Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Depremde ‘hayat üçgeni’

Sevgili okuyucularım deprem  2020’de  yine bize kendini hatırlattı. Yaşadığımız İzmir depreminin ardında irili ufaklı birçok ilimiz ve ilçemizde sarsıntılar oluştu. İstanbul depreminin zamanı hakkında yine hocalar tarafından televizyonlarda yorumlar yapıldı. Dünyada deprem denilince ilk akla gelen isimlerden birini Doug Copp olduğunu daha önce belirtmiştim. Dünyanın en tecrübeli kurtarma birimlerinden biri olan Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibi'nin Şefi. Şimdi bu şefin depremde hayatta kalma konusundaki bazı önerilerini tekrarlamakta fayda var…

875 yıkılmış binaya sürünerek girmiş, 60 ülkeden kurtarma ekipleriyle çalışmış, birçok ülkede kurtarma ekipleri oluşturmuş ve çok sayıda ülkedeki birçok kurtarma ekibinin üyesi. Aynı zamanda da Birleşmiş Milletler Felaketleri Azaltma Uzmanı. 1985 yılından beri de dünyadaki bütün büyük felaketlerde görev yapmış bir isim.

1996 yılında Doug Copp'un hayatta kalma metodunu konu alan bir film yapılmış. Türk hükümeti, İstanbul Belediyesi, İstanbul Üniversitesi, Case yapımcılık, ve Aftı bu pratik ve bilimsel testin filme alınmasında iş birliği yapmışlar.

Film için; maket halinde içinde 20 üniteli okulla bir ev yıkılmış. On ünitede "çömel ve korun" metodu uygulanırken, 10 makette ise "hayat üçgeni" metodu uygulanmış. Tasarlanmış yıkımdan sonra görüntüler filme alınıp, sonuçları belgelemek için enkaza geçilip binaya girilmiş. Bina yıkımlarında oluşabilecek şartlar dahilinde direkt olarak gözlemlenebilen ve bilimsel şartlar altında hayatta kalma teknikleri uygulanan film "çömelip korunmak" için saklananlar için hayatta kalma şansının sıfır olduğu ortaya çıkmış.

Hayat üçgeni metodunu kullananlar için hayatta kalabilme şansı yaklaşık olarak %100'ü bulmuş. Bu film Türkiye'de ve Avrupa'nın geri kalan kısmında milyonlarca izleyici tarafından izlenmiş. Ayrıca ABD, Kanada ve Güney Amerika'da RealTV programında izlenmiş.

Enkazına girilen ilk bina 1985 Mexico City depremindeki bir okuldu. Bütün çocuklar sıraların altındaydı. Her bir çocuk kemiklerinin kalınlığına kadar ezilmişlerdi. Sıralarının yanındaki koridorlara uzanmış olsalardı hayatta kalmış olabilirlerdi. Bu "yanlıştı", "gereksizdi", "hataydı". Çocukların neden sıraların arasındaki koridorlarda olmadıkları merak konusuydu. Ancak çocuklara bir şeyin altına saklanmaları söylenmişti. Onlar da bunu uygulamışlardı.

Basitçe ifade edilirse, binalar yıkılırken, objelerin üzerine düşen tavan ağırlığı veya içerideki mobilyalar bu nesnelere çarparken yanlarında bir yer, bir boşluk bırakırlar. Bu boşluk da Doug Copp'un "hayat üçgeni" dediği alandır. Nesne ne kadar büyük ve ne kadar dayanıklı olursa burada saklanan daha az ezilecektir.

Nesneler ne kadar az ezilirse boşluk ve bu boşluğu kullanan kişinin yaralanmama olasılığı da o kadar artıyor. Bir dahaki sefere televizyonda yıkılan binaları izlerken görülen üçgenleri saymakta zorlanırsınız. Her yerde "hayat üçgeni"ni görmeniz mümkündür. Bu üçgenler, yıkılan bir binada göreceğiniz en yaygın biçimdir.

Peru'daki 750 bin nüfuslu Trujillo kentinin İtfaiye Teşkilatı Şefi Prof. Roberto Rosales bu konuda bakın ne diyor: "11 yaşındayken çöken bir binada mahsur kaldım. Mahsur kalışım 1972 yılında 70 bin kişinin öldüğü depremde oldu. Erkek kardeşimin motosikletinin yanında oluşan 'hayat üçgeni' içinde kurtuldum. Yataklarının veya sıraların, masaların altına giren arkadaşlarım malesef ezilerek öldü. Ben 'hayat üçgeni'nin yaşayan örneğiyim. Ölen arkadaşlarım 'çömel ve korun' örnekleridir."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları