Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Levent Doğan

Levent Doğan

Yazar

Ait hissetmemek: Sosyal yabancılaşma

Her birimizin doğal ihtiyaçlarından birisi ait hissetmektir.

Bu bizim için o kadar önemli bir kavram ki organize olma ve örgütlenme davranışlarımızı bu hissiyat pekiştirir.

Bir ulusa aidiyet, bir cinsiyete aidiyet, bir takıma aidiyet, bir kültüre veya dine aidiyet, bu sosyal gruplarımızla etkileşimimizin kalitesini etkiler.

Bu doğal ihtiyacımıza ve yönelimimize rağmen hiçbir yere ait değilmişiz gibi hissettiğimiz olur.

Hiçbir yere!

Birçok farklı alanın incelediği bu duruma, sosyal yabancılaşma diyoruz.

Sosyal yabancılaşma, bir kişinin yakınlık içinde olduğu bir gruba yönelik hissettiği kopukluğu temsil eder.

Bu bazen bir arkadaş grubumuz da olabilir ailemiz de.

Bazen üyesi olduğumuz okul veya iş yeri de olabilir.

Hatta bunu, içinde bulunduğumuz toplumun ta kendisine ve kültürümüze karşı bile hissedebiliriz.

Yabancılaşma hisseden bireyler, bulundukları sosyal grupla ortak değerlerinin azaldığı kanaatine varır.

Böylece o spesifik gruptan dışlanmış hisseder veya kendini dışlamış olur.

Nihayetinde kendisini o gruptan uzaklaştırır ve hatta izole eder.

Değerlerinin ve kimlik tanımlamalarının aynı olmadığını düşünmenin yanında, kişiler bu durumlara yönelik değişim güçlerinin olmadığına kanaat getirdiklerinde de yabancılaşma tetiklenir.

Ancak bilinenin aksine, sosyal yabancılaşma her zaman sosyal izolasyonu doğurmaz.

Kişilerin çevresiyle etkileşimini sürdürdüğünü görebiliriz.

Fakat bu etkileşimlerde bir bağ hissetmez ve yeni bir bağ kurmak için de çabalayacak eforu sarf edemez.

Böylece, çevrede insanlar olmasına rağmen yalnızlık hissedilmeye başlanır.

Yalnızlık zaman zaman ihtiyaç olsa da bu gibi durumlarda bir baş belasıdır.

Çünkü toplumdan kopuk olduğuna inanan kişi, sosyal etkileşimlerinden yeterli verimi alamaz ve mutsuzlaşır.

Değişime olan inancı da kırıldığı için çaresizlik ve depresyon gelişmeye başlar.

Bunların yanında, yabancılaşan kişilerde bazen kendini yargılamalara da rastlarız.

"Sorun bende. Kimseyle bağ kuramıyorum. Diğerleri gibi olamıyorum." gibi olumsuz öz-konuşmalar yine bize aynı sonucu verecektir.

Bu baş etmesi oldukça güçleşen bir durumdur.

Ancak çaresiz, çözümsüz değildir.

Çözüm için, önce kendi kimliğimizi ve değerlerimizi keşfedip tanımlamamız gerekir.

Sonra bu değerlere sahip olan gruplar bulup etkileşim için şans vermemiz iyi bir seçenek olur.

Ancak yine de bu kimlik ve değerlere sahip olmayan gruplarla da etkileşerek, çeşitliliği ve farklılığı takdir etmek; kabul ile yaklaşıp deneyimlere odaklanmak bizi etkileşime itecektir.

Etkileşim, ifade etme, tartışma ve keşfetme, yabancılaşmayı değil öğrenmeyi doğurabilir.

Ve biz öğrendikçe memnun olan, keşfettikçe isteği artan bir canlıyız.

O nedenle, harekette kalmalı ve ait hissetmediğimiz gruplara yönelik değerlendirmelerimizi de esnetmeliyiz.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları