Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Bekir Coşkun'a veda

"Yazı bilmem

Yazarım yazı bilmem

Bu yaz böyle geçti

Gelecek yazı bilmem..." demişsin ama bildin gelecek yazı.

 Gelecek yaz bir başka dünyada olacağını, mezarına yıldızlar yağacağını, toprağında papatyalar, menekşeler, kır çiçeklerinin açacağını bildin.

Bildin tırtılların, böceklerin, kuşların senin toprağında açacak çiçeklere konacaklarını ve göçmen kuşların Tülmen Köyü'nde senin yanında soluklanacağını...

Bildin sevdiklerinin ve Pako'nun seni sonbaharda beklediklerini.

Bildiğin için "sonbahar geldi mi surat asarım. Bu sonbaharın içinde ne çok hüzün ve ayrılık var" diye düşünüp yazıyordun.

Andree de biliyordu: "O sabah Andree ile karşılaştığımızda üç metre uzakta durdu, kollarını bir bebeğe sarılıyormuş gibi yapıp, iki yana salınmaya başladı..." diyorsun ya.

O şimdi sana işte öyle sarılacak. "O an bir bebek olup uçtum sevgilimin kucağına.." diyorsun. Bu sözcüklerin tablosunu yıllar önce Chagall yapmıştı. Yani ayakları yerden kesilmiş, uçan sevgilileri.

"Burası en güvenilir yerdi işte; sevgilimin kucağında bebek..."

Şimdi sevgilin o kucağındaki bebeği bizim sadık yârimiz kara toprağın bağrına; bir başka dünyaya bırakacak.

Bir röportajında kendini beyaz fillere benzettiğini okuduğumu anımsıyorum. Beyaz Filler ölecekleri zaman doğdukları yere döner ve orada ölürlermiş. Şimdi doğduğun topraklarda baba ocağında ve hiç kopmadığın Urfa'dasın.

*

Evet bir yaz bitti. Dediğin gibi çoğumuz evlere kapalı geçirdik yazı... "Ne plajlar eskisi gibiydi ne parklar. Virüsün korkusu yaşamın üzerine bir kara bulut gibi çökmüştü bir kez..."

Yaz sona erdi. Her yıl olduğu gibi ayrılık yazını yazdın bugünlerde. Hüzün günleridir dedin, yaş gözden ayrılır. Yazını noktaladın, artı iki damla.

Doğrudur:

"Yaz aşklarında bu günlerde tenler ayrılır...

Ne çok giden olur...

Ne çok el sallanır bu mevsimde...

O ne çok vedadır...

Bu mevsimde ne çok 'Beni unutma!..' vardır..."

Yaz aşkları kimi zaman yaz yağmuru gibidir. Kimi zaman saman alevi gibi; unutulur, gelir geçer, bir rüzgâr eser, bir dalga vurur kumların üzerine yazılanlar kaybolur gider. Ama devlerin aşkı unutulmaz.

*

Şimdi veda zamanı. Bir gün ayrılık gelir çatar. Ama "Unutmuş ellerimi eşim, dostum sevgilim" diyemezsin. Çünkü kemanından yükselen sesler senin şiirsel satırlarını, insancıl sözlerini hoş bir seda olarak bıraktı gökyüzüne.

Elindeki kalemin, adaletli, vicdanlı, insaflı ve dürüsTtü. Eğilmedin, bükülmedin, satılmadın. Vatanseverdin, Cumhuriyet ve Atatürk, sevdalısıydın. Şimdi yazanlar arasında bu değer yargılarını taşıyanlar azaldığı için halk seni sevdi, halkı sevenleri halk da sever.

Bir Türkiye tablosunu 'Türkiye'de siyasetin başkenti Ankara, ekonominin başkenti İstanbul, demokrasinin başkenti ise İzmir'dir' diye özetlemek kaleminin gücünü yansıtıyordu

Cumhuriyet'i kuranların eğitimden anladıkları, bağımsız kafalar yetiştirmekti, bir fikre körü körüne saplanmamış, arayıp soran ve eleştiren kafalar; o güzel deyişle, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" kuşaklar!

 İşte sen o kuşakta yetiştin, o kuşağın hakkını verdin. İnsanı sevdin. Doğayı sevdin. Hayvanı sevdin.

Urfalı bir Cumhuriyet sevdalısıydın. Yurdunu sevdin. Vatanına tutkundun.

İnsanı ve doğayı sevdin. Hoşgörülüydün, kinci değildin. Haksızlıklara da uğradın, mahkeme koridorlarına da düştü yolun.

Ama dönüp de bir Urfa türküsünde söylendiği gibi "ömrümden çalanı getirin" demedin.

Bakın ben sustum diyorsun ama konuşuyor yazıların.

Şimdi hep beraber Yunus Emre'nin sözlerini sesleniyoruz ardından;

"Ölür ise can ölür, tenler ölesi değil"...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları