Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Coni'nin oyunu ve Arabın Baharı

ABD'nin Arap Baharı'nda oynadığı role gelirsek... Amerika ve Batı'nın özgürlük vaatleri nedense hep zulüm, kan ve ölüm getirmiştir. ABD'nin desteklediği Arap Baharı'nın bilançosunu tam olarak vermek mümkün değildir. Ancak hâlâ tüm bölge kaos ve kargaşaya teslim olmuş durumdadır. Bu olaylarda yüzbinlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı ve evinden barkından oldu.

Arap Baharı, 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta bir gencin kendini yakmasından sonra başlayarak ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle beraber Arap coğrayasının üzerine çöken bunalım dönemidir. Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün ve Yemen gibi ülkeler; Arap Baharı'ndan en çok etkilenen ülkelerdir. Tunus'ta çıkan olaylarda yüzlerce sivil öldü.

25 Ocak 2011'de Mısır'ın en büyük meydanı olan Tahrir Meydanı'nda Arap Baharı'nın rüzgarı yayılmaya başladı. Ülkede gitgide büyüyen isyan nedeniyle Hüsnü Mübarek'in 1981'de başlayan yönetimi 11 Şubat 2011 de istifa etmesiyle son buldu. Ülkedeki tartışmaların ve protestoların artmasıyla beraber 1 Temmuz 2013'te Mısır Ordusu ülke yönetimine el koydu. 30 Haziran 2013 ve 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 2 bin 600 kişinin darbe sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi.

25 Ocak 2011'de 30 yıllık Hüsnü Mübarek rejimi devrildiğinde, başta Batılılar olmak üzere tüm dünya Mısır halkını ayakta alkışlıyordu. Arap uyanışı Tunus'ta başlamıştı, ancak Mısır'da rejimin uyguladığı şiddete karşı gösterilen sivil direniş, Tahrir Meydanı'nı Arap Baharı'nın simgesi yapmıştı. Seçimlerde Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi sandıktan zaferle çıktı. Seçimi kazanmıştı. Demokratik seçimlerle başa gelen ilk Mısır Cumhurbaşkanı'ydı. Mısır'da Arap Baharı yeşeriyordu. Ancak 1 yıl sonra askeri darbe yapıldı. ABD, İsrail, Batılı ve Arap müttefiklerinin desteklediği darbe sırasında binlerce kişi öldürüldü.

Mısır'dan sonra Libya'da özgürlük sesleri yükselmeye başlayacaktı. Libya'da daha ağır bilançolara sebep olan protestolar gerçekleşti. Günler geçtikçe ölenlerin sayısı artmaya ve dünya kamuoyu buna tepki göstermeye başladı. NATO ülkeleri olaylara müdahale etti. Libya'daki olaylarda binlerce kişi öldü. Libya'da daha düne kadar iki ayrı hükümet, iki ayrı meclis oluştu. Sonunda Türkiye'nin de yardımıyla Libya'da BM'nin de tanıdığı meşru iktidar, nispeten istikrar sağladı.

2011'de Bahreyn'de özelleştirilen kaynaklar, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve artan işsizlik oranı protestoların başlamasında en büyük etken olacaktı. Hükümet başlatılan eylemlere çok sert karşılık verdi. Hükümetin sert tepki vermesi, ülke genelindeki birçok kişiyi etkileyerek protestonun büyümesine neden oldu. Ülkede karışıklıkların önü arkası bir türlü kesilemedi.

2011'de yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik gibi sebeplerle Yemen'in başkenti Sana'da da halk isyan başlattı. Şiilerin Yemen'e karşı uygulamalarından ötürü Mansur Hadi'nin duyurusuyla Körfez ülkeleri başta olmak üzere 10 ülke olaya el koydu. Amerika, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkeler İran yanlısı gruplara karşı operasyonlar için destek verdi. Ülkede hâlâ kan dökülüyor.

2012 yılında ABD eğitimi almış bir ordu komutanı olan Amadou Haya Sanogo tarafından gerçekleştirildi.

Sudan'ın Darfur bölgesinde ABD müttefikleri ile katliamları başlattı. Uluslararası kuruluşlara göre Darfur'da bugüne kadar 300 bin insan hayatını kaybetti. 200 bin kadar insan açlık ve sefalet nedeniyle öldürüldü. Yakılıp yıkılan yurtları nedeniyle 2 milyon 700 bin insan tehcir edilip mülteci kamplarında toplandı. BM raporlarına göre, savaş suçu nedeniyle toplam 300 bin insanın öldürüldüğü belgelere geçti.

Arap Baharı'nın en büyük faturasını Suriye hâlâ ödüyor. Suriye'de daha iyi şartlar altında yaşamak isteyen halk, Esad ve yönetimin uyguladığı rejime karşı protestolara başladı. Esad'ın protestolara karşı cevabı ise çok acımasız oldu. Suriye'de öyle bir iç savaş başladı ki 2011'den bu yana hâlâ sürüyor. Ülke parçalara bölündü. Yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Ülkede yaşamın zorlaşmasıyla beraber birçok Suriyeli kendi ülkesinden kaçarak, başka ülkelere sığındı. 5 milyon kadar Suriyeli dünyanın çeşitli yerlerine sığınmacı olarak yerleştirildi. Bunun 4 milyona yakını ise Türkiye'ye sığındı.

Durum ABD, Suriyenin kuzeyinde PKK-PYD'yi silahlandırarak kendi güdümünde devlet kurmaya çalışmasıyla çok farklı bir hâl aldı. Bir yandan muhalifler, Amerikan desteğindeki PKK-PYD ve Sovyet desteğindeki Esat rejimi olarak Suriye'nin 3 bölgeye ayrılması gündeme geldi. ABD ise, Suriye ve Irak için kiralık askerler ve silahlandırdığı çeteleri kullanarak Orta Doğu politikasını yönetiyor.

Libya'dan başlayarak Çad, Nijerya ve Kongo'ya uzanan enerji havzalarının ABD'nin 2015 yılındaki enerji ihtiyacının dörtte birini temin edeceğini gösteriyor. Bu nedenle Somali, Çad, Kenya, Sudan ve Nijerya'da doğan krizler, özellikle de jeolojik araştırmalar Batı Afrika'daki petrol rezervini 60 milyar varil olarak belirledi.

Menfaatleri için Kızılderilileri yok etmeyi, Afrikalıları köle olarak kullanmayı, atom bombası ve kimyasal silahlar kullanarak katliam yapmayı, ülkelerdeki etnik guruplardan faydalanarak onları birbirine düşürmeyi, kardeş kavgalarını, ülkeleri bölmeyi tüm bunları yaparken de dünyaya şirin görünerek Birleşmiş Milletler ve NATO, İnsan hakları örgütleri, IMF ve Dünya Merkez bankası çatısı altında tüm bu teşkilatları yöneterek çok iyi kullandı.

Türkiye'yi de sözde soykırımla suçlayan ABD Başkanı Joe Biden'ın bu hamlesini de yukarıda anlattıklarımla birlikte değerlendirmek gerekir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları