Cinayet Saati
haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
...
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
maktulün onbeş yıllık arkadaşı
üçü kamarot öteki aşçıbaşı
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
...
cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben gördüm kulaklarım gördü
vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
hiç biriniz orada yoktunuz
...
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
on üç damla gözyaşını saydım
allahına kitabına sövüp saydım
şafak nabız gibi atıyordu
sarhoştum kasımpaşa'daydım
hiç biriniz orada yoktunuz
...
haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
polis kaatilleri arıyordu
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
üzerime yüklediler bu işi
sarhoştum kasımpaşa'daydım
vapuru onlar vurdu ben vurmadım
cinayeti kör bir kayıkçı gördü
...
ben vursam kendimi vuracaktım
Attila İlhan
Akşamları saat sekiz olduğu andan itibaren İstanbul sokakları yavaş yavaş derin bir sessizliğe bürünüyor. Sessizliği bozan birkaç ayak sesi ise telaşlı adımlarla evlerine çekilince, İstanbul tüm yorgunluğu ve daimi sahibi kedileriyle dolu sokaklarının sessizliğinde derin bir uykunun koynuna bırakıyor.
Hayatımızın Korona günlerinde tekrar kısıtlamalara geri döndük ve keyifsiz zaman dilimini en sağlıklı şekilde atlatmaya çalışıyoruz.
Bu keyifsiz zamanlarda Beşiktaş son iki maçtır elde ettiği sonuç ve ortaya koyduğu futbol anlayışıyla moral kaynağı olmaya başladı. İki maç ardından oynanacak Kasımpaşa maçının anlamı ise ayrı bir değer kazandı.
Beşiktaş bu maçı ya kazanacak, ya kazanacak başka yolu yok.
Bu maç kazanıldığı anda Beşiktaş'ın birçok anlamda tırmanışa geçtiği netlik kazanacaktır ama olası bir ters sonuç ise açıkçası her şeye gölge düşürecektir.
Taraftarın olmadığı boş tribünlere futbol oynamak çok zor, futbolun keyif vermemesinin bir sebebi de bu, bunu özellikle büyük takımların maçlarında görüyoruz.
Her şey gazı kaçmış gazoz gibi.
Futbol artık öyle farklı yerlere doğru gidiyor ki, bu tadı kaçmış gazozun kimse farkında değil ya da ağız tadı değişti.
Futbol bacasız bir sanayi deyimini hak ediyor, hem de öyle bir sanayi ki, futbolun etinden, sütünden, tüyünden, kılından faydalanılıyor.
Eskiden sadece Spor Toto vardı, futbol karşılaşmasının üç ihtimali üzerine oynarsınız şimdi ise maç oynanırken bile tahminler üzerinden insanı açıkçası manevi ve maddi yönden mahveden çarkın dişlileri arasında parçalanıyorsunuz.
Futbolseverler açık ve net kumarın kucağına itiliyor hem de kumar oynatılması yasak ülkemde.
Ama doğru ya bu işin adı kumar değil, şans oyunu yersen yani...
Ekonomik zorluklar ve özellikle 1980 ihtilali ardından emek vermeden zengin olmak fikriyle oluşturulmuş insanlarla dolu bir toplumda kimsenin zaten bir şeye itiraz ettiği yok. Her hafta trilyon kazanabilmek hayali ne kadar da güzel!
Bu tehlikeli gidişatın farkına varabilmek için şöyle bir etrafınıza bakın bu işin bağımlısı olmuş nice insan maalesef nafakasını gözünü kırpmadan bu işe yatırıyor.
Yazıktır, günahtır. Bu toplum çürümeye mahkûm olmayı hak etmiyor.
Büyük bir ihtimalle bu yazdıklarımız havada uçup gidecek ama olsun yine de yazalım bir kenarda dursun.
Futbol ve keyif ise bir başka bahara belki.
Şöyle tekrar futbola bakacak olursak, Beşiktaş bu hafta Başakşehir, Fenerbahçe ardından çok zor bir maça çıkacak. Sergen Yalçın bu maça nasıl bir onbir ve zihinsel anlamla çıkacak hep birlikte göreceğiz. Son iki maçtır çok şeyler kazanan Beşiktaş dileriz ki bu süreci başarıyla atlatır çünkü futbol ve lig Beşiktaş olmadan olmuyor.