Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Boğaziçi Üniversitesi ve Rektör Seçimi

Boğaziçi Üniversitesi son 3 yıldır Dünyanın ilk 200 üniversitesi arasında yer almaktadır. Bu nedenle üniversitenin bu başarısını kutlamak gerekir.

Şimdi bu üniversitenin Rektörlüğü'ne bir partinin ilçe başkanlığı kurucularından ve milletvekili adaylarından olan Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasından ötürü yaşanan olaylar boyut değiştirerek devam ediyor.

Gözümüzün ışığı geleceğimizin güvencesi olan öğrenciler ve Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyelerinin bir kısmı Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasını kabul etmek istemediler. Yeni Rektör Bulu, atanmasının üzerinden bir aydan fazla geçmesine karşın, üniversitede bir yönetim oluşturamadı. Kendi meslektaşları olan öğretim üyeleri bile Bulu'yla çalışmak istemediler. Rektör yardımcısı da seçilemedi. Bulu, üniversitede yalnız kaldı. Ayrıca bazı öğretim üyeleri de cübbelerini giyip rektörlük binasının önünde rektörlüğe arkalarını dönüyorlar ve protesto eylemlerini sürdürüyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi'nin öğrencileri de protesto eylemlerini, atamanın yapıldığı günden bu yana sürdürüyorlar. Rektör Bulu'nun, öğrencilerin bu direncini kırmak için yaptığı açıklamalar ve öğrencilerle görüşmesi de sonuç vermedi. "Beni tanıdıkça sevecekler, ben Metalica dinleyen biriyim" gibi yaklaşımları da rektör olarak kabullenilmesini sağlamadı. Öğrencilerin üniversite binasında yaptıkları oturma eylemi de polisin sert müdahalesiyle dağıtıldı.

Öğrenciler okullarına ilk kez kurum dışından atanan kayyım rektörü istemiyorlar ve kendi rektörlerini seçmek istiyorlar. Amaçları Boğaziçi'nin demokratik kültürünü devam ettirmek, tepeden inme atamayı kabul etmemek. Öğrenciler atanan rektörün Boğaziçi kültürünü yaşatacak ve temsil edecek yeterli seviyede olmadığını da ileri sürüyorlar.

Biz hukuk derslerimizde her iktidarın kendi bürokratlarından oluşturdukları kadrolarla çalışmayı tercih ettikleri öğrenmiştik. Ancak ileri demokrasilerde iktidarların değiştireceği bürokratların devlet politikasının belirleyici olması nedeniyle belli üst düzeyde bazı makamlarla sınırlı olduğunu, demokrasinin gelişmediği ülkelerde ise bu değişikliğin her kademede partizanlığa yol açacak derecede olduğu açıklanmıştı. İktidarlar bu tercihlerini kullanırken özellikle yargı, Merkez Bankası; TRT, üniversiteler gibi bağımsız ve özerk olması gereken kurum ve kuruluşlara yapacağı atamalarda liyakati, bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka göz önünde tutulmalıdır.

Bilindiği gibi öğrencilerin gösterileri Anayasa'nın 34. Maddesindeki "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." hükmüne dayanmaktadır.

Demokratik gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan öğrencilerin arasına karışıp güvenlik güçlerine ait araçlara zarar verenler, Kâbe resmi örneğinde olduğu gibi halkın dini inançlarını rahatsız edecek gösterilerde bulunanlar ve benzeri eylemleri onaylamak ebetteki mümkün değildir. Ama buna karşılık öğrencilerin arasına katılan provokasyoncuların eylemleri nedeni ile öğrencilere hem orantısız güç kullanmak ve hem de öğrencilerin demokratik göster ve yürüyüş haklarını engellemek doğru değildir.

 Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin çıkan tüm sorunları kutuplaşmaya meydan vermeden kendi aralarında çözümlemek istemeleri ayrıca takdir edilmelidir.

"KOLLUK KUVVETLERİ EYLEMİ ENGELLEMEK YERİNE KORUMALI"

Olaylarla ilgili olarak bu konuda deneyimli ve uzman olan Sadettin Tantan'ın, Boğaziçili öğrencilerin eylemlerine ilişkin Cumhuriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamaları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Öğrenci hareketlerinin dikkate alınması gerektiğini kaydeden Tantan, geçmişteki eylemlerde uygulanan "şiddet, baskı ve yıldırma politikalarının" Türkiye'ye "zarar" verdiğini belirtti.  Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin söylemleri, davranışları, istekleri ve taleplerinin kamu düzeni ve üniversite disiplinini bozmayacak nitelikte olduğunun altını çizen Tantan ayrıca:

"Gösteri ve toplantı amacıyla gerçekleşen yürüyüşlerin kamu düzenini bozmadığı takdirde kolluk güçlerinin o eylemi engellemek yerine dışarıdan müdahale etmeye çalışan gruplardan koruması gerekir. Unutulmasın ki; toplumsal hareketler, başka güçlerin kontrolüne bırakılmayacak kadar önemli bir husustur." diye kaydetti.

Şimdi bir yanda yapılan atamaya karşı çıkan ve anayasal protesto hakkımı kullanıyorum diyerek daha önce var olan seçim yoluyla rektör atanmasını isteyen öğrenciler, bir yanda ise rektörlüğünden vazgeçmek istemeyen Prof. Dr. Melih Bulu var.

Bu gerginlikten ötürü Türkiye zarar görürken bir kez olsun öğrencilere ve olaylara karşı sevgiyle, sevecenlikle, barış diliyle yaklaşıp çözüm yöntemlerini neden kullanmıyoruz diye sormamız gerekmiyor mu?

İnsanları harcamak yerine kazanma yolunu neden tercih etmiyoruz?

Unutmamalı ki hiçbir inatlaşmanın kazananı yoktur.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları