Çocuklara kıymayın efendiler kıymayın hayallerine, kıymayın yarınlarına!
Çocuklar masallardan ne bekler? İşte bu sorunun cevabı 1993-1997 yılarında izleyicileri televizyona kilitleyen "Süper Baba" filminin jenerik müziği olan, piyano ve flütle icra edilen Yeni Türkü'nün o güzelim şarkısının sözlerinde var;
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal
Bana bir masal anlat baba
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay (…)
O melek örneği çocukların uyumak üzere büyüklerine elimi bırakma, bana bir masal anlat derken duymak istedikleri oyunları, kurtla kuzu, şekerle bal, denizle balıklar, yağmurla kar, güneşle ay..
Oysa şimdi bu hayale nasıl kıyıldığının acı ve tüyler ürpertici bir örneğini yaşadık:
Musa Dinç'in "Gül ve Düşün" adını taşıyan kitabı, eserindeki skandal ve
iğrenç cümleler ile gündeme taşındı. Bu sözde kitabın şimdiye kadar hiçbir denetime takılmadan 4 baskı
yapması da şaşırtıcı.
Gül ve Düşün adını taşıyan kitaptaki masallardan "Nasır Amca" ise tamamen
istismar ve tecavüz içerikli. Olur mu demeyin ama bu masalda bir tilki, bir
ayıya tecavüz ediyor. Sahnenin anlatılması iğrenç olduğu kadar, anlatıda
ayının kendisini "suçlu ve mahcup" hissettiği düşünceler de işi iyice skandal
boyuta taşıyor.
Kitaptaki tecavüz sahnesi ise şu şekilde:
"Kurnaz Tilki'nin aklından neler geçmiş acaba? Aklını tomografik süzgeçten
geçirsek fena mı?
Boz Ayı'dan çok çektim, öyle bir şey başına getireyim ki ömrü boyunca
unutmasın. En iyisi tecavüz! Namusunu beş paralık edeyim!" fikri baskın
çıkmış.
(Burada birinden çektiğiniz varsa ona en iyi cevap vermenin tecavüz olduğu ve
ayrıca zorla veya hile ile tecavüz edilmiş bir insanın "namusu beş paralık olur"
vurgusu bilinçli olarak yapılmış)
Boz Ayı, Kurnaz Tilkinin aklından geçirdiği şeytanlık dürtülerini hissetmiş, ama
ne fayda. Japon yapıştırıcı ile yere yapıştırılmış gibi sıkışıp kalan Boz Ayı'nın
son çırpınışları da yarar getirmemiş. Kurnaz Tilki, Boz Ayı'nın arkasına geçmiş
ve çirkin emellerine kavuşmuş. Boz Ayı'nın da bakireliği son bulmuş."
Kurnaz Tilki'nin kendini ölüme çok yakın hissettiği bir sırada, şans ibresi Kurnaz
Tilki'den yana ağır gelmiş.
Gerdekten çıkmış damat misali gibi, gerine gerine göğsünü kabartarak
böğürtlenler arasından çıkmış, doğru kaya dibindeki dere boyuna, dere sığ ve
derin değilmiş. Kurnaz Tilki derede boy abdestini aladursun, Boz Ayı ile Nasır
Amca'ya dönelim.
(Boy abdestini aladursun denilirken tilkinin yaptığı işin
sonunda dini bir görevi yerine getirdiği ve aidiyet vurgusu
yapılıyor)
TECAVÜZE UĞRAYAN AYININ DÜŞÜNCELERİ
Bu sözde masal, sadece tecavüz sahnesi ile değil, anlatımda kullanılan cümleler ve dil bakımından da skandal.
"Boz Ayı'nın üzerine kara bulut mu desem, kâbus mu desem; bir ağırlık
çöktü vermiş. Mahcubiyet ve ar duygusuyla başı önünde eğik, randevu evine
düşmüş fahişeler gibi, kendi kendine içerlenerek mırıldanmış:
Bekâretim gitti, namusum peş paralık oldu! Hangi yüzle ayı alemine
çıkacağım? Damgayı yedim bir kere! Boz Ayı yerine Fahişe Boz Ayı derlerse,
işte o zaman (…)"
(Bu anlatımda istemeyerek, zorla ve hile ile tecavüze uğrayan bir insanın
toplum içine çıkamayacağı, utanmasının gerekeceği, fahişe düzeyine düşeceği
ve damgalı hale geleceği vurgulanmış. Yani sonuçta yaşamına son mu versin
sorusuna çağrışım yapan sapık düşünceler)
Musa Dinç, yazar, şair, editör ve yayıncı unvanlarını taşımış ve görev yapmış.
Şimdi de "Erdemli bir davranış sergileyerek özür diledim, kitap satış dışı
tutuldu; yayınevi ve benim elimde olanları imha ettik. Hakaret ve
küfürler suç teşkil ediyor. Beni tanıyan ve bilenler nasıl bir insan olduğumu
herkes biliyor." diyor.
Olmadı Musa Dinç olmadı! Şimdi de kendini kendi vicdanında yargılayacağına "erdemli" olarak ifade etmek
hakkını kendinde nasıl buluyorsun?
Adı geçen (sözde) bu çocuk kitabının, çocukların erişimine bu kadar kolay bir şekilde açık olması, çocukların ahlaki, fiziksel, zihinsel ve pedagojik gelişimlerine giderilmesi mümkün olmayan zararlar verecek niteliktedir. İvedi olarak bu kitabı yazanın tüm kitapları gözden geçirilmeli ve sakıncalı olan varsa gereği yapılmalıdır.
Bir kez daha diyorum ki "Çocuklara kıymayın efendiler", kıymayın hayallerine, kıymayın yarınlarına,
Ayrıca unutulmamalı ki TCK'nın 226. maddesi uyarınca 'basın-yayın yoluyla müstehcen ürünlerin çocukların görüp duyabileceği şekilde alenileştirilmesi' kamu yoluyla takibi gereken bir suç niteliğindedir.