Son günlerde sosyal medyada Kızılderililerin kökeni hakkında pek çok yazı yazılıyor.
Bu iddiaların temelinde; Amerikalı ve Rus antropologların araştırmasında, Kuzey Amerika kıtasının ilk sakinlerinin genetik beşiğinin Sibirya'nın güneyindeki dağlık Altay bölgesi olduğu iddiası yatıyor.
ABD'deki İnsan Genetiği Dergisi'nde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Pennsylvania Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Doçent Thedodore Schurr; bugünkü Rusya, Moğolistan, Çin ve Kazakistan'ın kesiştiği Altay bölgesinin on binlerce yıldır çok sayıda halkın gelip gittiği kilit bir yer olduğu konusunda ısrarcı.
Bu araştırmaya göre; Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları, bu halklardan biri. Bugün Rusya Federasyonu'nun bir parçası olan Altay'dan 20 bin ile 25 bin yıl önce Amerika kıtasına geçmişler. Asyalılara ait genetik özelliklere sahip çıkık elmacık kemikli, açık alınlı, çekik gözlü bu insanlar, tüm Sibirya'yı katettiler ve o dönemde sular altında olmayan Bering Boğazı'nı geçerek Kuzey Amerika'ya girdiler.
Hemen belirtmekte fayda görüyoruz ki; bilim adamlarının bugün tarif ettikleri Altay bölgesi: Türk tarihinin en önemli merkezlerinden birisi. Çünkü, bu topraklar, tarih boyunca kanıtlanmış olan Türklerin anavatanı. Hyung-Nu (Hun) Türk İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra 5. yüzyıl başlarında demirci Açina (Asena) boyu bu bölgede ortaya çıktı. Kendilerine "Soylu Kurt" anlamına gelen Aşina diyen bu Türkler, tarihte Gök Türk İmparatorluğu olarak bilinen devleti kurdular.
Bunlar, düşmanlardan korunmak için başlangıçta kendilerine ulu sıradağların kesiştiği bu sarp alanı yurt olarak seçtiler. Bulundukları bu noktaya da "Dik Yamaç" anlamına gelen Ergenekon diyorlardı.
Bu bilgiler, ikisi de tanınmış şair olan Nikolay Gumilyov ve Anna Akhmatova'nın evlatları olarak hayata merhaba diyen dünyaca ünlü Sovyet tarihçisi Lev Nikolayeviç Gumilev'in "Eski Türkler" isimli kitabında yer almaktadır. Bu Türkler ile demirci Türkmenler arasındaki bağlantıyı Türk Kimliği adlı eserde de görmek mümkün. Bu demirci Açinalar; Asya'nın o dönemdeki teknolojik üstünlüğü olan demir eritme ve demire şekil verme bilgisini ellerinde tutuyorlardı. Bu teknikle de çok değerli savaş aletleri yapıyorlar, böylece de milletler mücadelesinde ön safları almış oluyorlardı.
Aslında ABD'li Antropolog Doç. Thedodore Schurr'un tarif ettiği coğrafya, tarihimizde Ergenekon olarak bilinen yerin ta kendisi.
Bugün sadece tarihçiler değil genetik bilimciler de ispat etti ki tarih öncesinden beri Türklerin yaşadığı bu Ergenekon bölgesinden yola çıkan boylar, uzun yolculuktan sonra sadece Kuzey Amerika'ya değil, dünyanın dört bir yanına ulaştılar. Yukarıda anlattığımız kadarıyla Kuzey Amerika'da da; Ergenekon bölgesinden götürdükleri kültürü yaşattılar.
Buna göre Kızılderililer bile Ergenekon'un çocukları. Bir başka yazımızda Kızılderililerle Türkler arasındaki benzerlikten söz edeceğim.
