Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüsameddin Acar

Hüsameddin Acar

Yazar

Dünyadan bir eksildik Cennette bir çoğaldık

GÜN geçmiyor ki şehit haberi gelmesin… Kendi topraklarımızda zaten 35 yıldan beri PKK belası ve uzantılarıyla ilan edilmemiş bir savaş veriyorduk. Bunlara Suriye, Kuzey Irak ve Libya da eklendi…

Bu yüzden de gün geçmiyor ki, şehit haberleri gelmesin. Birinin acısını unutmadan - ki Allah unutturmasın - bir diğer şehit haberi ile yüreğimiz dağlanıyor.

Şehitlik mertebesi dinimize, inancımıza ve değerlerimize göre çok önemli. Ülkesi, namusu ve vatan toprağı için şehit düşen, gazi olan vatandaşlarımıza ne mutlu… Ne mutlu ki, onlar dünyada iken Cennet'le müjdelendiler.

Söz konusu vatansa, gerisi elbette teferruattır. Bu güzel ülkemizi düşman işgalinden kurtarmak için yaklaşık 100 yıl önce ölüm-kalım savaşları verdik.

Öyle bir savaş ki, liseler bile mezun vermedi o yıllarda.

Cepheye 14-15 yaşında, daha bıyıkları bile terlememiş yavrularını gönderen anneler, ellerine kına bile yakardı; kınalı kuzular, dönüşü meçhul olan cephelere…

Yalnızca Çanakkale'de 273 bin 600 şehidimiz var. Balkanlar'dan Anadolu'ya hapsolan Osmanlı İmparatorluğu'nun 1 milyon askeri yaklaşık 10 cephede savaş veriyordu.

Öyle bir savaş ki, Çanakkale'de metrekareye 4 bin mermi düşüyordu. Meşhur 57. Alay'ın büyük bir kısmı 1 saat içinde şehit düşmüştü.

Bir kıyaslama yaparsak, Peygamberimiz Bedir Savaşı'nda 300 kişi ile 900 kişiye karşı savaş verdi ve kazandı. Ancak Çanakkale'de bu oran 1'e 15 idi. İngilizi, Yunanı, Fransızı, Avusturyalısı, Zelandalısı ve Osmanlı'nın çöküşüne sevinen tüm Avrupalılar bizi İç Anadolu bölgesine sıkıştırmak için çırpınıyordu.

Ancak, Türkler 4 bin yıllık tarihinde esarete hiçbir zaman boyun eğmemiş, özgürlük için, tarih yazmak için büyük mücadeleler sergilemişti her devirdi.

İşte, merhum Mehmet Akif'in, Çanakkale'de savaşan askerimize yazdıkları;

"Ne büyüksün ki, şanın kurtarıyor tevhidi,

Bedrin Aslanları ancak bu kadar şanlı idi…

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın!

Herc-ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap;

Seni ancak ebediyetler eder istiap…"

Cephede mücadele veren Mehmetçiğin başarısını, şanını, vatanı ve namusu için canını hiçe sayışını böylesine içten anlatan manzum eser daha kaleme alınamadı.

Özgür ve bağımsız bir ülkeyiz… Ancak böylesine bir vatanı tesis etmek o kalay kolay olmadı. Cephelerde ve gerisinde büyük sıkıntılar yaşadık. Yetimler ve öksüzler ordusu bıraktık. Analar-babalar evlatlarının yolunu gözleyerek  ömrünü tamamladı.

Onun için arada bir çıkan ve "Keşke, İngilizler ve Yunanlılar galip gelseydi" diye demeç veren, bu ülkenin kurucusuna kin ve nefret kusan eblehlere hiç aldırmayın.  Onlar kendi karanlık geçmişlerinde ve bataklıklarında boğulmaya mahkûmdurlar.

İnancımız odur ki, vatan ve namus uğruna, ülke uğruna şehit düşen insanların Allah katında da değeri vardır. Her şehit haberinde içimiz daralıyor, yüreklerimiz yanıyor. Ancak ateş düştüğü yeri daha çok yakıyor.

Şuna inancımız tamdır;

Her şehit haberinde dünyadan bir eksilirken, Cennet'te bir çoğalıyoruz.

ŞEHİT JANDARMA YARBAY SONGÜL YAKUT,

YALNIZCA ONLARDAN BİRİYDİ

SONGÜL Yakut, yaklaşık 35 yıldır kaybettiğimiz 35 bin vatan evladından sadece biri. 1976 Malatya doğumlu olan Songül, 1997'de Kara Harp Okulu'ndan teğmen olarak mezun oldu.

2017'de, Şırnak'ta düşen askeri helikopterdeki 13 şehidimizden sadece biri idi.

Yaklaşık 20 yıllık subaylık hayatında birçok başarılara imza atan Yarbay Songül Yakut, şehit düştüğünde 41 yaşındaydı.

Babası çocuk denecek yaşta ölünce, annesi 5 kardeşle birlikte ona da hem analık hem babalık yapmıştı.

28 yaşında iken bir ilçede jandarma komutanı oldu.

Binbaşı iken FETO kumpası ile yargılandı, çok sevdiği mesleğinden koparıldı.

Azimliydi, yılmadı, mahkemeyi kazandı tekrar görevinin başına döndü.

Kazandığını biriktirdi ve annesine ev aldı.

Görev aldığı yerlerde her zaman kadınların yanında yer aldı. Ezilen kadınlara her zaman kol-kanat gerdi. Zaman zaman tehditler aldı; yılmadı… Mesleğini daha büyük bir aşk ve şevkle icra etti. Annesi zorluklar ve tehditler karşısında güzel kızının başına bir şey gelmesin diye dua ediyordu. Ve hatta, "Kızım istersen istifa et ve evine dön. Her an ölümle burun buruna yaşıyorsun. Bizim de aklımız sende kalıyor!" diye söyleniyordu.

Songül Yakut ise her defasında;

"Bayrağımızın dalgalandığı her yer bizim için vatandır anam, sen merak etme" diye annesinin bu isteğine karşı çıkıyordu.

Songül Yakut, jandarma yarbaydı ve 23. Jandarma Genel Komutanlığı'nda Hareket Merkezi Amiriydi.

Başarılıydı…

Parmakla gösteriliyordu…

Önemli operasyonlarda görev alıyordu.

Ve 31 Mayıs 2017 tarihinde Şırnak'ta tüm ülkeyi yasa boğan o olay yaşandı.

Bir askeri helikopter Şırnak kırsalında düşmüş, tam 13 kahraman askerimiz şehit düşmüştü. Tüm ülkemiz yasa boğulmuştu ama 13 aileye gerçek ateş düşmüştü.

Ağıtlar yakıldı, gözyaşları döküldü. Devlet erkânı tüm şehitlerimizin uğurlanışında aileleri yalnız bırakmadı. On binler, yüz binler terörü lanetledi bir kez daha. Doymak bilmeyen kara toprağın bağrına 13 beden teslim edildi, ruhları ise Yaradan'ın korumasında evvel Allah

Ne de anlamlı söylemiş rahmetli şair, yazar, düşünür ve eski milletvekili Erdem Beyazıt:

"Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm;

Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm?"

Songül Yakut yalnızca bir örnek…

Şehit haberleri biraz azalsa da, yine gelmeye devam ediyor. Ve her defasında kalbimize bir kurşun saplanıyor; ailelere ise ateş…

Üzülüyoruz, ağlıyoruz, kendimizi parçalıyoruz…

Yaradan'ın vaat ettiği Cennet'ine ve İki Cihan Sevgilisi Peygamberimizin kucağına yolcu ediyoruz onları. Bu veçhe ile teselli buluyoruz.

Yazıyı yine Akif'in müthiş şiiriyle noktalayalım;

"Ey şehit oğlu şehit, isteme bendene makber,

Sana kucağını açmış bekliyor Peygamber!"

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları