Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Harun A. Altuntaş

Harun A. Altuntaş

Yazar

Akşam namazı üzerine and içen Rus aydını

1917 Rus devrimi sonrasında çok sayıda Rus aydınının İstanbul'a iltica ettiğini yazmıştım. Rus muhacir edebiyatının ünlü temsilcilerinden Vladimir Nabokov da bu isimlerden biridir. Nabokov, İstanbul izlenimlerinin etkisiyle 1918 yılında yazdığı 'Sessiz Akşam' şiirinde hem İstanbul'u hem de Peygamberimiz'i anlatır.

"Gece sessiz, cevap bekliyorum / Muhammed'in gözleri nur saçıyor / Turuncu çizginin üzerinde.../ Minarenin kubbesi ışık saçıyor / Çılgınca cevap bekliyorum...

Ateşli bir hasretle can atarak / Müezzin şarkısını bitirmiş / Siz gülleri, ışık gülleri / Solar yükseklerde / Sesleniyorum / Cevap yok..."

Şair belki Eminönü'nde belki de Sultanahmet'te pek çok kez ezanı dinlemiş. 'Müezzinin şarkısı' diye söz ettiği elbette ki ezan. Eski seyyahlar da ezanı, şehre okunmuş bir seranet olarak algılamış ve metinlerinde ezandan hep böyle bahsetmişler.

Hacılı Fyodor; Dostoyevski'nin İslam diniyle ilişkisini, yazarın Asyacılığı ve Puşkin'in doğum yıldönümünde yaptığı ünlü konuşması üzerinden anlatıyor: "Dostoyevski bu konuşmasında Puşkin'in edebi çalışmalarında önemli yer işgal eden İslam motiflerinin ve Kur'an Taklitleri dizisinin hümanist özünü ve şairin İslam dünyasını ruhen benimsemiş olmasına bağlayarak şu soruyu yöneltiyor: Bu bir Müslüman değil mi, bu Kur'an'ın gerçek ruhu ve onun kılıcı değil mi, inancın saf ihtişamı, onun kanlı ve korkunç gücü değil mi?" Hacılı, Dostoyevski'nin Rus milli şuur ve kimliğinin oluşmasında önemli rol oynadığını düşündüğü Puşkin'le ilgili bu sözleri, sadece şairin değil, aslında onun bizzat kendi dünya görüşünde İslam'ın önemini ortaya koyduğunu belirtiyor.

"Unutmamamız gerekir ki, biz Avrupalı değil, Asyalıyız..." diyen Dostoyevski'nin Asyacı fikirleri ve Müslümanlara olan farklı yaklaşımları, Suç ve Ceza, Budala, Komik Adamın Rüyası ve Ölüler Evinden Notlar gibi önemli edebi eserlerine de yansımış. Kürek cezası sonrasında beş yıl Kazakistan'a sürgün gönderilen Dostoyevski, orada Müslümanların hayatı, gelenek ve görenekleriyle tanışarak İslam'a ilgi duymaya başlar. Omsk'tan Semey'e hareketinden önce kardeşine yazdığı bir mektupta kendisine Kur'an göndermesini rica eder.

Dağıstanlı Tatarlarla, Lezgiler ve Çeçenleri anlattığı Ölüler Evinden Notlar'da Müslüman karakterlerin manevi ve psikolojik özelliklerinden bahseden Dostoyevski, özellikle Ali ile iyi niyetli ve saf Nurra'nın dini kimliklerinden kaynaklanan niteliklerine yer verir. Hacılı'nın dediğine göre benzer bir motif, Suç ve Ceza'nın sonunda da işleniyor. Ruhi ızdıraplardan, trajik manevi arayışlardan, isyandan sarsılan Raskolnikov, İrtiş kıyılarındaki sonsuz bozkırlarda birer nokta gibi görünen göçebe yurtlarına bakarak şunları söyler: "Oralarda hürriyet var ve buradakilere hiç benzemeyen başka insanlar yaşar, oralarda sanki zaman durmuş, sanki İbrahim ve onun sürülerinin çağı henüz devam etmektedir." Raskolnikov, ruhunun kurtuluşunu böyle bir Türk hayat tarzında arar. Manen sarsılan kahramanın düşüncelerine rağmen yazar, Hz. İsa ile Hz. Muhammed'in Allah'ın elçileri olduklarını ve aynı kurtarıcılık misyonunu üstlendiklerini vurgular.

Kitapta okuru şaşırtacak olan, yeni Rus edebiyatının kurucusu olarak bilinen Aleksandr Puşkin'e dair verilen bilgiler. Hacılı'ya göre, Müslümanların kültüründen oldukça etkilenen Puşkin için İslam, bir ilham kaynağı, farklı anlamlar dünyası ve şiirsel bir mükemmeliyet örneği.

Puşkin 1821-1824 yılları arasında sürgün hayatı yaşadığı dönemde Müslümanların kültürüyle yakından tanışıyor. İlk gençlik yıllarında ortamın modasına uyarak 18. yüzyıl Fransız aydınlanmacılarıyla, özellikle Voltaire'in zengin ve asilzade çevrelerinin etkisiyle dini pek umursamayan Puşkin, bu yıllarda manevi bir buhran geçirir. Eserlerinde hayatın boşluğu, anlamsızlığı ve yalnızlık gibi duygular hakimdir. 17 yaşındayken yazdığı 'İmansızlık' adlı şiirinde "Aklım Tanrı'yı arar, kalbim bulamaz" der. 1825'te kaleme aldığı 'Gizli Mağarada' şiirinde görüleceği gibi Kur'an-ı Kerim'le tanışması, onun manevi yönden canlanmasına vesile olur: "Gizli mağarada, sürgünlerde / Ben tatlı Kur'an'ı okudum / Aniden bir teselli meleği / Uçup geldi, bana tılsım getirdi / Onun sırlı gücü / Kutsal sözcükler yazdı / Üzerinde bilinmez bir el"

Puşkin, yine aynı dönemde 'Bahçesaray Çeşmesi' şiiri üzerinde çalışırken Kur'an-ı Kerim şairi öylesine etkilemiş ki, Kur'an motiflerine dayalı özel bir dizi kaleme almış. Araştırmacılara göre 33. surenin 81. ayetinden doğrudan alıntı yapmış. Şairin 'Kur'an Taklitleri' adını verdiği bu eser, edebiyat kuramcısı V. G. Belinski'ye göre kaynak metnin içeriğini, lafzını ve üslubunu yansıtma gayretiyle dikkat çekiyor.

Ünlü edebiyatçı, Hz. Muhammed ile önce bir şair olarak ilgileniyor. Daha sonra Kur'an'ın dini ve felsefi anlamlarını keşfettikçe onun atmosferine giriyor ve İslami değerleri ve Hz. Muhammed'in misyonunu samimi hayranlık duygusuyla terennüm ediyor. Bir şiiri bu açıdan çarpcı:

"And içerim, çift ve tek üzerine / And içerim, kılıç ve kutsal savaş üzerine / And içerim, tan yıldızı / And içerim, akşam namazı üzerine."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları