olarak sınırdışı edildi. 1938 yılında ilan edilen afla Türkiye'ye geri döndü ve 1943 yılında hayata gözlerini kapadı.

Rumbeyoğlu Fahrettin Bey, 1920 yılında İstanbul'un işgali sürerken Damat Ferit hükümetinde Maarif Nazırlığı'na yani Milli Eğitim Bakanlığı'na getirildi. Göreve gelir gelmez ilk işi okuma kitaplarından "Türk" sözünü çıkartmak olacaktı.

İşgal döneminde Damat Ferit Hükümeti'nin Eğitim Bakanı, aynı zamanda da mareşal rütbeli Rumbeyoğlu Fahrettin Bey'in malesef ilk uygulaması buydu. Tarihçi Suat Aydın, hazırladığı bir sınav sorusunda Turgut Özakman'dan naklen bu bilgiyi verdikten sonra  "Neden Rum, Ermeni, Kürt, Çerkez, Arap, Arnavut vb. sözcükler yasaklanmamıştı?" diye sorar.

Dr. Necdet Aysal da bir makalesinde, Damat Ferit hükümetini anlatırken, Tevfik Bıyıklıoğlu'nun  "Atatürk Anadolu'da"  kitabından naklen şu bilgileri verir: "Damat Ferit Hükümeti'nde Adalet Bakanı Ali Rüştü Bey, Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini isteyen bir kişi idi. Milli Eğitim Bakanı Rumbeyoğlu Fahrettin Bey ise okul kitaplarında bulunan Türk kelimesi yerine Osmanlı kelimesinin konmasını emretmişti."

Damat Ferit Hükümeti işgalcilere direnenlere karşı Kuvayı Milliye'yi bir isyan hareketi olarak suçlayan bildirisi ile asilerin katledilmelerinin şeriat yönünden gerekli olduğuna dair bir fetva yayınlayacaktı. Anadolu hareketini bastırmak amacıyla işbaşına getirilen Damat Ferit Paşa ve ekibi, bu amaçla 18 Nisan 1920'de çıkarılan bir kararname ile başında Marif Nazırı ve de mareşal  Rumbeyoğlu Fahreddin'in bulunduğu "Kuvayi İnzibatiye"yi kurmuş, iç isyanları örgütlemiş, Türk'ü Türk'e kırdırmıştı. İşgalle beraber İngilizler, Meclisi de basarak bazı milletvekillerini ve aydınları tutuklayacak, Malta'ya süreceklerdi.

Damat Ferit Hükümeti ve onun en etkin üyesi bulunan Rumbeyoğlu Fahreddin'in bu tutumlarına karşı çıkan milliyetçi aydınlar da vardı.

Falih Rıfkı Atay anılarında bu olayı anımsatırken; "Bir anda hepimiz yeniden Osmanlı olmuştuk" diyecektir. Yahya Kemal ise; "Adına bak hem Rum, hem Beyoğlu. Ne beklersin bu adamdan?" diye eleştirecekti.

Ancak herkes Falih Rıfkı Atay veya Yahya Kemal gibi değildir. Bugün "Andımız"a karşı çıkan sözde aydınlar da vardır. Düşman işgalini kabullenmiş bu sözde aydınlar; Türk olmadıklarını açıklamak için adeta kuyruğa gireceklerdir.

Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı, bir Fransız gazetesine şu demeci vermeyi ihmal etmez: "İngilizlerden çok şey öğrendim. Fransız medeniyetine hayranım. Bende duygu ve düşünce bakımından beğenilecek ne varsa, sizindir. Bende fena olan her şeyin kaynağı benim!" Rıza Tevfik Bölükbaşı da Rumbeyoğlu Fahrettin Bey gibi Kurtuluş Savaşı sonrası ülkeden sürgün edilecek 150'likler arasında yer almakta gecikmeyecekti.

Rumbeyoğlu bugün hayatta olsaydı "Ne mutlu Türküm diyene" sözünün dağdan, taştan kazındığını, "Andımız"ın kitaplardan silindiğini görüp çok mutlu olurdu herhalde.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları