Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Anayasa Mahkemesi'ne üye seçimi

Son zamanlardaki bazı seçimler nedeni ile halk arasında Osmanlı'dan beri kullanılan bazı sözleri günlük yaşamımızda daha çok kullanır olduk.

Örneğin "atı alan Üsküdar'ı geçti" gibi.

Anayasa Mahkemesi'ne üye seçiminde de süreç gereği seçilen üye elbette ki artık bu sıfatla görev yapmayı hak eder.

Ancak bazen kanuna uygun olan bazı şeyler hukuka uygun olmaz.

Anayasa'nın 138. maddesinde, "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler" derken kanun ve hukukun farklı olduğunu vurgulamıştır.

Örneğin yaşı milletvekili seçilmeye uygun olmayan bir aday yasaların boşluğundan yararlanarak yaşını büyütür ve milletvekili olabilir.

Aslında askere geç gitsin diye yaşı küçük yazılmış biri kendisi ile aynı gün doğmuş kamu görevlileri 65 yaşında emekli olduğu halde kendisi 68 yaşında emekli olabilir.

Yaşı küçük olan bir çocuğun yaşını mahkeme kararı ile büyütüp evlendirebilirsiniz.

Yukarıdaki örneklerin hepsi kanuna uygundur ama hukuka uygun diyebilir miyiz?

Anayasa Mahkemesi'ne son üye seçiminde de süreç görünüşte Anayasanın ruhunu-özünü ve süreçteki geleneksel uygulamaları görmezden gelirsek her şey Anayasaya uygun yapıldı. Ama bu seçimin Anayasanın ruhuna uygun olduğunu söyleyebilir miyiz?

Anayasa Mahkemesi'ne üye seçimi konusunda hukukçuların çoğu susmayı tercih ederken vicdanının sesini dinleyen saygın Anayasa hocası Prof. Dr. Kemal Gözler'in, "Elveda Anayasa Mahkemesi-İrfan Fidan olayı" başlıklı makalesi kamuoyunda büyük ve haklı bir beğeni kazandı. Yazının tamamını okumak için 'https://www.anayasa.gen.tr/irfan-fidan-olayi.htm' linkini tıklamanız gerekiyor. Bu olayda tartışılması gereken kişiliğine hiçbir diyeceğimiz olmayan ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Sayın Fidan'ın seçilme sürecinin öncekilere benzememesidir.

Öncelikle basında seçimden önce Anayasa Mahkemesi Üyesi seçilmesi için Sayın Fidan'ın Yargıtay üyeliğine seçildiği ve seçimlerde aday olan üyelerin adaylıktan çekileceği haberleri ve benzeri haberler çıkmış ve sonuç bu haberlerin doğru olduğunu kanıtlamıştır.

Bizim bildiğimiz Yargıtay'ın bir dairesine başkan seçilirken bile başkan adayları aylarca kulis yapar. Bu seçimde henüz 20 gün önce Yargıtay'a seçilmiş bir üyeyi diğerlerinin yeteri kadar tanımış olmaları mümkün değildir.

Yargıtay tarihinde bir üyenin Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmesi için Yargıtay'da çalıştığı ortalama süre 9 yıl iken bu kez daha 20 gün önce üye olan seçilmiştir.

Kıdemli Yargıtay üyeleri varken kıdemsiz üyenin seçilmesi için ehliyet ve liyakat yönünden diğerlerine göre sivrilmesi ve öne çıkması gerekir. Yargıtay'a 20 gün önce seçilen bir üyenin Yargıtay deneyiminin ve kültürünün bu kurumda yıllarca çalışan bir üyeye göre yeterli olması mümkün değildir.

Gerek Kemal Gözler ve gerekse konuyla ilgili bildirilen görüşlere katılıyor ve bu sonuca ulaşılmasında Sayın Fidan'ın sorumluluğu olmadığı kanısını paylaşıyoruz.

Çünkü bu sonuca ulaşılmasında bir sorumlu ararsak bunun sorumlusu Yargıtay Büyük Genel Kurul üyeleridir.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunda oy vererek bu atamaya yol açan 107 üye, Anayasamızın 146. Maddesinin ruhuna-özüne ve Yargıtay'daki geleneksel, yerleşik seçim yöntemlerine uygun davranmamışlardır.

 Bu konuda 25/12/ 2020 günü TBMM Genel Kurulunda bir açıklama yapan İstanbul Milletvekili Zeynel Emre'nin konuşması Meclis tutanaklarına şöyle geçmiştir: "İrfan Fidan..., önce Yargıtay'a üye seçiliyor, sonra, Yargıtay'ın 4 Aralıktaki Anayasa Mahkemesine üye seçeceği toplantı Covid nedeniyle erteleniyor üç hafta. Sonra, Covid'in oransal olarak 2 katına çıktığı bir durumda bu seçim oluyor; sonra, adamın yüzünü görmeyen, Yargıtay'da bir kararın altına imza atmamış İrfan Fidan'ı 107 Yargıtay üyesi paşa paşa Anayasa Mahkemesi için 1'inci sıradan aday gösteriyor" (Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı, 27. Dönem 4. Yasama Yılı, 39. Birleşim, 25 Aralık 2020 Cuma, www.tbmm.gov.tr/...127 https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23532&P5=H&PAGE1=1&PAGE2=127).

Dileğimiz şu ki tüm siyasiler, partiler, hukukçular ve kamu görevlileri olarak Anayasamızın ve tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin sözüne olduğu kadar, özüne ve ruhuna uyalım, kuvvetler ayrılığı ilkesini özenle koruyalım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları