Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Ermeni diasporası nasıl 'MAT' oldu

Altay dilleri teorisi, Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve Japoncanın bir dilden, yani aynı kökten geldiği görüşüne dayanan bir teoridir. Araştırmacılar arasında, Korece ve Japoncanın bu gruba dahil olup olmadığı konusunda zaman zaman tartışmalar yaşansa da son yıllarda bu iki dil de Altay dil ailesi içinde anılmaya başlanmıştır.

Altay dilleri arasındaki yakınlığın, genetik akrabalıktan kaynaklandığı görüşü ilk olarak Strahlenberg tarafından ortaya atıldı. Genetik akrabalığın reddi ise 1820'de Rémusat ile başlamıştır. İki buçuk asrı geçen süre içerisinde K. Grønbech, J. R. Krueger, Clauson, Doerfer, Benzing, Şçerbak ve Róna-Tas gibi isimler genetik akrabalığı reddetmişlerdir. Ramstedt, Németh, Poppe, Aalto ve Baskakov gibi araştırmacılar ise genetik akrabalığı savunmuşlardır. Türkiye'deki Türkologlar da, başta Talat Tekin, Osman Nedim Tuna ve Tuncer Gülensoy gibi isimler olmak üzere, adı geçen diller arasında genetik akrabalığın söz konusu olduğu görüşünde genellikle birleşmiş görünmektedirler.

Altay dillerini konuşanların sayısı, kaynaklarda farklı farklı verilmiştir. Bu dilleri konuşanların sayısı kaynaklarda 250-350 milyon arası gösterilmiştir.

Altay dilleri teorisine inanan araştırmacılar, bu dillerin yaşı üzerinde de durmuşlardır. Bugün, Altay dil ailesi içinde düşünülen dillerin Ana Altay dilinden ne zaman ayrıldıkları hususunda, bilim adamlarınca çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Ramstedt'e göre Tunguz, Kore, Moğol ve Türk dilleri ve halkları M.Ö. 4000 yılında birbirinden ayrılmıştır. Ligeti, bu tarihi M.Ö. 3000-2000'lere götürmüştür.

Altay dillerinin başlıca ortak özelliklerini şu şekilde sıralanmıştır:

* Aile içinde yer alan dillerin hepsi de eklemeli dillerdir.

* Türetme ve çekimde hep son ekler kullanılır. Bu dillerde ön ek sistemi yoktur.

* Altay dillerinde cinsiyet de yoktur. Bu nedenle kelimeler şekil değişikliğine uğramaz.

* Sayı sıfatlarından sonra gelen adlar genellikle teklik biçimindedir: iki el, üç ev, beş oda gibi.

* Altay dilleri eklemeli dil yapısında olduğundan kelime kök ve gövdeleri sabittir. Türetme yeni eklerle yapılır. Zengin bir ek sistemi vardır.

* Diller arasında, aynı kökten kaynaklanmış ortak ekler vardır. Bu özellikle Moğolca ile Türkçe arasında daha belirgindir.

* Cümle yapısı bakımından özne fiilden önce gelir ve genellikle baştadır. Fiil cümlenin sonundadır. Ad ve sıfat tamlamalarında, belirten belirtilenden önce gelir.

* r/z ve ş/l ses denklikleri.

* Altay dillerinde ünlü uyumlarının varlığı.

* Altay dillerinin hiçbirinde kelime başında r, l ve n ünsüzleri bulunmaz. Türkçe ve Moğolcada f fonemi yoktur.

Evet bütün bu özellikleri taşıyan Türkçe ve Japonca kardeş dildir. Yukarıda anlattığımız ve de pek çok bilim adamının ısrarla sölediği gibi bu dil yakınlığı, otomatik olarak genetik akrabalığı da getirmektedir.

Tarih boyunca Türk-Japon ilişkileri de hep iyi yolda yürümüştür. Taraflar; I. ve II. Dünya Savaşları'ndaki sembolik olarak aldıkları ve asla uygulamadıkları savaş kararlarını saymazsak hep barış, birlik ve beraberlik içinde ilişkilerini geliştirmiştir. Abdülhamit'en Mustafa Kemal Atatürk'e kadar Türk devlet geleneğinde Japonya ile ilişkileri geliştirme birinci sırada yer alır.

Türk devlet geleneği böyledir de; ya Japon devlet geleneği nasıldır dersiniz? Gelin onu da yakın bir zamanda gerçekleşen bir olayla anlatalım: 

Gözünü çapak bürümüş yandaş medyanın burnunun ucunu göremediği gibi bu önemli haberi de göremedi. Gelin bu haberi de Japonya'nın en büyük TV medyası nhk'nin world kanalı haberinden aktaralım: Bu habere göre; 24 Nisan sözde Ermeni soykırımı için Ermeni diasporasının Japon devletine; "Gelin bu yıl bu soykırımı siz de tanıyın" teklifine, Japonlar olumsuz yanıt vermiş. Japon devleti bununla da kalmamış; "Her yıl bize aynı teklifi getirmeyin" diyerek bunu kökten devre dışı bırakmış.

Ancak Ermeni diasporası bu işten cayar mı? Japonya'ya ikinci bir teklif öne sürdüler; "Pekiyi şimdilik soykırımı tanımayın. Ancak gelin, Türkler'in yaptığı katliam için diktiğimiz soykırım anıtına çiçek bırakın. Bakın daha dün Türklerle aynı İslam dinine inanan, Türkler'in de 'din kardeşi', 'aynı ümmet'ten dedikleri Arap dünyası, Türkler'in yaptığı jenositi tanıyarak, Soykırım Anıtı'nı ziyaret etti. Buna Türk kamuoyunun haber bile olmadı, çıtı bile çıkmadı. Siz Japonların endişelenmesine hiç gerek yok" diyerek.  Ermeni diasporasının bu teklifini, Japonlar; "Bizim ülke dinamiklerimiz ve Türklere bakış açımız farklı" diyerek ellerinin tersiyle reddetmişler...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları