Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İzzet Doğan

İzzet Doğan

Yazar

Ah hülya ah!

24 de okuduğum 16 Ocak 2011 günlü bir söyleşide Helin Avşar, ablası Hülya Avşar'la  bir söyleşi gerçekleştirmiş

Helin Avşar ablası Hülya Avşar'a şöyle diyor:

- Abla seni siyasete çok yakıştırıyorum.

Abla Hülya'nın cevabı şöyle:

- Siyasetin şu anki durumunda, muhalefet edilme şeklini ve bu yüzden ortaya çıkan tabloyu beğenmiyorum... Hatta Meclise girip herkese tekme, tokat, sille girişmek istiyorum (Kahkaha atıyor). Duygularım bu doğrultuda ama şunu bil ki 5 sene sonra bu ülke yararına siyasetin bir ucundan tutacağım ve sanat yaşantımdaki çizgiyi orada da tutturacağım.

Şimdi diyordum ki "Ah Hülya ah" Keşke Meclise girseydin. Zaten kahkahalar atarak "tekme tokat girişmek istiyorum" demişsin. Sahiden şakadan söylemişsin değil mi?

Çünkü meclisteki  futbolcu gibi değilsin, meclisteki boksör gibi değilsin, bazı siyasetçiler gibi değilsin, sonuçta sanatçısın. Ayraca sizin mecliste herkese tekme, tokat, sille girişmene gerek yok. Şimdilerde mecliste ve milyonların izlediğini bile bile, herkesin önünde milletvekilleri birbirlerine sille tokat girişiyorlar. Sana sıra bile gelmezdi.

Aslında bu hafta insan haklarının kutlandığı insan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi fark olmaksızın kanun karşısında eşittir. Aslında bu hafta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 54. yıl dönümünü. İnsan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi fark olmaksızın kanun karşısında eşittir.

Fakat biz bunları konuşacağımıza şimdi meclisteki kavgayı konuşuyoruz!

Görsel ve yazılı basın  şimdi TBMM Genel Kurulunda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken çıkan kavga haberine öncelik vermiş. Kavgaya adı karışan milli futbolcumuz Alpay Özalanın bir zamanlar ayaklarını konuştururken şimdi de yumruklarını konuşturmak istediği görüntülerini izlerken veya okurken insan ister istemez üzülüyor.

Oysa Alpay, İngiltere'deki EURO 1996'da Hırvatistan maçında gole giden rakibini arkadan vurup düşürmediği için FIFA'dan Fair Play ödülü almış ve Türkiye'ye döndüğünde kendisine çürük yumurta atanlar olmuştu. Ama şimdi ona "Meclis'in fedaisi" deniyor.

Olayı basite indirip sulandırmak isteyen köşe yazarları mecliste kavga edilmesini kimsenin istemediğini ama bu kavgaların birçok ülkede de yaşandığını ileri sürüyorlar. Su-i misal, misal olmaz diye bir özdeyiş vardır. Yani kötü örnek, örnek alınmaz!

kavgaa.jpg

 

MECLİSTE KAVGALAR

Aslında bu kavgalar, sataşmalar ve hatta ölümle sonuçlanan olaylar yeni değil. Daha öncesi de var ama benim 1968 üniversite yıllarında; Mecliste 15 kadar Adalet Partisi milletvekilinin Çetin Altan'ı dövmeleri kamuoyunda çok tartışılmıştı.

Usta gazeteci Yavuz Donat "Off The Recort" adlı kitabında "Mecliste Kavgalar" başlıklı kısmında tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor:

Şebnem Bursalı soruyor:

"-Gazetecilik yaşamınız hep Ankara'da geçtiğine göre Meclis'teki kavgalara tanıklık etmiş olmalısınız?

- Keşke hiç olmasa. Ama öfke baldan tatlı misali, bazen iş tekme, tokat, yumruklaşmaya kadar varabiliyor.

- Hatırladığınız ilk kavga hangisi?

- 1963-1964'teki kavgalar. Adalet Partili Gökhan Evliyaoğlu'nun üzerine CHP'li birkaç milletvekili yürüdü. Diğer CHP'liler, Evliyaoğlu'nun üzerine yürüyen milletvekillerini tuttular. Ama Gökhan Evliyaoğlu bağırıyordu. "Bırakın gelsinler, ben boksörüm."

- Gerçekten boksör müydü?

- Yok canım. Ne gezer. Zaten ufak tefekti.

- Başka

-Daha sonraki yıllar. Meclis'te kavga hiç eksik olmadı. Değil mi?

-Evet. 1987'deki bir olayı hatırlıyorum. ANAP'lı Nurhan Tekinel, Meclis'in en genç milletvekili Mustafa Sarıgül'ün sağ gözüne yumruğu patlattı."

Birçok ülkenin meclislerinde kavga çıktığını kabul etsek bile bu kavgalar bazen ölümle sonuçlanıyor mu?

Aslında adliyede, hastanede, evde, yolda, işte, meydanda sokakta ve hatta meclisimizde gördüğümüz kavgalar bazen ölümle de sonuçlanıyor.

Bir daha yaşanmasın dileğimizle en yakın tarih itibariyle anımsatalım.

30 Ocak 2001'de  içtüzük değişikliği görüşmelerinde DYP ve MHP'lilerin Genel Kurul'da başlayan kavgası da DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu kalbini tutarak yere yığıldı. Aldığı yumruk darbeleri nedeni ile kalp krizi geçirdiği anlaşılan Şıhanlıoğlu hastaneye kaldırıldı ama kurtarılamadı.

Meclis'te bir diğer cinayet 29 Mart 1989'da işlendi. Siirt Milletvekili Zeki Çeliker ile ANAP Siirt Milletvekili İdris Arıkan bir  sorun nedeniyle kavga etmeye başladılar. Kavgayı ayırmaya çalışan Siirt'in diğer milletvekili Abdurrezzak Ceylan patlayan bir silah sesinin ardından yere düştü ve hayatını kaybetti.

Unutmayalım ki bu olaylardan yıllar önce de meclisimiz de benzer olaylar yaşanmıştı.

Ancak ülke sorunlarının çözüm beklediği bir çatının altında, bu çözümü sağlamak üzere halkı temsilen orada bulunan milletvekillerinin öfkelerini kontrol edememeleri, meydan kavgası görüntülerini vermeleri kabul edilemez bir olaydır.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları