Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Beşiktaş karakolundaki Mehdi'nin marifetleri

Sizlere veliahtken Abdülhamid'e bile kafa tutan Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa'dan söz etmiştim. Ancak onun tarihe geçen en büyük başarısı; bir saray darbesini sopasıyla önleyişiydi. Gelin bunu da sizlere anlatayım:

Aklını yitirmiş V. Murad; tahttan indirilerek yerine Abdülhamid tahta çıkarılmıştı. Ancak Abdülhamid; Meşrutiyetçilerin umduğu gibi çıkmamıştı. Giderek çevresindekileri tasviye edip bildiğini okumaya başlamıştı. Bunların başında gazeteci Ali Suavi geliyordu.

"Sarıklı İhtilalci" diye anılacak olan Ali Suavi, İngilizlerden aldığı destekle Rumeli ve Kafkas muhacirlerini etrafında topluyordu. Bunlar, 93 Harbi'nde yurtlarından olmuş, yokluk içinde zor günler geçirmiş cahil insanlardı.

Bunlar bir gün Çırağan Sarayı'nı basıp II. Abdülhamid Han'ı tahttan indirerek, yerine V. Murad Hanı getirmek istediler.  V. Murad'ın, kendi iktidarında Abdülaziz Han'ın şehit edilmesinde yaşanan olaylara yüreği dayanmadığı için psikolojisi bozulmuştu. Ama "Sarıklı İhtilalci"ler, bunu düşünmüyorlar, Abdülhamid'i biran önce yıkıp hakimiyeti ele geçirmek istiyorlardı. Bir oldu bittiye getirilerek Çırağan'a denizden çıkarma yaptılar.

Hasan Paşa o sıralarda henüz Beşiktaş Muhafızı değildi. Bu görevden zaman zaman ayrılıp, savaşlara iştirak etmiş, 93 Savaşı'nda başından aldığı şarapnel yarasıyla İstanbul'a dönmüştü. Olay anında Tophane Muvakkithanesi (saat kulesi gibi vaktin belirlendiği mekan)'nin karşısındaki berberde tıraş olmaktaydı. Çırağan'dan gelen silah seslerini duyunca traşını yarıda bırakarak saray girişine koştu.

Ne yapacağını şaşırmış halde kapıyı tutan görevli Zeybek Mehmed'e 'Neler oluyor?' diye sorduğunda adeta küfür gibi şu cevabı aldı: "İçeri gir de, neler olduğunu görürsün!.."

Üzerinde silahı olmadığından, az ilerde gözüne ilişen zaptiye erine peşinden gelmesini söyledi. Ani bir kararla kapıcının elindeki sopayı kaparak içeri dalması bir oldu. Bu arada; "Tez karakola haber verin" diye bağırdı.

İçeri girdiğinde Çırağan Sarayı'nın harem kısmından gelen kadın çığlıkları, "Sultan Murad çok yaşa" naralarına karışıyordu. Yaptıkları eylemin sonucunu düşünmeyen güruh; Murad Han'ı ortalarına almış bağırışıyorlardı.

Beraberindeki zaptiye neferi ile bir köşede olayı anlamaya çalışan Hasan Paşa içlerinde Sultan Murad'ın bulunduğu guruba bir an göz attı. Sultan'ın bakışları, oraya zorla getirilmişçesine isteksiz ve ürkekti.

Grup tam önlerinden geçerken birdenbire doğruldu, elindeki sopayı kaldırarak Murad Hanı kolundan çekiştiren ve en çok bağıran seyrek sakallı adamın kafasına küt diye indirdi. Öylesine vurmuştu ki zavallı gık diyemeden yüzüstü yıkıldı. Bu şahıs baskın işini tertipleyen meşhur Ali Suavi'ydi.

Oraya zorla getirilen Murad Han sırtını bir duvara dayayıp sinirlerini iyice bozacak olan çatışmayı ürkek bakışlarla seyrediyordu. Mangal yürekli Hasan Paşa iri cüssesiyle elindeki sopa ile kalabalığa dalmıştı bile. Kalabalık pat diye karşılarına çıkan bu eli sopalı heyhüla adam karşısında önce şaşkın şaşkın olayı anlamaya çalışıyorlardı. Ancak durmadan nara atarak hareket eden Hasan Paşa, elindeki sopayla bir kaç kafayı daha kırınca akılları başlarına geldi. Hep birlikte Hasan Paşa'nın üzerine yürüdüler.

Durum iyice karışınca Hasan Paşa, yanındaki zaptiye neferine ateş etmesi için emir verdi. Ancak zavallı nefer, iyice afallamıştı. O zaman işin başa düştüğünü anlayan Hasan Paşa, askerin elindeki 16 mermi atan çok atışlı Vinçester tüfeğini kaptığı gibi ard arda saldırganların üzerine yaylım ateşine başladı. Silah sesini duyan kalabalık, bir anda durdu.Tam da bu sırada Hasan Paşa'nın yardımına yetişti.

Başarısız olan baskıncılardan biri aradan sıyrılıp Sultan Murad'ın üzerine tüfeğini doğrulttuğu sırada; Ruşen adında fedakar bir kalfa ileri atlayarak büyük bir cesaretle adamın elinden tüfeği alırak, muhtemel bir faciayı önledi. Hasan Paşa, olanı biteni Yıldız Sarayı'nda Sultan Abdülhamid'e büyük bir soğukkanlılıkla anlatı. Bu cesareti Abdülhamid'in çok hoşuna gitmişti. 7-8 Hasan Ağa, artık Müşir (Mareşal) rütbesiyle Beşiktaş Muhafızı olmuştu. Hasan Paşa, Ali Suavi'yi kendine getiren sopasına Mehdi adını verip Beşiktaş Karakolu'nun duvarına astı. Karşısına getirilen suçluya göz dağı vermek için "Mehdi" adını verdiği sopayı gösterir, onun kabiliyetlerini ballandıra ballandıra anlatırdı.

Bölgesinde sağladığı asayişten gayet emindi. Bu sebeple herhangi bir olayda etraftan en küçük yardıma bile tenezzül etmediği gibi, aranmakta olan suçlunun peşine düşen başka memura dahi tahammül edemez, bu defa onu yakalatırdı.

"Be adam, aradığın Beşiktaş'ta ise bana haber vermek yok mu? Yıkın keratayı falakaya" diye cezalandırırdı. Onun bu tavrı, makamını hazımsızlıktan değildi. O dönemde saray civarında II. Abdülhamid Han'a karşı oluşacak sinsi bir hareketten korumak içindi. Korktuğunda da haklı çıktı. Sultanın etrafındaki imha çemberini gittikçe daraltmak isteyenler, bu samimi vatanseverin önlerindeki en büyük tehlike olduğunu biliyorlardı.

Hasan Paşa bir gün görev başındayken hastalandı. Gelen doktor lavman yapılmasında ısrar etti. Hasan Paşa neden rahatsızlandığını çok iyi bildiğinden ayak diretse de zorla yapıldı. Hemen sonra fenalaşarak, baş ucunda bekleyen eşine "Gülnaz, beni zehirlediler. Hasan'ın gidiyor artık" dedikten on beş dakika sonra 1905 yılında hayata gözlerini yumduğunda 80 yaşındaydı. (1905)

Çok sevdiği ve güvendiği bir insanın ölüm nedenini kimse anlamadı. Ancak Sultan Abdülhamid Han  yaklaşan tehlikeyi çok iyi anlamıştı.

Hasan Paşa muhteşem bir cenaze töreniyle Beşiktaş'taki karakolun yanında, Barbaros türbesinin cadde tarafının önüne defnedildi. Kabrinin üzerine etrafı açık bir kubbe yapıldı. Yıllar sonra Barbaros türbesinin etrafı açıldığı zaman kabri Yahya Efendi mezarlığına nakledildi.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları